Belgrade #5 : Tarkan ve Kokain
Belgrad yazı serisinin sonuna geldik. O yüzden bu yazıda ülkeye dönmeden önce yaşadığımız son olayı anlatmak istiyorum.
- Belgrade #1 : Yurt Dışı Talihsizlikleri
- Belgrade #2 : Belgrad'da Kurşun Döktürmek
- Belgrade #3 : Hangover Olunca Taksiye Binmeyin
- Belgrade #4 : Belgrad'da Kız İstemeye Gitmek
Belgrad'da ki son gecemizde eğlenmek için yine mecburen Mr.Stefan Braun'a gelmiştik. Bir haftalık tatilimizde her gece aynı mekana geldiğimizden ve club rezervasyon usulü çalıştığı için artık kapıdaki güvenlik bizi tanıyordu. Rezervasyon listesine dahi bakmadan içeri girişimize izin veriyordu. Bunda biraz bizim adamla her gittiğimizde bildiğimizi 3-5 Sırpça cümle ile muhabbet edişimizin de etkisi vardı muhakkak.
Son gecemizde Mr.Stefan Braun her zamankinden daha kalabalıktı. Kendimize zar zor bir yer bulup takılmaya başladık. Fakat mekan kalabalık olduğundan doğru düzgün dans bile edemiyorduk. Zaten genel olarak Sırplar uzun süre komünizm ile yönetildikleri için başta dans ve eğlence hayatı olmak üzere bir çok kültürel faaliyetten mahrum kalmışlardı. Bu sebeple biraz çekingenlik ve tecrübesizlik vardı hepsinde. Aynı şeye Prag'da da şahit olmuştum. İnsanlar bir kaç dans figürünü sürekli tekrar etmekten başka bir şey yapmıyordu. Bizde profesyonel dansçı değildik ama kendimizi müziğin ritmine bırakıp eğlenmeyi az çok biliyorduk onlara nazaran. Durum böyle olunca sıradan figürlerle dahi dikkat çekiyor insan ister istemez. Bunda bir ara İspanyol bir grupla halay çekmemizin de etkisi vardı muhtemelen.
Gecenin ilerleyen saatlerinde bizim kafalar iyiden iyiye güzelken İspanyol grupla halayımızı henüz yeni bitirmişken elemanın biri bana yaklaşıp kulağıma bir şeyler söyledi İngilizce. Fakat müziklerden ötürü ne söylediğini anlayamıyordum adamın. Belgrade #3 yazımda da söylediğim gibi club'da zom olunca yardım etmek isteyen bir çok kişiyle ister istemez tanışıp muhabbete girmiştik ve her gece aynı club'a geldiğimiz için bu muhabbet sürmeye devam etti. Durum böyle olunca yanıma gelen adamın "Muhtemelen bunlar yine abarttı işi, ben önden uyarayım." düşüncesi ile "Are you okey?" dediğine kanaat getirdim.
"Yes, I'm fine. Thank's!" filan deyip eğlenceye devam ediyorum. Fakat adam yine bir şeyler söylüyor. Ben "Sanırım beni duymadı." diye düşünüp tekrarlıyorum cevabımı. "Yes dude, I'm fine. Thank's!". Adamın yüz ifadesinden sinirlendiğini anlayabiliyorum. Zaten iri yarı biri herif, pek tekin durmuyor. İyice yaklaşıp bağırmaya başladı. Kulağımın dibinde bağırınca iki saattir ne söylediğini anlamış oldum. Meğer "Do you want coke?" diyormuş. Ben adamı mekan çalışanı sanırken herif kokain satıcısı çıkmıştı. Tabi afalladım bir an, neticede insan her gün karşısında potansiyel Sırp karteli torbacısı görmüyor. Teşekkür edip kullanmadığımı söyleyince uzaklaştı direk. Tam o sırada benim arkadaşlar yanıma geldiler. Adamın kim olduğunu filan sordular. Güvenlikten sanıp mevzu var sanmışlar :d
"Ha o mu, bizim kartelden bir çocuk ya, kokain satıyormuş." filan diyorum işi makaraya vurarak. Fakat yine müziklerden ötürü söylediğim anlaşılmıyor. Ben iyice bağırmaya başladım "Kokain satıyormuş, kokain." diye. İşte tam ben bağırırken çalan müzik bitti, ortama 3-4 saniyeliğine sessizlik çöktü, benim sesim mekanda yankılandı ve ardından yeni müzik çalmaya başladı. Fakat çalan bu yeni müzik Tarkan'ın "Seni gidi fındık kıran" şarkısıydı. Tarkan çalmaya başlayınca mekandaki Sırplar kopmaya başladı ama biz hala "Noluyo lan?" ifadesi ile bakıyoruz etrafa. (Sonradan Tarkan'ın Sırplar arasında sevilen biri olduğunu öğrendik) Henüz Sırp club'ında Tarkan dinliyor olduğumuz gerçeğine alışamadan iki Türk yanımıza gelip "Kardeş merhaba, kokain'in fiyatı ne kadar?" dedi...
Belgrad serisinin sonuna geldik. Orada yaşadığım bu trajikomik olayları yazıya geçirirken, tekrardan yaşıyormuş gibi eğlendim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın :)
merhaba mesut , güzel maceralar yaşamışsın. benim de belgrad ile ilgili anılarım var, paylaşacağım. @monomyth
Merakla bekliyorum okumayı :)