Evlat - Beşinci Bölüm

in #tr7 years ago

Kitaba devam ediyoruz... Ayrıca, şu ana kadar yazdığım bölümleri seslendirmeyi düşünüyorum arkadaşlar, ne dersiniz?

Önceki Bölümler

Evlat - Birinci Bölüm
Evlat - İkinci Bölüm
Evlat - Üçüncü Bölüm
Evlat - Dördüncü Bölüm


Gecenin karanlığı çökmüş, profesör masasının başında bir şeyler yazıyor, Alper ise uyukluyordu. Bu kadar gelişmiş bir beyin yaratarak hata yapıp yapmadığını düşündüğünde, elini çenesine götürüyor ve bir günlük sakalını kaşıyordu. Her şey olabilirdi.
Elektriği kontrol etmeyi öğrenmesi demek, maddelerin tamamını kontrol edebilmesi demek olabilirdi. Ama nasıl? Sinirlendiği zaman çevresindeki arabaların patlamasına sebep olursa profesör bunun sorumluluğunu kabul edip edemeyeceğinden emin değildi. Telefonun çalmasıyla Alper’in uyanması bir oldu.
“İyi haberlerim var.” Arayan Laleydi.
“Dinliyorum.” dedi profesör.
“On sekiz yıl ürettiğimiz suyun içinde kaldığı için onu kontrol etmeyi öğrenmiş. Gece projeksiyondan öğrenimini yaparken arkasındaki bardak hareket ediyordu. Kameradan kontrol ettim.”
“Deprem olamaz mı?”
“Sadece bardağı içeren bir deprem mi? Ayrıca koltuğun bir ucundan diğerine dökülmeden hareket ediyordu.”
“Nasıl olduğu hakkında bir tahminin var mı?”
“Aslına bakarsan var. Bardağı inceledim; sol tarafındaki suyun tamamının yükü negatif, sağ tarafındakinin de pozitif çıktı. Yani manyetik alan yaratıp mıknatıs gibi oynatmayı başarmış.”
“Bu da demek oluyor ki-”
“Bu da demek oluyor ki içinde su bulunduran her şeyi kontrol edebilir. İnsan vücudu da buna dahil.” dedi Lale. Profesörün şaşkınlığını anlayan Alper ne olduğunu sorar gibi gözünü kırpıp başını sağa sola salladı. Telefonu kapayıp olanları anlatan profesör, bir şeyler yazmaya koyuldu. Daha hızlı yazıyordu.
Alper saate baktı, gecenin 2:24'ü. Eve gidip dinlenmeyi teklif etti ve profesörle beraber montlarını giyip ofisten çıktılar. Ev ile okulun uzaklığı bir saate yakındı, şehirden uzak bir yerde yaşamayı ve araştırmalarını sürdürmeyi tercih eden bir adam için ideal bir mesafe. Hem laboratuara yakın hem sakin. Geceleri yol bomboş olsa bile kırmızı ışıkta duran Alper, bunu ülkesine saygı olarak görüyordu. Ama profesör bunda eşinin ve çocuğunun trafik kazasında ölmesinin bir payı olduğundan emindi. Ağaçların başladığı yola girdiler ve son on beş dakikalık ormanın karanlık büyüsü ve korkunç sesleri arasında, kısık radyo sesi ile bir kelime bile etmeden devam ettiler.
“Geldiğinize sevindim.” dedi Lale kapıyı açtıktan sonra. Profesörü ve Alper’i yalnız görünce;
“Çocuk nerede?”
“Nasıl nerede, eve gelmedi mi?”
“Hayır, iki gündür buradayım kimse gelmedi.”
“Dün üniversitede beraberdik, kütüphanede kaldı ama bugün sosyalleşmesi için arkadaş bulmaya gönderdim.” dedi profesör.
“Telefon!” dedi Alper yüksek sesle. Sanki "eureka!" der gibiydi.
Profesör numarayı çevirdi, açan yoktu. Okulu aradı. Güvenlik görevlisinin numarasını alıp onu aradı ve görmediğini söyleyince tüm okulu, kütüphaneden başlayarak, aramasını söyledi ve üçü birden arabaya atlayıp hızla üniversite yoluna koyuldu.
Alper hiç gitmediği kadar hızlı gidiyordu ama yine de aşırı dikkatliydi. Profesör hiçbir zaman öne oturmazdı ve Lale ön koltukta oturmuş, kemerine sarılmıştı. Korktuğu her türlü belli oluyordu. Profesör ise gerginliğini sakallarını hışırdatarak belli ediyordu ve gözünü yoldan ayırmıyordu.
Binaya girdiler, güvenlik görevlisine telefon açıp buluştular. Kamera kayıtlarını incelemeye başladılar. Dün gece kütüphaneden çıkıp revire gidişini, oradan bir kız ile çıkıp kantine gidişini, sonra kızı derse bırakırken öpüşünü gördüler. Lale ve Alper şaşkın şaşkın birbirlerine baktı. Sonrasında Mete tuvalete gitmiş ve ardından spor salonuna gitmişti. Salonun kameraları ayrı bir sabit diske kaydediliyordu ve güvenlik görevlisi bir dakika uğraşarak onları da açtı.
Yaptığı atışları ve en sonunda herkesle beraber salondan çıkışını izlediler hızlıca. Tekrar diğer kayıtlara döndükten sonra okulun otoparkındaki arabaya binip gittiğini gördü ve trafik şubede tanıdık bir arkadaşını arayan Alper’in arabanın kime ait olduğunu öğrenmesi on dakikadan kısa sürdü. Profesörün öğrencilerinden Murat.


