Bağımsız sinema dediğin...

in #tr6 years ago (edited)

Mesleğim gereği ara ara sinema sektörüyle ilgili etkinliklere katılıyorum, bazılarında kendim de konuk ya da konuşmacı olarak yer alıyorum. Sadece deneyim aktarmak için değil; günlük yaşamda her gün karşılaşmadığım yeni nesilden, farklı kültürlerden insanlarla tanışma, konuşma fırsatı bulduğum için bu ortamları seviyorum. Yıllar içinde sinema izleyicisinin, film yapan ve yapmak isteyenlerin değişimlerini net bir şekilde görebiliyorsunuz ki bu her ne kadar değeri bilinemese de sektörel olarak en değerli bilgilerden biri aslında. 


Bir süre önce gene böyle bir etkinlikteydim. Her etkinlikte kendini göstermek isteyen birileri çıkar, aslında hiçbir anlamı olmayan bir sürü laf söyler; bu tipleri bilirsiniz. Dertleri bir şeyler öğrenmek, gelişmek ya da anlamak vs değildir. Dinlemezler, hatta söyleşisine geldiği insanın kim olduğunu bilmez bile. Tek dertleri kendilerini göstermek, ilgi çekmek ya da kendi haklılıklarını onaylatmaktır. Bir süre önce böyle bir etkinlikte konuktuk. Şansımıza da karşımızdaki kitle tam bu bahsettiğim kendini gösterme derdinde olanlardan oluşuyordu çoğunlukla. Kendilerini sinema sanatına adamış, festivallerde ödül almayı kafayı koymuş gençlerin olduğu bir grup duruyordu karşımızda. Ne kadar yetenekli, ne kadar şahane senaryolar yazdıklarını, ne kadar festival filmi yapıp büyük birer author yönetmen olacaklarına dair hayallerini anlatıyorlardı. İstedikleri, hedefledikleri, hayalini kurdukları şeyden o kadar kopuklardı ki bir süre dinledikten sonra çok basit bir soru sordum : "Bağımsız sinema nedir?". Sinemaya, kısa filme dair her şeyi bilen bu ufak kalabalıkta derin bir sessizlik oldu. 


Aslında onları suçlayamam, bugünün dünyasında bu soruya aynı boş bakışlarla bakacak pek çok sinema eleştirmeni, yapımcısı, yönetmeni tanıyorum. Sinema seven pek çok izleyicinin dilinde "ben bağımsız sinema seviyorum, Recep İvedik'ler ilgimi çekmiyor" lafları döner ama soruyu onlara da sorsanız aynı bakışı görürsünüz. Bir gün sinefil arkadaşlarınıza denk gelirseniz deneyin, epey eğlenebilirsiniz.  


Bu herkesin her şeyi bildiği dünyadaki insanlara sorsanız size "festival filmi" "author sineması" "Avrupa sineması" "kendini finanse eden" "düşük bütçeli film" gibi yarım ağız bir şeyler söyleyecektir. Oysa her festival filmi bağımsız değildir, her author yönetmen bağımsız film yapmaz, Avrupa'dan çıkan her film bağımsızsa Sundance Film Festivali neden Amerika'dadır, kendini finanse etmek bağımsızlık işareti olsa Sinan Çetin en büyük bağımsız sinemacıdır ve her bağımsız filmin bütçesi düşük değildir. Yani bu lafların çoğu bilgisizlikten çıkar ve yazık ki bizde sinefil ya da sinema eleştirmeni olarak gezenlerin çoğu, dünyadan bi'haber sinema cahilleridir. 


