MAYIS AYINDA OKUNANLAR

Resim pixabay sitesinden indirilip düzenlenmiştir!

Merhabalar.
Biliyorsunuz, ben her ay düzenli olarak burada okuduğum kitapları sizlerle paylaşıyorum. Bu sayede heveslenip daha fazla kitap okumak için motive oluyorum. Hazır Mayıs ayını da geride bıraktığımıza göre, okuduklarımı sizlerle paylaşma zamanım geldi. Mayıs ayının başında okuyacak kitaplarımın resmini paylaşmıştım. Seçtiğim kitaplara sadık kalarak elimden geldiğince okumaya özen gösterdim. Sadece seçtiklerimden iki kitabı bu aya sığdıramamış oldum. Yine de bu ay geçtiğimiz Nisan ayına göre biraz daha fazla kitap okumuş oldum. Toplam; 7 adet, 2013 sayfa kitap okumuşum!

1- Zamanın Efendisi Hugo Cabret ve Buluşu - Brian Selznick
2- Milena'ya Mektuplar - Franz Kafka
3- Yörünge - Tess Gerritsen
4- Çavdar Tarlasında Çocuklar - J.D Salinger
5- Bir İdam Mahkumunun Son Günü - Victor Hugo
6- Korku - Stefan Zweig
7- On Küçük Zenci - Agatha Christie
8- Ölüm Sessiz Geldi - Agatha Christie
9- Ölüm Çığlığı - Agatha Christie

Bu ayın başında okunacaklar diyerek seçtiğim dokuz adet kitap vardı. Sadece üstünü çizdiğim iki kitabı yetiştiremedim o kadar. Geri kalanlarının hepsini okudum.

kaynak

Benim çocuk kitaplarını sevdiğimi bilmeyen kalmadı. Ara sıra çocuk kitapları okumaya bayılıyorum. Hugo Cabret'te bu ay severek okuduğum kitaplardan bir tanesi. Bu kitabı sevmemin en önemli etkenlerinden bir tanesi, içerisinde kara kalem çalışmaları olmasıydı. Bir yandan kitap okuyor, diğer yandan sanki film izlermiş gibi devam ediyordum. Yazı ve çizimlerle devam eden sıcak ve duygusal bir hikayesi var. Çizimlerin çoğu yazarın kendisine ait.

Kısaca konusu; Hugo, babası ölmüş bir çocuk. Ölen babasından ona kalan sadece kırık bir robot vardır. Hugo babası öldüğü için amcasının yanına tren istasyonuna taşınmak zorunda kalıyor. Amcası ise tren istasyonunda bulunan saatlerden görevli bir adamdır. Hugo bir süre amcasına yardım ederek işleri öğrenmeye başlar. Daha sonra amcasının ortadan kaybolması ile beraber tüm işleri devralıyor. Hugo'nun tek isteği babasından kalan robotu tamir etmek. Bunun için de oyuncakçı dükkanından malzemeler çalmaya başlar. Bu hırsızlık vesilesi ile dükkanın sahibi olan yaşlı adam ve onun kızı ile tanışır. Tanıştıktan sonra gizli kalmış bir şeyler ortaya çıkmaya başlıyor.

Ben konusu olsun, çizimleri olsun kitaba bayıldım. Eğer bu tarz kitaplar ilginizi çekiyorsa okuyun derim.

Kafkan'nın Milena'ya yazdığı mektuplar beni gerçekten çok etkiledi. Böyle tutkulu bir kitap uzun bir süredir okumamıştım. Bir de yaşananlar gerçek olduğundan insan "vay be!" diyor. Şimdi ki zamanla kıyaslayınca "keşke" dedim "o dönemde yaşasaymışım". Şimdi bir mesaj yazıyorsun bir saniye de karşı tarafa iletiliyor. Eskiden tıpkı Kafka gibi nice aşıklar telgraf ve mektuplarla haberleşmiş. Şu an mektuplaşmanın tamamen bitmeş olması beni üzüyor. Kitabı okurken Kafka'nın haber alamadığı bölümlerde sanki bende o dönemdeymişim gibi sabırsızlıkla cevap gelmesini bekledim. Öyle saf, öyle temiz duygular var ki içinde etkilenmemek elde değil.

Ama İlk defa anı-mektup tarzında bir kitap okurken kendimi huzursuz hissettim. Bu kitap kötü anlamında değil, Kafka'nın özeline, mahremiyetine, yüreğinin taa içine girdiğim için. Bunun biraz huzursuzluğunu hissetmedim değil. Sanki Kafka'nın nadir yüreğini kırmış gibi hissettim kendimi. Zaten kendisi de mektupların yakılmasını vasiyet etmiş. Yine de iyi ki yakılmamış. Yoksa ben Kafka'nın bu hassas, naif, kırılgan yönünü öğrenemeyecektik. Bir de keşke Milena'ın yazdığı mektuplarda olsaydı. Tek taraflı değil de iki taraflı da okumak isterdim.

Yine de Kafka'nın kendi mektupları yetiyor gerçekten. Sadece Milena'nın duygularının Kafka'nın ki kadar olduğunu düşünmüyorum. Yani az çok bazı yerler de Kafka'nın verdiği cevaplardan neler yazdığını anlayabiliyoruz. Ben bazı yerlerde istemsizce Milena'ya çok kızdım. Kitabı okursanız benim ne demek istediğimi anlayacaksınız. Mesela bir tanesini yazayım. Milena eşinden boşanıp Kafka ile beraber olabilirlerdi. Neden olmadı? Şartlar nasıldı bilmiyorum ama yine de imkansız değildi. Kafka seviyorsanız eğer, bence bu kitapla onu daha çok tanıyacaksınız. Okumanızı isterim çok güzel ve özel bir kitaptı!

