Gelecek Öngörülebilir Mi?

in #tr6 years ago (edited)

tarot-2414239_1920.jpg

Yazdığım bilimkurgu öykü ve romanlarına inandırıcı bir arka plan oluşturmak üzere gelecekte dünyanın nasıl bir yer olacağını tahmin etmeye çalışıyorum. Bu amaçla uzunca bir zamandır gelişmekte olan teknolojiler, ekonomik dinamikler ve değişen toplumsal eğilimler üzerine araştırmalar yapıyorum.

Geçmişin ve bugünün bilgileri ışığında geleceği öngörmek mümkün müdür? Bunun kısmen mümkün olduğuna inanıyorum. Böyle bir inanca sahip olmasaydım gelecek hakkında fikir sahibi olmak için bunca zahmete katlanmazdım.

Mikrodan makro plana doğru ilerledikçe geleceği tahmin etmek görece kolaylaşıyor. Toplumların ve dünyanın genelinin geleceğini tahmin etmek görece kolay. Bireylerin yazgısını ve tekil olayların akıbetini tahmin etmek epeyce güç. Yine de, hiç yoktan iyidir düşüncesiyle şirketler, işe alım sırasında bireylerin akademik ve profesyonel özgeçmişlerini inceleyerek o bireyin şirkette gösterebileceğini performansı tahmin etmeye çalışıyorlar.

Türkiye hakkında aşırı iyimser ya da fazlaca kötümser gelecek senaryoları çizildiği durumlar oldu. Örneğin 2010 yılında 2008 krizinin etkilerinden halen kurtulamamış olan Avrupalılar, o dönemki ekonomik büyümesine bakarak, Türkiye'nin geleceği hakkında toz pembe tablolar çiziyorlardı. Türkiye 15-20 sene sonra ekonomik ve sosyal bakımdan Avrupa'yı yakalayacaktı. Bu durum 2013 sonrasında tam tersine döndü. Dünyada faizler yükselmeye başlayınca Türkiye bir anda tukaka oldu. Oysa uzun vadeli bir perspektiften bakıldığında Türkiye ne uçuyor, ne de batıyor. Orta gelişmişlik düzeyinde olan, hem nüfus, hem de ekonomik büyüklük bakımından dünyanın kabaca %1'ini oluşturan vasat bir ülke.

Dünya ekonomik tarihinde krizler ve sıradışı ekonomik gönenç yılları oldu. Yine de ortalamada dünya ekonomisi kabaca yıllık %3 dolayında büyüyor. Dünyadaki nüfus dinamikleri ve yapılan inovasyonların hızı bu kadarına elveriyor. Bu ekonomik büyüme tekil olarak bireylerin, şirketlerin ve hatta ülkelerin performansından bağımsız bir biçimde, neredeyse bir zorunluluk olarak gerçekleşiyor.

Batıda 19. yüzyılda büyük bir determinizm rüzgarı esmişti. Newton fiziği bir cismin başlangıç koşulları bilindiğinde onun hareketlerinin tümüyle öngörülebilir olacağını ortaya koyar. Eğer durum böyleyse mevcut verilere bakarak geleceği tahmin etmek mümkündür. 20. yüzyılda kuantum fiziği determinizm taraftarlarının elinin zayıflamasına yol açtı. Kuantum fiziği belirli bir ölçeğin altındaki cisimler açısından gelecek tahmininin olanaksız olduğunu gösteriyordu. Bu belirsizlik hali hesaplama kapasitesinin yetersizliği ya da bilgisizlikten değil, bu ölçekteki ışık, elektronik gibi parçacıkların doğasından kaynaklanıyordu.

fractal-1742109_1920.jpg

Kuantum parçacıkları bir yana, gözle görebildiğimiz ölçekteki cisimler açısından da tahmin güçlüğü yaratan dinamikler var. Bu dinamiklerden başlıcası etki tepki mekanizmaları. Arz talep üzerinden çalışan ve bu yönüyle oldukça basit bir matematik temel üzerinde işleyen piyasalarda kaotik hareketler gerçekleşebiliyor. Etki ve tepki mekanizması basit matematiksel bileşenlerden çok karmaşık örüntülerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Kelebek etkisi olarak da bilinen kaos hali çok küçük rastgele etkilerin büyük olayları tetiklemesini sağlayabiliyor. Verilen meşhur örneğe göre bir kelebeğin kanat çırpması koşullar uygun olduğunda büyük ölçekli bir fırtınayı tetikleyebiliyor. Arap baharının Tunuslu bir gencin kendisini yakması ile başlaması kaos dinamiğine örnek olarak verilebilir.

