Benden Az Bizden Çok
Minimalist yaşam için modern kavramlar sunan, değişik fırsatlar hep dikkatimi çekmiştir. Elimizde bulunan arazi azalıyor ve konut maliyetleri hızla yükselmeye devam ediyor. Bu sebeple ekonomik yaşam seçenekleri de farklılaşıyor. Eğer zaten 100 metrekare ve daha küçük alanlarda yaşamaya alışıksanız, alternatif olarak geri dönüşüme uğratılmış malzemeleri yeniden kullanılabilir hale getiren uluslararası firmalar var.
Ben bunların isimlerini yazmayacağım, çünkü amacım bir firmanın reklamını bedava yapmak değil. Bu yazıyı da sadece kendim kazanmak için yazıyorum. 😊 Deniz taşımacılığında kullanılan kargo konteynerlerini sık sık şantiyede işçiler kalsın diye kullanıyorlar. Ben de öyle lastik botlarla elleri makine yağı olmuş ustaların içinde uyuduğu bu konteynerleri görünce hiç hoşuma gitmedi.
Ama bu konteynerin değil, maalesef işçiye ülkemizde değer vermeyen kültürün suçu olduğundan araştırmaya devam ettim. Ve gerçekten mükemmel denebilecek sonuçlarla karşılaştım.
Büyüyen ihtiyaç kesinlikle çok şık bir yöntemle karşılanabilir ve çoğu kişinin satın almaktan hoşlanacağı harika alanlara dönüşebilir. Neden olmasın? Her şey değişiyor, yaşam alanlarımızın değişmemesi için hiçbir sebep yok.
Metal duvarlar arasında yaşamanın ne gibi etkileri olabilir belki bir malzeme mühendisi arkadaşımız bize açıklar. Bildiğim kadarıyla yalıtım da yapılıyor, ama yine de insanın alışık olduğu bir şey değil sonuçta. Seri üretime geçen firmalar bile olduğuna göre bunu da düşünmüşlerdir herhalde.
Oda oda bir araya getirdikleri parçalardan öğrenci konutları, oteller, ortak çalışma alanları ve daireler yapmışlar. 🤗
Resimleri buradan aldım.
Uzun zamandır böyle minimalist nasıl yaşanır, çok mu sıkışık olur acaba ya da el alem ne der diye düşündükten sonra 100 metrekarenin iki insan için çok ideal olduğuna karar verdim. Yani etrafınızda kültürel aktiviteler de oluyorsa, dışarı çıktığınızda yürümek için güvenli yollar buluyorsanız, işiniz de evinize yakınsa bu gayet yeterli oluyor. Ne zaman kaybettim bu koca koca evlerde yaşama isteğini tam kestiremiyorum. Benzer konu lüks taşıtlar için de geçerli. Teknolojik yenilikleri seviyorum tabi ama ekonomik bir alternatifi olan herhangi bir şeyi sadece diğerlerine göstermek ve bununla hava atmak için bir türlü isteyemiyorum.
Cep telefonu yeni çıktığında herkeste yoktu, altın renkli kolyeli, gömleğini göğsüne kadar açmış, ayakkabısının topuk kısmını kıvırıp altına almış, bir elinde tespih, abilerimiz yollarda çalmayan telefonlarıyla monolog yaparlardı. Bu büyük ev, büyük araba sevdası da böyle bir şey zahir. Neyse ki zamanla her şey değişiyor. Öyle bir zaman gelecek ki beraber yaşamayı öğreneceğiz. Artık daha fazla korkmak yerine daha fazla bir araya geleceğiz. Bu apartmanlardan aşağı inecek bir bir insanlar, bahçelerde toplanacaklar, oturup beraber yemek yiyecekler.
“Kim ister böyle tanımadığı kişilerle yemek yemeği?” demeyin. Şu an dünyada özellikle Amerika’da en büyük sorun yalnızlık. Bu sebeple intihara eğilim artıyor. Evli ve bir amaç doğrultusunda yaşayan insanlar ise kendilerini bu buhrandan ancak koruyabiliyor. Bir arada olmak, beraber yemek yemek çok önemli, lokantalar dolup taşacak ilerde de çünkü bir adamın kimsesi olmasa da insan içine karıştığı yer, yemek yeme sahaları.
Kendimize ait olanı azaltacağız ve birbirimize ait olanı çoğaltacağız.
Tabi ki yeni ürünler de çıkacak, sesli kitap buluşundan sonra sönük kalsa da Avrupa’da yeni yeni kullanılmaya başlanan silikon tutacaklar çıkmış, bakalım ülkemize ne zaman gelecek.
Popülerleşecek gibi duruyor, silikondan yapılmışlar ve sıcak tencere kulpu ve tepsi tutmak için kullanılabiliyorlarmış.
