Türkiye'de girişimciler ve freelance çalışanlar için başarı ipuçları

in #tr6 years ago

Bir kaç gündür öyle bir iş yoğunluğu var ki aklımda yazmalık pek çok şey olmasına rağmen bir türlü fırsat bulamadım. Kendi işinizi yapıyorsanız ya da yaratıcı sektörlerde çalışıyorsanız "fırsat bulamadım" cümlesinin anlamını gayet iyi biliyorsunuz demektir. Bizim gibi her iki koşulu da sağlıyorsanız, yani hem kendi işinizi yapıp hem de yaratıcı sektörlerde çalışıyorsanız fırsat bulamadığınız tek şey sadece yazmayı değil, uyumayı da kapsıyor olabilir. Daha düzenli ve belirgin işlerde çalışan arkadaşlarım yıllarca "oh ne rahatsın" "ne güzel ya kendi işini yapıyorsun" "kendi istediğin şeyi yapmak şahane olmalı" gibi cümleler kurar. Sonra akşam eğlenmeye, konsere, buluşmaya; her fırsatta tatile giderler ben çalışırım. Bağımsız olmanın yan etkisi mi dersiniz artık, bedeli mi bilemem. Kararı siz verin.

Gerçek bir bağımsızlıktan bahsedebilir miyiz peki? Ortada bir müşteri varsa tartışılır bir konu bu. Bazı açılardan evet, bazı açılardan hayır. Yıllar içinde pek çok farklı sektörden kurumsal şirkete iş/proje yaptım. Ne kadar farklı olsalar da genel yapıları ve çalışan davranışları birbirine çok benzer. O kadar aynılar ki ciddi anlamda artık sıkılıyorum. İnsan tartışırken bile karşısında farklı bir yaklaşım, yaratıcı argümanlar ya da zeka pırıltısı görmek istiyor. Tartışmak? Tabii ki! Eğer kendi işinizi yapıyorsanız sık sık müşterinizle karşı karşıya gelmeye hazır olun. Nelere hazır olmalı, nasıl yaklaşmalı kendimce anlatmaya çalışayım. 


Aslında... iş almadınız, savaşa girdiniz!

En baştan başlayalım. Öncelikle bilmeniz gereken şey bu ülkede iş almazsınız, yıllar içinde yıpranmış özgüvenlerin ve içten içe şişmiş ama kendi üslerine yansıtılamayan egoların başını çektiği bir savaşa girersiniz. İki şirket bir iş yapmaya kalktığında bunu sorumlulukları farklı bir ekip oyunu gibi görmez. Genelde gördükleri bir güç savaşıdır ve o güç savaşının arasında iş yapmaya çalışırsınız.  Özellikle işveren-çalışan rollerinin belirgin hissettirildiği kurumsallarla ya da şirketlerle iş yaparken benzer bir rolü size de giydirmeye çalıştıklarını görebilirsiniz. Kurumsal bir şirketin orta seviyedeki bir elemanı projenin sorumlusu olduğu için sizin kendi işine sahip biri olduğunu unutup, üzerinizde mobbing uygulamaya çalışabilir. Proje yönetimi konusunda kendi deneyimlerinden sadece onu öğrenmiştir çünkü. O yüzden öyle biriyle karşılaştığınızda durumu kendisine hatırlatmanız gerekebilir. Ben artık alıştım kendince yaptırım uygulamaya çalışan birini gördüğümde "benim hesap verecek bir üstüm olmadığımı, sizin şirketinizin bir çalışanı olmadığımı ve canım istemezse işi yapmayacağımın farkındasın değil mi?" diyorum, yetiyor. O andan itibaren tüm diyaloğa "insan"ca devam edebiliyoruz. 


Büyüklük dışarıdan anlaşılmaz

Büyük ve kurumsal şirketlerde çalışmak insanın hayatından çok fazla şey götürebilir. Yeteneklerinizi, özgüveninizi, bağımsızlığınızı, kişisel alanınızı, zamanınızı, karakterinizi... Peki o zaman bu şirketlerde neden çalışıyor bu insanlar? Deliler mi? Hayır değiller ve sanıldığının aksine sadece maddi sebeplerle orada bulunmuyorlar. Öyle olsaydı asgari ücretle giriş yapmazlardı değil mi? Sadece hayatlarında bir düzen ama çok daha önemlisi geleceğe dair bir umuda sahip olmak istiyorlar. Büyük bir şirket size sadece düzenli bir aylık maaş vermez, 3, 5 ya da 10 sene sonranız için bir umut verir. Kendinizi sektörde ya da şirkette önemli bir noktada görebilme umudu sizi her türlü zorluğu çekmeye ikna eder. Buna bir de insan kaynakları ekiplerinin biraz fazla parlatılmış "büyük bir şeyin parçası olma" duygusu eklenince, ister istemez bulunduğunuz yere bağlanırsınız. Bu duygu yöneticiler tarafından özellikle pompalanır ki siz kendinizi sorgulamaya başlayıp itiraf etmeye ya da daha kötüsü gitmek için fırsat kollamaya başlamayasınız. Pompalanan bu düşünce ve duygular da beraber iş yapılan küçük şirketlere elbette ki yansıtılacaktır. Ancak her ne kadar sıfatlar ve isimler dışarıdan çok parıltılı ve patırtılı gelse de, gerçek büyüklük karakterdir. O yüzden kendisini sizden büyük gören bir şirket ya da insanla karşılaşırsanız bilin ki ardında koca bir balon vardır. Karakterinizi, yeteneğinizi asla ama asla küçük görmeyin, küçük görülmesine müsade etmeyin. Balonlara karşı çelik gibi net durun, nasıl da patladıklarını, anında re yaptıklarını göreceksiniz. 