Kitabın ilk 30 sayfasında falan "sanırım okuması pek keyifli olmayacak" dedim ama okumaya devam ettikçe bu söylediğime pişman oldum. Öyle sürükleyici bir şekilde kendisini okuttu ki, bir sayfa daha, hadi iki sayfa daha diye diye elimden bir türlü bırakamadım. Uzay ve bilim kurgu merakınız varsa mutluka şans verin. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve gerçekten yazarı şimdiden sevdim.

Kitap bize uzay istasyonunda gerçekleşen bir biyolojik kazayı anlatıyor. Yazar kitabı yazmadan önce Nasa çalışanları ve emeklilerinden yardım almış. İçeriğinde geçen teknik bilgiler sayesinde bir çok şeyi de öğrenmiş oluyorsunuz. Uzaya çıkış öncesi alınan eğitimler, önlemler her şey hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz. Mesela ben bir şey de çok şaşırmıştım. Böbrek taşı olan ya da zamanında böbrek taşı rahatsızlığı geçiren birisinin uzay uçuşuna alınmadığını öğrenince çok şaşırdım. Basit bir hastalık diyebiliriz ama çok sıkı önlemler alındığını, denetimlerden geçtiğini söyleyebilirim.

Konusu belki klasik gelebilir ama gerçekten merakla okuyorsunuz. Öyle tam bir bilim kurgu gibi fazlaca gerçek dışı değil, abartısız normal gerçekçi bir uzay macerası. Yazarın başka kitaplarını alıp okumayı düşünüyorum.

Okuma maratonuma mutlaka klasiklerden eklemeye özen gösteriyorum. Bu ay bu kitabı seçmiştim. İsminden de anlaşılacağı gibi kitap konu olarak, bir idam mahkumunun son günlerini ele alıyor. Suçlu bir mahkumun idam günü yaklaşırken yaşayabileceği hisleri üstün körü detaylarla okuyoruz. Yazar o dönemler de idamların zevkle ve eğlence haline getirilip izlenmesini eleştirmek için yazmış. Her sayfada yazarın idama karşı nasıl bir tavır aldığını görebiliyorsunuz zaten.

Bence ne olursa olsun böyle vahşice bir sonu kimse hak etmiyor. Ara sıra o kitapta ki mahkumun yerine koydum kendimi. O idamın gerçekleşeceği günleri beklemeyi, o giyotinin soğukluğunu hissetmeye çalıştım. O kalabalığın onun ölümünü merakla, zevkle izlemesi ama mahkumun kendi canının derdine düşmesi. Her şey o kadar güzel anlatılmış ki, kitap beni çok etkiledi. Her mahkum suçlu diye bir şey yok. Tıpkı dışarıdakilerin de tamamen suçsuz olmadığı gibi. Kim bilir geçmişte ne kadar suçsuz insan bu şekilde vahşice can verdi. Kitap mutlaka okunmalı! O mahkumun gelgitleri, iç sesleri, psikolojisi gerçekten güzel yansıtılmış.

Stefan Zweig hayranı olarak severek bitirdiğim bir kitap oldu. Stefan Zweig'in kitapları ince gelebilir ama inanın boş değiller. Yazar kitapta geçen karakterlerin analizlerini çok güzel işliyor.

Kitap; Monoton evliliğe sahip bir kadının, eşinden ve çocuklarından sıkılıp yeni bir macera arayışını işliyor. Maddi konuda sıkıntısı olmayan ama yine de her şeye rağmen farklı bir heyecan arayışına girip taşra kesiminden birisi ile gönül macerasına atılıyor. Bir süre buna devam etmesine rağmen burada da aradığını bulamıyor. En son karşısına şantajcı birisi çıkıyor ve işte her şey burada başlıyor. Bundan sonrasında yazar karakterin kişilik analizlerini çok güzel işlediği için zevkle okudum. Bir kadının yaşadığı korkunun onu nasıl alt üst ettiğini, korku baskısının onu nasıl yıprattığına şahit oluyoruz. Kitabı okurken olayları yaşadım resmen. Henüz Stefan Zweig ile tanışmadıysanız çok şey kaybedersiniz. Mutlaka kitaplarını okumaya çalışın.

kaynak

Film ve dizi haricinde pek fazla polisiye kitap okumam. İnternette bayağı övülünce yazarın üç kitabını almıştım. Bu ay ise iki tane kitabını okudum. Okurken katili tahmin ettim ama yazar bir şekilde fikrimi değiştirdi ama daha sonra katil o çıktı derken bir sürü heyecan yaşadım. Olay döngüsü çok güzel işlenmiş. Sonlara doğru adım adım cinayet çözümlerini ayrı bir sevdim. Biraz Sherlock Holmes tarzı bir kitap olsa da okurken bir kaç yeri hariç sıkılmadım.

(Sherlock Holmes'u hiç okumadım ama film ve dizisini çok severek izliyorum) Okurken elli kere katil bu diye değiştirdim resmen! Tam buluyorum emin oluyorum hop yazar başka bir şey veriyor fikrim değişiyor. Ama yine de katil her zaman ilk tahmin ettiğim çıktı. Bu tarz polisiye, dedektiflik kitapları seviyorsanız yazarın kitaplarını da sevebileceğinizi düşünüyorum. Bir kitap kaldı onu da bir ara, ara kitap olarak okuyacağım.

Bu ay okuduğum kitapları sizlerle paylaştım. İçerisin de merak ettikleriniz varsa umarım yardımcı olmuşumdur. Yazımı bitirir bitirmez hemen Haziran Ayında Okunacaklar için kitap seçimlerine başlayacağım. Seçtikten sonra tekrar burada paylaşacağım, takipte kalın.