Silikon, bana hep sıcağa karşı dayanıksızmış gibi gelir, hiç silikon kek kalıbı kullanmadım mesela. Ama fırın eldiveninden daha iyi bir ısı yalıtımı sağlıyormuş. Bu arada silikon fırın eldiveni de gördüm, ama beğenmedim, kokusu falan plastik gibi geldi bana.
maslow diye bi düşünür var bu abimiz ihtiyaçlar hiyeraşisi diye bi teori yapmış alt ve üst ihtiyaçlar diye ikiye ayırmış bunlarıda. Alt ihtiyaçların içinde güvenlik barınma gibi konularda var her insanın en temel isteği ihtiyacı güvenlik ve barınma ama öncelikle güvenlik tabiki. Bu güvenlik sorununu tehlikeli ülkelerde yaşayanlar şöyle çözmüşler sokağın başına bi demir kapı kapının başına bi adam tanımadığına açmıyor kapıyı bizim buralardaki siteler gibi . Eskiden mahallelerde herkes birbirini tanırdı yabancıyı bilirdi hatta her sokağın mahallenin köpekleri olurdu mahalle halkını tanır ses çıkarmaz yabancı görünce havlardı. Eskiye özümüze dönüp güvenlik sorununu azaltabiliriz aslında. İkinci kısım ev sorunu ise malesef apartman hastalığımız var şehirler çok dar alanlara şıkışmış nüfus belli yerlerde yoğunlaşmış . Ülkemizdeki alt yapı yetersizliği yüzünden bazı bölgeler de daha çok insan yaşıyor buda barınma sorununu getiriyor. Bakın mesela Almanya ve Türkiye 'nin nüfusları aynı bizim en büyük şehrimiz İstanbul 20-25 milyon insan yaşarken Almanların en büyük şehri Berlin'de 2-2.5 milyon insan yaşıyor. Nüfus ülkeye dengeli şekilde dağılmış. Bu sorunu çözdüğümüz zaman barınma ve güvenlik sorunumuz kalmaz bence . Ve görseldeki evleri rahatcana yapacak arazi bulabiliriz. Düşünsenize ülke nüfusu 81 milyon 81 il var hepsinin nüfusu 1 milyon .
Eskiye dönmek konusunda masallarımızı bir sobanın etrafında toplanıp ninelerimizden dinlemek dışında pek özlediğimi söyleyemem :) Ama böyle uzun ve güzel bir yorumu da görmemezlikten gelemem, hiç böyle düşünmemiştim, yani nüfusun dengesiz dağılımı ve dengeli bir dağılım sonucunda şehir başına düşecek insan sayısı konusunda. Tabi Konya ve Bursa gibi şehirlerin yüz ölçümü büyük ama Aksaray'a 1 milyon insanı doldursak ne yaparlar acaba? :) Ama dediğiniz gibi alt yapı ve konut sorunu çözülürse her şey mümkün, elinize sağlık.
Konya ve Bursa büyük ama her kilometrekaresi dolu değilki. Mesela Konya 38.873 km² alana sahipken İstanbul 1.539 km² alana sahip. Alanlara bakınca Konya İstanbul'dan 25 kat daha büyük. En az nüfusa sahip Bayburt bile 2.705 km² alana sahip . Hemen hemen İstanbul'un 2 katı.
Doğru, aslında çok küçük şehirler ve büyük alana sahip şehirler arasında da nüfus değişimi yapılabilir, yeni iş sahalarının çok etkisi olur, kim para kazanabildiği yerde yaşamak istemez ki, İstanbul daha çok bu sebeple kalabalık malesef.
Bulunduğun yerde iş imkanı olursa kimse kolay kolay göç etmez. Bunun için yapılacak en mantıklı hareket ucuz elektrik ve ulaşım ağlarının yapılması olur. Demiryolu ile limanlara bağlanan bi ağ ile bölge hemen kalkınır. Mesela bu haritada Almanya'nın demiryolu ağı var tren geçmeyen bi şehri bile yok
Asfalt yollar aynı şey değil diyorsunuz yani, çünkü yollar çok ama demir yoluna yapılan yatırım yine büyük şehirlerle kısıtlı kalıyor ülkemizde. Bildiğim kadarıyla iletişim ve nakliye de bu gelişime ister istemez katkıda bulunuyor. Almanya da bir şehirden diğerine gitmek çok kolay anlaşılan, hal böyle olunca da işveren yatırımını neresi boş sa orada yapıyor. Ama bizim doğu bölgelerinde bu iş zor görünüyor. Sizin de söylediğiniz gibi güvenlik birinci koşul, önce canın sağ olacak ki gelişebilesin. Almanya elektrik üretimini nasıl yapıyor acaba! Büyük bir alanda ucuz elektrik tüketimi çok olsa gerek.
Nükleer enerji ve rüzgar gülü ile yapıyor. Bi tır 25 ton yük taşıyor ama bi vagon bunun 5-6 katını taşıyor ve arka arkaya 100 vagon 500-600 kamyonu trafikten düşürüyor. Bunun bide yakıt boyutu var lastik yedek parça ve aldığın kamyonlar var hepsi yurtdışından.
Bu durumda demir yolu çok avantajlı kalıyor. Bu yorumlardan bahsedeceğim bir paylaşımı yarın ya da sonraki gün mutlaka yazacağım. Sayın @uguraslanboga eklemek istediğiniz bir şey varsa lütfen yazın, ben 1 kişi bile okusa çok şeyin değişeceğine inanıyorum o yüzden steemitte kazandırmasa bile yazıyorum, diğer sosyal medya araçlarını da uygun biçimde kullanmayı düşünüyorum. Şimdilik elimden bu geliyor, bu fikirler zaman zaman ortaya çıkarılıp birilerinin gözüne kulağına gitmeli, ben yapamıyorum ama belki yapabilecek biri okuyacak kim bilir!
Konteynır, silikon, 100 metrekarelik evler çok güzel açıklanmış, hiç sıkılmadan okudum, elinize sağlık :)
Çok teşekkür ederim @cyberyunus 🙏