Turkish Steemit Novel | "Sınırsız" - Capter #2 / Part #3

in #tr7 years ago

Hi dear Steemians, this is a first Turkish novel special to Steemit! It's a fantasy and sci-fi novel and I will share daily. I hope you guys support me with your comments and ideas. Steemit have great opurtunuties and I want to start something in Turkish community. I hope one day I will finish this novel in here and I will publish it. So, if you ready let's start!

Badges
NameSınırsız / Unlimited
CategoryFantasy, Sci-Fi

Previously in Sınırsız :


Her Chapter farklı bir evrende, farklı bir dünyada, farklı bir zaman diliminde geçiyor. Her evrenden bir karakter tanıtılıp öne çıkacak ve en son hepsi bir araya gelecek, ilk chapter'da bahsedilen turnuva için. Karışıklık olmasın diye not düşeyim dedim :)

Yatağın tam karşısındaki duvardaki süngerlerin montalanma yerleri gevşetilmişti. Öyle ki Hakan Bey'in çekmesiyle boydan boya söküldü süngerler. Hakan Bey'in ifadesiz yüzünde bir anda keskin bir gülümseme belirdi. Yıllardır boyanmayan duvarda orta boy bir çerçevenin sığabileceği bir alan diğer yüzeylere nazaran daha temizdi. Genç adam biraz hayret birazda hayranlık dolu bakışlarını bir zamanlar çerçevenin asılı olduğu yüzeyden ayırmadan
“Bir fotoğraf asılıymış önceden, onu tekrar görmek için süngeri sökmüş olmalı” dedi. Hakan Bey genç yardımcısına aldırmadan bana dönüp:

“Burada daha önceden asılı olan çerçevede ne vardı?” dedi o sert ve temkinli sesi ile.

“Duvarlar sünger ile kaplanmadan önce hastaların iyileşmesine yardımcı olur diye aile fotoğraflarını asmalarına izin veriyorduk. Muhtemelen eskiden aile fotoğrafı asılıdır. Fakat süngerler takıldıktan sonra tüm fotoğraflar toplandı. Hasta neden süngeri sökmüş anlayamadım?”. Hakan Bey biraz düşündükten sonra
“Burada asılı olan fotoğrafı bulmamız gerekiyor ve kaçan hastaların özgeçmişlerini, detaylı akli durum incelemelerini görmem gerekiyor” dedi.

“ Öz geçmişleri ve hastalık durumlarının tutulduğu dosyaların yerini biliyorum fakat fotoğraflar nerede bilmiyorum bütün arşivi aramamız gerekebilir.”

“Müdürü yada yetkili herhangi birini arayıp resimlerin yerini öğrenemez misiniz?“

“Maalesef telefon hatları yenilendiğinden henüz açılmadı ve cep telefonuda buralarda pek çekmiyor” dedim. Hakan Bey de elindeki cep telefonuna bakıp yüzünü ekşitip ,sinirli bir şekilde
“O zaman arşive gidip fotoğrafı ve hasta dosyalarını bulalım. Umarım güvenlikteki arkadaş oradadır. Bizi kaçan hastalara götürecek ilk ipucunun o fotoğrafta gizli olduğuna eminim.” diyip odadan çıktı. Bende peşinden giderken yardımcısı Murat somurtarak “Bende diğer hastalarla konuşmaya çalışayım bari “ dedi.


source

Hakan Bey'in ona neden böyle mesafeli davrandığını anlamamıştım. Oysaki ne kadar da iyi birine benziyordu. Gülümseyerek “Erken uyandırırsan saldırgan olabilirler , ayrıca onların birşey bilmediğine eminim.“ dedim. Fakat o amirinin soğuk ve mesafeli hareketlerine kızmış olucaktı ki hiç cevap vermeden diğer hastaların bulunduğu kata çıktı. Alt kattaki uzun koridoru geçtikten sonra üzerinde “Arşiv” yazan tabelanın asılı olduğu kapının önünde durduk. Hakan Bey kapının kilitli olduğunu görünce iyice sinirlenip:
“ Nerede bu güvenlik görevlisi ?” deyip cama doğru yöneldi. Bahçe kapısının önündeki güvenlik görevlisine ait olan seyyar ofis boştu. Ufaktan ufaktan çiseleyen yağmur etrafa güzel ve rahatlatıcı bir koku yayıyordu. Fakat Hakan Bey bu rahatlatıcı kokudan pek de nasibini almamış bir şekilde camı kapatıp:
“Nerede bu adam?"

