Evlat - Üçüncü Bölüm

in #tr6 years ago

‘’Kimle konuşuyordun?’’ dedi Alper, odadaki kahverengi deri koltuğa oturmuş elinde telefonu ile internette bir şeylere bakıyordu. Profesörün masasının üzerinde bir çok kitap, makale ve öğrencilerin bilgileri vardı, yani normalde çekmecelerinde olması gereken şeyler.
‘’Macaristan’dan yeni bir öğrenci gelmiş, asistanım olmak istiyor. Yönetimden zeki bir kız olduğunu söylediler. Tabii şu an bunu ölçecek zamanımız yok. Çocuk hala laboratuarda mı?’’
‘’ Ona bir isim versek diyorum...’’
‘’Haklısın.’’ dedi profesör.
Odanın içindeki kitaplığın yanında bir kapı vardı ve bahsettikleri laboratuar burasıydı. Profesör kapıyı açıp beyaz sedyede yatan çocuğa baktı.


Profesör odaya girene kadar tedirgindim. O gideli tam elli sekiz dakika olmuştu, derse gideceğini söylemişti ama yalnız kalmak ve hiçbir şey yapmadan uzanmak canımı sıkmıştı. O gelince bir rahatlama hissettim.

‘’ Nasılsın bakalım?’’ dedi.
‘’ Bilmiyorum. Hala başım ağrıyor.’’
‘’Gelirken sesleri görmezden gelmeyi başardığını söylemiştin, ha bir de kokuları. Yapabildin mi evlat?’’
‘’ Evet. Odaklandığım zaman yine her şeyi duyabiliyorum. Sanırım artık öğrendim.’’ dedim.
‘’ Güzel’’ dedi. ‘’ Sana bir isim düşünelim.’’

Daha önce hiç aklıma gelmemişti. Herkesin bir ismi varı, profesörün ismi Celal, hastanedeki takım elbiseli adamın ismi Alper, Tarçın kokan kadının ismi Laleydi.
Benim ise bir isme sahip olmam gerektiğini yeni öğreniyordum. Artık herkes bana öyle seslenecekti. Anlamlı bir şey olmalıydı ama karmaşık olmamalıydı.
‘’Bak evlat’’ dedi profesör, sedyenin karşısında, ofisindeki masadan yirmi santim daha kısa olan masanın arkasına geçti;
‘’ Kimse kendi ismini seçmez, doğunca anne ve babası bir isim verir. Kendine bir isim seçmenin zor olduğunu biliyorum ama…’’ çekmeceden bir kitap çıkartıp bana uzattı, ‘’… burada isimler ve anlamları yazıyor. Beğendiğin bir tanesini seç. Seçemezsen senin için ben seçeyim’’ dedi.

Kitabın sayfalarını hızlıca taradım, birer birer parmaklarımın arasından akıp diğer sayfaya geçişini izledim.
‘’Seçemiyorum’’ dedim.
‘’Önce açıp okumalısın.’’
‘’Hepsini okudum ya şimdi, bazıları çok anlamlı ama sanırım ayırt edemiyorum. Benim için seçer mis-‘’
‘’Hepsini sadece sayfaları hızlıca çevirerek mi okudun?’’ dedi profesör. Şaşkın bir ses tonu vardı, göz bebekleri büyümüş, kalp atışları hızlanmıştı.
‘’ Yanlış bir şey mi yaptım? ‘’ dedim
‘’Normalde bir insanın onu okuması günler alırdı.’’ Dedi. ‘’ Benim ismimin anlamı neymiş’’ dedi. Biliyordu da, sanki beni sınıyordu.
‘’ Celal, büyülük ve ululuk demek’’ dedim. Dudaklarını bir gülümseme aldı.
Vücut dilini çözmek için sanırım daha fazla çalışmam gerekiyordu, saniyeler içinde onlarca yüz kası farklı şeyler anlatabiliyordu.
Kitabı tekrar ona verdim.
‘’Annen…’’ dedi ve duraksadı. Sanki bir anısını hatırlamaya çalışır gibi tavana baktı;
‘’ …bir oğlu olursa Metehan koymayı isterdi’’ dedi.
‘’ Eski Türklerde yiğit, hakan, bir imparatorun ismi, han.‘’dedim. Birden sırtıma bir bıçak saplanmış gibi hissettim ve ‘’ Annem mi? Benim annem mi vardı? Nerede? Nasıl biri? ‘’