Karşınızdaki saf fırsatçılık

Bu koca koca şirketler bir tutkunun peşine mi kuruldu sanıyorsunuz? Aralarında öyle olanlar var evet ama büyük çoğunluğu bir tutkunun değil bir fırsatın peşine düşerek kuruldu. Girişimciliğin birinci kuralı da bunu der "fırsatı görmek". Fırsatı görürsünüz ve o fırsat üzerine bir yapı kurarsınız. O yapı ve yapıyı yönetme şekliniz bir şekilde amacına ulaşırsa sizin de bir yerlerde gökdelenleriniz olabilir. Peki bizim için ne anlama geliyor bu? Fırsat üzerine kurulmuş bir yapı en üst kademesinden en alt kademesine kadar bunu yansıtır. Verilen iş ilanları çalışacak insanlar için fırsattır, üstünüzdeki kişinin başarısızlığı sizin terfiniz için fırsattır, bir işin ya da projenin iyi sonuçlanması daha fazla sorumluluk ve terfi için fırsattır,  doğru iş arkadaş ilişkileri iyi bir bilgi akışı için fırsattır, ekipteki zayıf halka kendinizi göstermeniz için fırsattır vb. Dolayısıyla muhatap olduğunuz insanlar sizinle iş yaparken devamlı fırsat kollayacaklardır. Bunu bilinçli olarak yapmasalar bile fırsatı gördüler mi de kaçırmayacaklardır. Karşınızdaki muhatabınızın karakterine ya da yapısına göre tüm süreç değişebilir. Her zaman iyi ve çözüm odaklı insanlara denk gelmeyebilirsiniz o yüzden fırsat vermeyin. Gereksiz samimiyetten de, gereksiz muhabbetten de uzak durun -en azından iş bitene kadar- ve her türlü görüşmeyi mail üzerinden yazılı olarak yapın. 


Ortada bir sorumluluk varsa, kimse sahiplenmez

Gariptir, kendini bu kadar göstermek isteyen insanların ortada yapılması gereken bir şey ya da sorumluluk olduğunda çil yavrusu gibi dağılırlar. Bir aşamaya gereken onayı almak için 50 kere aramanız, sormanız hatta dürtmeniz gerekir. Kimse o onayı vermek istemez, onayın sorumluluğunu almak istemez. Üst düzey yöneticilik on numara ama insiyatif sıfırdır. Bir aksilik olduğunda da kendi ekip arkadaşlarının üzerine atarlar. "X Hanım'la ne konuştuğunuzu ben bilmiyorum", "nasıl insanlarla uğraştığımızı görüyorsunuz işte", "yok ben aslında tehdit etmedim sadece avukatlar bilgi istiyor dedim", "o onayı ben vermediğim için şimdiki revizyonlarla çakıştığını bilmiyordum", "bana bilgi vermediler" vb. Tabii bu aşamaya gelmeden önce bir takım müdürlük, yöneticilik, avukatlık vs gibi sıfatlarını kullanarak göz dağı vermeye çalışırlar baktılar olmuyor ondan sonra suçu, sorumluluğu birilerinin üzerine atıp sıvışmaya bakarlar. Sonuçta işler, projeler bir türlü bitmez, ta ki siz artık sınırı çizene kadar. 

 

Sonuç itibariyle girişimci ya da freelance çalışıyorsanız yolunuz mutlaka "büyük" "kurumsal" "köklü" şirketlerle kesişecek. Bazıları saf bir heyecanla kurulup büyüyenler olacak bunu çalışanlarında da görebileceksiniz, bazıları ise sadece ticari yapılar olacak bunu da çalışanlarında göreceksiniz. Girişimci ya da freelancer olarak yolunuza devam edebilmek istiyorsanız bu karınca kulelerine asla boyun eğmeyin. Gördüğünüz büyüklük kulenin içine sokulacak bir çomakla yerle bir olur. İşinize, yeteneğinize güvenin, kendinizi asla ezdirmeyin ve heyecanınızı kaybetmeyin. O curcuna içinde bir takım mecburiyetlerden oralarda çalışan güzel insanlara denk gelirseniz de değerlerini bilin, onların işi sizinkinden zor. 