“Hiçbir fikrim yok ne yazık ki. Sabah buralardaydı sizin geleceğinizi bir yere ayrılmamasını söyledim hatta.”

“Lavabo ne tarafta oraya da bir bakayım?”

“Üst katta koridorun sonunda. Fakat biraz önce o kattaydık oraya gelse karşılaşırdık”

“Yinede bakalım,arşivin anahtarları onda olduğuna göre ona ihtiyacımız var.” dedi.

Beraber tekrar üst kata çıkmaya başladık. Hakan Bey merdivenleri ikişer ikişer çıkıp hemen lavaboya doğru yöneldi. Kapı itmesine karşılık açılmayınca biraz şaşırmış gibi dönüp bana baktı. Sonra izin dahi istemeden birkaç adım gerileyip tüm gücüyle kapıya bir tekme attı. Kırılan kapının çıkardığı gürültü bütün hastaları uyandırmaya yetmişti. Bir anda koridor aniden uyanan hastaların korku dolu bağırışmaları ve çıkardıkları acayip seslerle doldu. Korku ile gelen adrenalin damarlarımdaki basıncı arttırırken zihnim tehlikeye karşı beni uyarırcasına buradan uzaklaşmamı söylüyordu. Fakat merakıma yenik düşüp lavaboya doğru yürümeye başladım . Hakan Bey bir cesedin önünde çömelmiş bir şeyler arıyordu. Hakan bey ayağa katlığında ölen kişinin yüzünü görmemle çığlık atmam bir oldu.

Hakan bey beni sakinleştirmek için sıkıca tutup sarılırken bir eliylede başımı okşuyordu hiç beklenmedik bir şekilde. Bu durumdayken bile duygusuz olan ses tonu ile "Bu o mu?” dedi. Nasıl bu kadar sakin ve duygusuz olabiliyordu. Yerde boğazı kesilmiş kanlar içinde yatan bir ceset vardı. Bir insan böyle bir vahşetin karşısında nasıl duygularına hakim olabilirdi? Titreyen sesime aldırmadan ağlayarak:

“Evet, güvenlik görevlisi bu. Kim nasıl böyle bir şey yapabilir?”

“Bunun yanıtı kamera kayıtlarında gizli. Kayıtlara nasıl ulaşabilirim?”


source

“Kayıtlar müdür beyin odasındaki bilgisayarda tutuluyor. Anahtar güvenlik görevlisinin cebinde olması lazım .” derken bir yandan da göz yaşlarımı siliyordum. Gözümü etrafa yayılan kandan alamıyordum birtürlü. Hayatımda ilk defa bir ceset görmüştüm. Bir yandan korkudan ağlarken değer yandansa git gide koridora doğru yayılan parlak kan birikintisini izliyordum istemsizce. Sonra biranda içimdeki korkuyu dahada alevlendiren o soruyu sordum Hakan Bey'e “Sizce katil hala burada mıdır?”

Hakan bey birkaç saniyelik duraksamanın ardından belindeki silahı çıkartıp diğer eli ile beni arkasına doğru itip tüm koridora bir göz gezdirdikten sonra ileride kapısı açık olan tek odaya doğru yürümeye başladı.Bir yandan sakin ve temkinli adımlarla ilerlerken bir yandan da çok kısık bir sesle kendine sitem ediyordu katilin hala burada bulunma olasılığını unuttuğu için. Yarıya kadar açık personel odasının kapının önünde geldiğimizde Hakan bey birkaç saniye duraksayıp içeriyi dinleyip bir anda kapıyı itip içeri girdi. Bense korkumun esiri bir vaziyette kapının birkaç adım gerisinde durmuş tereddütlerimi yenmeye çalışıyordum.