‘’ Sen sekiz aylıkken doğman gerekti, seni doğururken öldü. Aslında her şey böyle başladı.
Doğduktan sonra seni bir kuvöze koydular. Kalp atışların çok hızlıydı, normal bir bebeğinkinden daha hızlı.
Bir şeyler yapılmasaydı ölecektin ve ben de seni annenin karnından aldığım bir sıvıyı kopyalayarak yaptığım bir tankın içine koydum, gün geçtikçe gelişmeni izledim.
MR makinesi ile beyin aktivitelerini inceliyordum ve her gün daha fazla elektik sinyali yolladığını fark ettim. Seni bir ay daha orada tutup çıkartmam gerekiyordu ama ben on sekiz yıl daha tuttum ve beyninin yüzde yüzünü aynı anda kullanmanı bekleyene kadar tutmaya devam edecektim. Ama sonra gözlerinin görmediğini ve beyninin bu bölümünden etkilenen geriye kalan hiç bir kısmını kullanamayacağını fark ettim son aylarda ve çıkartmaya karar verdim’’ dedi.
‘’ Peki ikinci kalp?’’ dedim.
‘’ İki yaşına geldiğinde beyin gelişimin durmaya yüz tutmuştu. Bunun sebebini araştırdık ve beynini besleyen kanın yeterli olmadığını anladık.’’
‘’Biz kim?’’
‘’Lale ve ben, sonrasında sana yeni bir kalp yapmaya başladık ama ikimizin de dokusu uymuyordu.
Baban olmama rağmen dokumuzun uymama sebebini hala bilmiyorum, güvenlik şefi Alper burada işin içine girdi. Zaten karısını ve çocuğunu bir trafik kazasında kaybetmişti ve kendi kalbini inceleyip kök hücrelerinden yeni bir kalp yapmamıza izin verdi.’’ Boğazını temizledi ve devam etti...

‘’Yani sen iki yaşından beri yarı olarak Alper’in de oğlu sayılırsın.’’ dedi. Bunu söylerken biraz küçümseme, pişmanlık duyuyor gibiydi.
‘’ Evden çıkarken bana neden kızdın, annemi mi hatırladın?’’ dedim. Annemin ölümü onu neden üzüyordu bilmiyordum, bildiğim kadarıyla yaşayan her canlı ölüyordu yani bu alışıldık bir şeydi.
Yakınındaki insanların ölmesi neden üzüyordu kişiyi? Ya da benzer üzüntüyü köpekleri, kedileri ölünce yaşıyorlarsa, bu sabah koluna konan sineği bir şaplakta öldüren Alper neden üzülmemişti?
Yaşamın değeri canlının büyüklüğüne göre değişiyor muydu? Ben bunları düşünürken, profesör başını aşağı yukarı salladı.
‘’ Bu neydi?’’ dedim.
‘’ Onaylama hareketi. Bu beden dili.’’ dedi. ‘’ Bir şeyi onayladığımızda başımızı yukarı aşağı sallarız. Onaylamadığımız zaman ise dudak büküp sağa sola ‘’ dedi.
‘’ Üzüldüğün veya heyecanlandığını hissedebiliyorum. Kalp atışlarının değişimde-‘’
‘’ Sana bir araştırma makalesi vereceğim’’ dedi. ‘’ İnsan yüzündeki mikro ifadeleri görerek ne hissettiklerini anlamanın bir yolunu anlatıyor. Yalnız gördüğün her ifadeyi değerlendirmeye çalışırsan kimseye güvenemezsin. Her zaman herkesi okuma ki, bırak işler yolunda gitsin’’ dedi.

Kapıyı açıp kendi ofisine gitti ve kitaplığının altındaki dosyayı aldı, Alper ona bakıyordu ama o hiçbir şey söylemeden gelip dosyayı bana verdi.
Baktıktan sonra içeri gel deyip arkasını döndü, ayağa kalktım, dosyanın sayfalarını hızlı hızlı çevirmeye başladım. O kapıdan geçerken ben iki adım arkasından yürüyordum.

Kaşlar beraber aşağıda ve dudaklar sıkılmış vaziyette ise öfke…
Gözlerin yanındaki deri kırışmış, dudaklar iki yandan yanakları ittiriyorsa mutluluk…
Üst dudak burna çekilmiş ve göz ve burun çevresi kırışmışsa iğrenme…

Masasının arkasına geçip, dönen deri sandalyesine oturdu ve ben de Alper’in karşısına oturdum. Bir an hangisine baba diyeceğimi düşündüm.

Son sayfaya da baktıktan sonra masanın üzerine bıraktım dosyayı, bacak bacak üzerine atmış, ayağını sallıyordu ve ellerini dizinde birleştirmişti. Gerginlik… diye düşündüm.