Not : Yazıyı Türkiye'de diye yazmamın bir nedeni var evet. Burada işlerin oluşma ve işleyiş sistemi -en azından bizim sektörümüz için- çok farklı. Yurtdışına ilk iş yaptığımda karşımdaki şirket yetkilisinin teşekkür etmesine ne kadar şaşırdığımı hatırlıyorum. Bunca yılda yerli yabancı pek çok insanla çalıştım, hepsi aynı değil elbette ama Türkiye'ye özgü olan bazı saçmalıklar var. O yüzden bu yazı sadece burasını baz alarak yazıldı. 


photo sources : 1 - 2 - 3 - 45

*Bu da günün arka plan şarkısı olsun. 

 

Sort:  

Bir start-up’ta çalışıyorum ve aynı zamanda da freelancer olarak işler alıyorum. Ciddi anlamda anlattıklarınızı tek tek yaşadım kurumsallarla olan toplantılarda ve yaptığımız işlerde. Freelance işlerimde durum bundan farklı değildi. Valla tecrübelerinizi aktarmaktan vazgeçmeyin. Kulağına küpe olarak takacaklar var buralarda :)

Geçmiş olsun diyeyim o halde öncelikle :)
Fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum. Sen de kendi deneyimlerini yaz mutlaka, anlata anlata, konuşa konuşa öğreniyoruz, öğreniyorlar ;)

Not aldım zaten ilk fırsatta yazacağım :)

Yazınız bir çok kişiyi aydınlatacaktır.Elinize sağlık

Teşekkür ederim.

Yazdıklarınız son derece doğru. Kurumsal bir şirkette çalışan biri olarak bazı söylemlerinizin çoğunu yaşadım. Üç proje müdürü eskittim, hepsinin tarzı ve tavrı farklıydı. İnsiyatif almak ve uygulamaktan kaçan insanlar dolu etrafım. Taşın altına elini sokacak olsan, üstlerin eline vururlar. Gözdağı, mobbing, değersizleştirme hepsini yaşadım ama ayakta durabildim. 2,5 senedir aynı projedeyim ve devam ediyorum. Tek kaynağım bilgim. Yanına biraz da özgüven eklendiğinde sizi yıkacak güç yoktur. Yazınızdan bir iki ders de çıkarma fırsatım oldu, herşeyi yazılı yapın gibi. Gerçekten eğitici bir yazı, bizimle tecrübelerinizi paylaştığınız ve umarım daha da paylaşacağınız için teşekkürler. 👍

Teşekkür ederim. Benim durumum tabii daha dışarıdan, senin içerde şahit oldukların çok daha çoktur. Benim şirketlerdeki muhataplarımın çoğu üst düzey yönetici ve onlarda bile bunları görüyorsak daha alt kademelerde neler oluyordur kimbilir. Ne güzel ki sen kendine biraz daha iyi bir ortam yaratabilmişsin, umarım çok çok daha iyi projelerde olma şansın olur.
Ve evet yazılı olması önemli. Bugün bile tavrım net olmasına rağmen aynı şeyi yaşadım çünkü. Kulağı ağzının söylediğini de sizi de duymayan insanların, müşterilerin telefonlarına yanıt bile vermiyorum ben. Ne diyecekse maille desin, sonradan haberim yoktu, öyle konuşmadık, böyle söz verdiniz demesinler diye :)

Heyecanı kaybetmemek çok zor değil mi? Ben her seferinde yılıp, toparlanmaktan yoruluyorum.

Çevrede olan bitene çok bakmadığında zor olmuyor aslında. En azından arada hayal kırıklıkları olsa da Steemit'in oylama gücünün yerine gelmesinden daha kısa sürede dolabiliyor :)
Yorulman normal ama seni yoranlar insanlarsa onları daha az önemseyeceksin, ama eğer kendi kendini yoruyorsan ona daha içsel bir çözüm bulman gerekecek ;)

Derdim tamamen insanlarla, iletişimi hala çözemedim. Bir de bunu;

This post has received a 1.04 % upvote from @drotto thanks to: @punky.

Kulağa küpe niyetinde bir yazı. Tecrübelerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekkürler..

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by punky from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, theprophet0, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.

Coin Marketplace

STEEM 0.20
TRX 0.14
JST 0.030
BTC 66914.48
ETH 3341.32
USDT 1.00
SBD 2.72