“Gecenin bir yarısı kim bu kapıyı ısrarla çalan!”
“Biraz daha beklese zaten sabah olacak.” sesinde bir bitkinlik vardı. “Kim o?”
“Ben Murat’ın okulundan Profesör Celal. Açın lütfen.” yaşlı adam kapıyı araladı;
“Buyrun?’’
“Murat evde mi?”
“Evet odasında.” Alper sözün bitmesini beklemeden içeri girdi ve birinci odayı denedi, sonra ikinciyi ve buldu. Işığı açıp kameralardaki çocuğun yattığını gördü. Yorganı tutup bir çırpıda üzerinden çekti ve yere attı. Murat şaşkın ve sinirli, uykulu bakışlarla kalkmaya çalıştı. Gözlerini ovalarken;
“Nerede ulan!” dedi Alper. Boynuna yapışmış ve onu yatırmıştı tekrar.
“Ne, ne nerede abi?” korkaklık, tedirginlik ve pişmanlık akan ses tonu ile.
“Mete ulan Mete! Nerede dedim!” Diğerleri odaya gelmişti.
“Bilmiyorum abi valla bilmiyorum…”
“Senin arabanla çıktınız nasıl bilmiyorsun?” dedi Lale sakin ama iğneleyici bir ses tonu ile.
“Biz pizzacıya gittik, sonra herkes evlere dağıldı.” dedi Murat.
“Bir yalan daha söylersen bende senin yüzünü dağıtacağım” dedi Alper ve profesör onun omuzlarından tutup yavaşça çekti. Sakin ol der gibi vurdu.
“Gerçekten bilmiyorum. Ana caddedeki pizzacı. Gidip bakabilirsiniz.”
“Bey efendi izin verdi!” dedi Alper. Odadan çıkıp arabaya doğru gitti. Lale gecelerini mahvettikleri için özür diledi ve profesörü de çekiştirerek evden çıktılar.
“Yalan söylediğinden eminim” dedi profesör. “Yıllarca mikro ifadelerin araştırmalarını okudum.”
Alper arabayı pizzacının önüne çekti, kapalıydı. Pencereden içeride bir şey görmek umuduyla elini alnı ile pencerenin arasına koyup bir süre baktı ama hiçbir şey yoktu. Telefonu alıp bir kez daha aradı.
Çalıyordu.
Çok yakından çalıyordu.
Alper sesin geldiği yere, pizzacının arkasına doğru gitti. Telefonu ve çantasını yerde buldu ama Mete yoktu.

(İmla düzenlemesi için @eyupyusuf ' a teşekkür ederim)

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanununa göre tüm hakları bana aittir.

Sort:  

Sanki birkaç paragraf daha olsa okunurdu ama neyse... :)

Ansiklopedi kaydet dinleyelim, kaptan :)

Ben de ilgiyle okumaya devam ediyorum.Seslendirme fikriniz bana yazarların kitap dinletilerini anımsattı.Çok hoş olabilir...

Seslendirme konusu çok iyi olur @captainsailor. Zaten toplulukta sesinin kalitesi ve etkili şekilde kullandığını bilmeyen yoktur. Herkes ilgi gösterir mi bilemem ama hikayeyi senin sesinle tekrardan dinlemek iyi olur.

Unutmamak için küçük bi yorum bırakayım, yarına kısmetse baştan başlarım :)

elinize sağlık. devamını bekliyoruz. 👍

Hocam eline sağlık, çok güzel gidiyor. Aklıma bir soru takıldı, bir önceki bölümde fena dayak yemişti, hatta kaburgaları kırılmıştı. Kanlar içinde pizzacıya mı gitmişler ;) ???

Tebrikler! Paylaşımınız TRListe kurallarına uygun görülmüş olup, günün seçilen yazıları arasında yerini aldı!

Günün seçilen yazılarına buradan ulaşabilir, trliste curation traile nasıl katılacağınızı buradan öğrenebilirsiniz.

Eğer, bizimle iletişime geçmek isterseniz Steemit Türkiye Discord Kanalından bizlere ulaşabilirsiniz.

👍

Emeğinize sağlık:) bu kitap çok tutacak. Kaptan bu kitap mutlaka basılmalı sadece buradakilere değil herkese ulaşmalı.

Coin Marketplace

STEEM 0.22
TRX 0.26
JST 0.040
BTC 98083.48
ETH 3476.77
USDT 1.00
SBD 3.24