Acaba katil oradamıydı? Katilin orada olma olasılığı beni tereddüte düşürse de merakıma engel olamayıp Hakan beyin ardından içeri girdim. İçeri girdiğimde oda tamamen boştu fakat her ihitimale karşı odadaki komodinin üzerindeki yarı çıplak insan heykelini elime aldım. İki tane ikili kırmızı renkli kanepe, duvara montelenmiş LCD TV , bir tanede tek kişilik yatak dan başka bir şey yoktu odada. Hakan bey birkaç adım atıp yatağının altına bakmak için eğildi ve oradaki kanlı beyaz önlüğü çıkardı. Muhtemelen katile ait olan önlüğün ceplerini sırtı bana dönük bir şekilde karıştıran Hakan beye endişe dolu bir ses tonu ile:

“Yardımcınız Murat bey nerede? Başına bir iş gelmiş olmasın? Neden hala gelmedi? Katili görüp peşine mi düştü acaba?“ diye ardı ardına sorular sormaya başladım. Hakan bey sorularımın ardından bir an duraksadı sonra ise hiç beklemediğim bir hızla silahını bana yöneltip ateş etti. Silahın ateş alması ile çıkardığı yüksek ses duvarlarda yankı yaparken hastalar yeniden bağırmaya başladılar. Biranda elimdeki heykel yere düşüp parçalara ayrıldı. Bacağıma isabet eden kurşun ile dengemi kaybedip geriye doğru birkaç adım tökezleyip yere yığıldım. Düşerken başımı duvara vurduğumda oluşan acı bacağımdaki kurşun yarasından dolayı geçen her dakika tüm vücuduma yayılan acının yanında bir sinek ısırığı gibi hafif kalmıştı. Yaramdan akan koyu kırmızı kan yerde birikirken aklıma güvenlik görevlisinin cesedinin başındaki kan birikintisi geldi.


source

Dizimdeki kanamaya ve sürekli artan acıya rağmen ağlamıyordum,ağlayamıyordum.. Nefret ve merak dolu gözlerle Hakan beye bakmaya başladım neden birden bana ateş etmişti? Acaba katili görmüş ona ateş ederken mi beni vurmuştu? Yıllardır silah kullanan biri hata yaparmıydı ? Yanlışlıkla vurmuş olmalıydı. Yoksa beni vurması için ortada bir sebep yoktu ki… Zihnimde yankılan düşüncelere hükmetmeyi başarınca kısık sesimle cevabını duymak istediğim tek soruyu sordum ona. “Neden?” Hakan bey silahını hala bana doğrultmuşken soğukkanlılıkla cevap verdi :

“Katili gördüm.” Bu cevabı duyunca azda olsa rahatlamıştım. Bir anlık da olsa asıl amacının beni vurmak olduğunu sanmıştım. Ne kadar da aptalım. Bir komiser masum birini neden durup dururken vursun ki? Belli ki kazara beni vurmuştu fakat madem katili görüp de ona ateş etti neden hala burada bekliyordu, peşinden koşmuyordu?

“Ne duruyorsunuz o zaman peşinden gitsenize katilin. Ben başımın çaresine bakabilirim, siz katili yakalayın.” Hakan bey sinsi bir gülümseme tüm yüzüne yayılırken silahını bana doğrultmaya devam ederek

“Katili zaten yakaladım!” dedi…

Bu içeriğin tüm hakları saklıdır & @monomyth

Sort:  

Çok güzel konu teşekkür ederim

abi muhteşem olmuş yaa

Coin Marketplace

STEEM 0.20
TRX 0.17
JST 0.031
BTC 88194.12
ETH 3339.93
USDT 1.00
SBD 3.00