Peki nedir bağımsız sinema?  Dilim döndüğünce işin aslını anlatayım. Bağımsız sinema, vizyondan bağımsız sinema demektir. Yani vizyona girme amacı güdülmeden, vizyona yönelik çalışan büyük film şirketleri ve stüdyolardan yatırım almadan, alternatif şekilde fonlanan ve seyirciyle buluşan filmlerdir. Bu da aslında başka açıdan baktığımızda izleyiciden bağımsız olması anlamına gelir. Çünkü alternatif şekilde fonlanan filmler yapısı gereği daha az izleyiciye ulaşması anlamına gelir bu da filmi yaparken onları düşünmenizi gerektirmez. Vizyondan yani izleyiciden bağımsızlaştığınızda, "bunu izlerler mi?" düşüncesinden de özgürleşirsiniz. Vizyona yönelik film yapanların film yaparkenki motivasyonuyla, bağımsız film yapanların motivasyonu farklıdır. Vizyona film yapmak size ister istemez seyircinin seveceği, izleyeceği ve para ödeyeceği bir film yapma gerekliliğini doğurur. Çünkü ya siz ya da birileri o filme para yatırmıştır, daha fazla insana ulaşması ve dolayısıyla para kazandırması gerekir. Kaç kişinin izlediği, kaç hafta vizyonda kaldığı, kaç salonda izlendiği önemlidir. Vizyon bir gelir gider hesabıdır ve sizin filminiz de bu süreçteki bir takım rakamlardan ibarettir sadece. 


Bağımsız sinemada ise vizyon ve dolayısıyla izleyici derdi yoktur. Sinemacı, bazen senarist bazen yönetmen bazen yapımcı bazen de üçü birden, bir hikaye anlatmanın, bir şey göstermenin içgüdüsüyle yola çıkar ve bunun peşinden koşar. Öyle ki bu koşu bazen 10 yıl sürer. Emin Alper'in Abluka, Tolga Karaçelik'in Kelebekler filmi gibi pek çok örnek var. Vizyon filmlerinde ise yapımlar olabildiğince kısa sürede tamamlanmalıdır çünkü geçen her zaman para kaybetmek anlamına gelir. Hızlı hareket et, hızlı çek, hızlı kazan, mevzuyu kapat. Ticari sinemada senaryosu, çekim, post prodüksiyon süreci 3 ayda biten filmler görebilirsiniz. Bu filmler izlenmek için "star"lara, özel efektlere, bolca reklama, aksiyonlara, bol ağlamacalı duygusallıklara ya da herkesin anlayabileceği ortalama seviyedeki çok fazla espriye ihtiyaç duyar. Kamera önünde ve arkasında biraz daha parlatabileceğiniz "isim"lerle çalışırsınız. Bağımsız sinemada ise ünlü oyuncuyla çalışmanız, çılgın PR çalışmaları yapmanız, gereksiz efektler kullanmanız, aksiyon sahneleriyle debelenmeniz, genel izleyici +18 gibi kavramlara yönelik filminizi düzenlemeniz gerekmez. Sadece hikayenizi en iyi şekilde anlatabileceğiniz yolları bulmanız gerekir. 


Oh ne güzel pek bir mecburiyet de yok dedik, bağımsız sinemada vizyon/seyirci derdi yok dedik, ne derdi var peki? Bağımsız filmi yapabilme derdi. Evet asıl dert, asıl mücadele bu. İzleyiciden, vizyondan bağımsız olmanız paradan bağımsız olmanız anlamına gelmez çünkü. Her şekilde para bulmanız, filmi çekmeniz ve siz kazanmasanız da para yatıracak insanlara onlar için çekici gelecek bir geri dönüş sağlayacağınıza ikna etmeniz gerekir. 