‘’ Evet? ‘’ dedi profesöre bakarak. ‘’ Neler oldu?’’ Profesör bana anlattıklarını söyledi ve sonra yeni ismimi. Beynimi kontrol etmem gerektiğini, öğrenme kapasitemin normalin çok üzerinde olduğunu, her molekülü analiz edebileceğimi, insanlara yardım edebileceğimi ve bilimsel yeni buluşlar yapabileceğimi, çaresi olmayan hastalıklara ilaç geliştirebileceğimi…

Tüm bunları söylerken duvarlar üzerime üzerime geliyor gibiydi. Sırtımda çok büyük bir yük hissediyordum. Sanki saydıklarının hepsi benim görevim oluyor gibiydi. Tavandaki ampulden süzülen ışığı ve akan elektriği, açık camdan içeri gelen hava moleküllerini, üniversitenin bahçesinde gitar çalan çocuğun telleri titreştirmesini, başka bir çocuğun bir kızın karşısındaki heyecanla atan kalbini, yerdeki böceklerin ayak ve havadaki böceklerin kanat seslerini, bulunduğumuz binanın elektrik kablolarının içinden akan elektronları, odadaki insanların vücudunun yüklerini…
Tavandaki ampul sallanmaya başladı. Başım ağrıyordu. Adeta bütün dünya bana sesleniyordu. Yanıp sönmeye başladı ampul...

Daha sık yanıp sönmeye başladı ve… patladı. Profesör ve Alper irkildi, ben de öyle. Çığlık atmak istedim ama yapamayacak kadar halsiz kalmıştım.
‘’ Sen...’’ dedi Profesör. Şaşkınlığı bütün vücudundan okunuyordu; ‘’ Sen mi yaptın? Na-nasıl ?‘’


Csilla üniversitenin kütüphanesinde, profesör Celal’in çalışmalarını inceliyordu.
Eğer onun asistanı olmayı başarırsa annesinin kanserini yenebilmesi için çalışmalar yapabilir ve belki de onu kurtarabilirdi.
Artık son ümidi buydu çünkü doktorlar son aşamaya geldiğini söylemişlerdi. Ne kadar yaşayacağı belli değildi ve bu yüzden mezun olup kendisi araştırmayı bekleyecek kadar zamanı olmayabilirdi.

Kök hücreler ile ilgili çalışmalarını okurken, bu yöntemle annesinin kemoterapide kaybettiği sağlıklı hücrelerini geri getirebileceğini düşündü.
Bu konu profesörün zirve yaptığı araştırmalarıydı.

Kahvesinden bir yudum aldı.
Sayfayı çevirdi.

Kütüphanede kendisinden başka sadece gözlüklü ve zayıf, çelimsiz bir çocuk daha vardı. Karşısındaki masada oturmuş, elindeki kitaba gömülmüştü adeta. Acaba ne okuyor diye içinden geçirdi Csilla.
Birazdan kitap alma bahanesiyle arkasına geçecek ve kitaba bakacağım diye planladı. Görevlilerden biri yerleri paspaslıyordu, diğeri ise öğrencilerin masaların üzerine yada danışmaya bıraktığı kitapları raflarına yerleştiriyordu.
Birkaç sayfa daha okudu Csilla ve yeni bir şeyler öğrenmeye başladığı için hem heyecanlı hem de tedirgindi. Tedirgindi çünkü hiçbir çare olmamasından korkuyordu.

Kahvesini, çantasını ve kitabını masada bırakıp kalktı, çocuğun oturduğu masaya yakın bir rafa gitti. Tarih. Tarihten pek hoşlanmazdı. Sadece savaşlar diye düşünürdü...
Bir kitabı inceliyor gibi yapıp, çocuğun oturduğu masaya doğru sarktı ve ne okuduğunu görmek için gözlerini kıstı. ‘’Sanat Tarihi’’. Bir insan neden sanatın tarihini okur ki, sadece sanatını yap gitsin diye düşünürken kütüphanenin kapısından giren bir çocuğun onun oturduğu masaya doğru gittiğini gördü.
Elindeki kitabı aldığı rafa hızlıca geri koydu ve aceleci adımlarla masasına yürümeye başladı.

Az önce paspaslanan ve henüz kurumayan yere bastı, kayıp, başını yere çarptı....

devam edecek

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanununa göre tüm hakları bana aittir.

Sort:  

Hepsini topluca ardarda okumaya karar verdim, böyle parça parça zor oluyor. :)

Yeni profil resmi hayırlı olsun :D

Normalde uzun uzun paylaşırdım ama kısmet diyelim :)

People who liked this post also liked:

Brown Thrasher Waiting For The Owner (Sahibini Bekleyen Kahverengi Thrasher) by @pinarhanpolat

Bugün de böyle olsun... by @agememnon

Hedefimi Belirledim by @kamuhuzuru

We are Discover Steem, if you like our work consider giving us an upvote. :) If you don't wish to receive recommendations under your posts and to be recommended, reply with STOP.

Coin Marketplace

STEEM 0.20
TRX 0.14
JST 0.030
BTC 66205.77
ETH 3304.04
USDT 1.00
SBD 2.72