Bazılarınızın aklında şöyle bir soru oluşmuş olabilir : "Madem vizyona girmeyecek, az izleyiciye ulaşacak bu insanlar niye bu filmleri çekiyor, yıllarca kendilerine işkence ediyorlar?" Cevabı aslında basit, başka şansları yok. Hayatta başka bir şey yapamadıklarından değil, az önce de bahsettiğim gibi bağımsız sinemayla ilgilenen insanların motivasyonları başka ve o motivasyon çok derinlerden geliyor. Daha çok bir içgüdü gibi, tutku gibi. Yapmanız lazım, başka yolunuz yok. Sonuca ulaşıp ulaşamayacağınızı bilemeden yıllarca bir işin ardından sürüklenmek ancak böyle bir içgüdüyle mümkün çünkü. Seyirciye ulaşma kısmı ise işin keyfi. Her ne kadar "çok insana" ulaşsın diye çekilmese de her sinemacı filmi izlensin ister. Sadece bunun için hikayesinden, filminden ödün vermez. Bunu şöyle düşünebilirsiniz. Elinizdeki kısıtlı imkanlarla zor bela, özene bezene inanılmaz bir emekle şahane bir yemek yaptınız. Bu yemeğin tadı tek başınıza da yeseniz, 50 kişiyle de yeseniz aynı aslında. Ama o yemeği yalnız değil de 50 kişiyle yiyebilirseniz ve onlar da beğenirse o zamanki keyif çok başka. O yüzden vizyon filmleri fast food gibidir, keyiflidir, hızlıdır, onları da sevin ama arada kıyıda köşede kalmış bağımsız sinema mutfağına uğrayıp, başka tatlar keşfetmeyi de deneyin. Mutlaka hoşunuza gidecek filmler vardır. 


Yeni tatlara açık olmanız dileğiyle...


Not 1 : Bu çizdiğim tablodan bağımsız sinemanın tamamen bağımsız olduğunu düşünmenizi istemem. Onun da bağımlı olduğu başka kanallar var maalesef. Onları da başka yazılarda ufak ufak ilgilenenler için yazarım. 


Not 2 : Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama "vizyon filmleri kötüdür, yaşasın bağımsız sinema!" ya da vizyon filmleri seviyorsanız şöylesiniz böylesiniz gibi bir yaklaşımım yok. Dediğim gibi her ikisinin yapılma amacı, motivasyonu farklı ve her ikisine de kesinlikle ihtiyacımız var. 


photo source

Sort:  

This post has received a 0.08 % upvote from @drotto thanks to: @punky.

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by punky from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, theprophet0, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.

This post has received a 8.55% upvote from thanks to: @punky.
For more information, click here!!!!

Try the new Minnowhelper Bots for more information here

Do you know, you can also earn passive income after every bidding round simply by delegating your Steem Power to @minnowhelper?
you can delegate by clicking following links: 10 SP, 100 SP, 500 SP, 1000 SP or Another amount

Help support @minnowhelper and the bot tracker by voting for @yabapmatt for Steem witness! To vote, click the button below or go to https://steemit.com/~witnesses and find @yabapmatt in the list and click the upvote icon. Thank you.

Voting for @yabapmatt

Elinize sağlık efendim yine keyifle bilgilendik :) Not 2 : biraz gereksiz olmuş, seni takip eden insanlar için en azından :)


Diğer bir konu da boş insan tanımı. Bilmediği şeyleri satan, bilmediği noktalar olabileceğini ihmal eden insanlar... Mesela senin en yetkin olduğun alanda bile o triplere gireceğine inanmıyorum.

Bu sitede de "sen" diye hitap ettiğim bir tek "siz" varsınız galiba. Neden bilmiyorum ama değiştirebilirim :D

O triplere girmek karakterle alakalı galiba. Bilgiyle, deneyimle alakalı olsaydı saygı duyardım muhtemelen :)
"Sen" iyidir, samimidir, oradan devam. "Siz"e girmeyelim hiç :)

Merhaba,
Sinema üzerine çok derin bir tartışma konusu bu ve çok güzel özetlemişsiniz, teşekkürler :) Bağımsız sinema üzerine Rabarba sinema dergisinin de güzel çalışmalar yaptığı sayıları var. Bir göz atmanızı tavsiye ederim, dergiyi beğeneceğinizi düşünüyorum :)

Coin Marketplace

STEEM 0.19
TRX 0.15
JST 0.029
BTC 62869.05
ETH 2545.35
USDT 1.00
SBD 2.72