Bu sürprizlerle dolu, kaotik dünyada hangi gelecek tahmininden söz ediyoruz? Türkiye liberal demokratik bir ülke mi olsun yoksa komünist mi olsun tartışmalarının yapıldığı 70'lerde aydınlar 2000'li yıllarda Türkiye'de İslamcı bir iktidarın iktidarda olacağını tahmin edebilirler miydi?

Bütün bu güçlüklere rağmen, özelden genele doğru gidip zaman penceresini de genişlettikçe çok uzun zamandır geçerli olan trendlerin ayırdına varılabiliyor.

Şehirleşme bu türden bir trend. İlk apartmanlar eski Roma'da ortaya çıkmış. Yüzyıllardır insanların küçük yerleşim yerlerinden aşamalı olarak şehirlere göçü devam ediyor. Bilimkurgu romanlarının gözde mekanlarının gökdelenler olması boşuna değil. Avcı toplayıcı toplumdan tarım toplumuna geçişle insanlar öncelikle köylerde toplanmaya başlamışlar. Ardından şehirler, metropoller ve mega şehirler gelmiş. Bu durumun ekonomik bir temeli var. İnsanlar şehir merkezlerinde toplandıkça elektrik, su, internet gibi altyapıların birim maliyeti azalıyor. Köylerden başlayarak yerleşim yerlerinde yaşayanların sayısı 2 kat arttığında ekonomik verimlilik ve inovasyon da %10 artıyor. Nüfusun ikiye katlanma sayısı arttıkça ekonomik refah da %10'luk dilimlerle yükseliyor. Dünyanın yer yerinde İstanbul benzeri megapoller o ülkede yaşayanlara ortalamada en yüksek ekonomik refahı sunuyor.

Nüfus artışı da insanlık tarihi boyunca süregelmiş istikrarlı bir trend. Teknolojik gelişmeler daha fazla sayıda insanın beslenmesine olanak sağladıkça dünyadaki insan nüfusu sürekli artmış. Bu durum diğer canlılara yaşam alanı kalmaması ve çevre kirliliği gibi olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bugün gelişmiş ülkelerde nüfus artışı neredeyse durma noktasına gelmiş durumda. Türkiye benzeri gelişmekte olan ülkelerde de nüfus artış hızları dramatik bir biçimde azaldı. Hızlı nüfus artışı şu anda sadece Afrika, ortadoğu ve uzakdoğunun az gelişmiş toplumlarına has bir durum. Dışarıdan yüksek miktarda göç alınmazsa Türkiye nüfusunun 2050 yılında 100 milyona ulaşarak durağan hale gelmesi bekleniyor. Dünya nüfusunun da aynı tarihte 10 milyar seviyesinde neredeyse durağan hale geleceği öngörülüyor.

Karl Marx'ın Hegel'den devraldığı tarihselcilik fikrine göre, dünyada uygarlığın gelişimi bireylerden, şirketlerden ve toplumlardan bağımsız zorunlu bir süreç. Marx kapitalizm analizlerinde bu gelişim sürecinin zorunlu olarak komünizme yol açacağını öne sürmüştü. Kısmen haklı, kısmen haksız çıktı. Komünist devrim onun düşündüğü gibi gelişmiş ülkelerde değil, görece az gelişmiş Rusya'da gerçekleşti. Komünizm kapitalizme kıyasla sonradan gelişen bir düzen olmasına rağmen 1989'da çözüldü. Bugünlerde en azından söylemde komünist olan Çin dünya liderliğine aday durumda.

Kurzweil tarihsel gelişimin sadece zorunlu olmadığını, bu gelişimin aynı zamanda yine zorunlu olarak hızlandığını teknolojik trendler üzerinden gösterdi. Gerçi Kurzweil Hegel ya da Marx'a bir atıfta bulunmuyor, bağı ben kuruyorum.

Gelecek tahminlerine o çağın gündemi fazlasıyla damga vuruyor. 1950'ler, 1960'lar ve 70'lerin en sıcak gündemi nükleer enerji ve uzay çalışmalarıydı. O dönemde yazılmış bilimkurgu romanlarında, çekilmiş bilimkurgu filmlerinde bu gündemin derin izleri görülebiliyor. Uzaya çıkılıp aya ayak basılınca gezegenler hatta yıldızlar arası yolculuğun 2000'lerde mümkün olacağı düşünülmüştü. Nükleer enerji geleceğin yıldızı olacaktı. Bugün bırakın başka bir yıldıza seyahat etmeyi henüz komşu Mars gezegenine bile insanlı uçuş gerçekleştirebilmiş değiliz. Uzay 1999 dizisi hoş bir anı olarak kaldı. Uçan arabalar hâlâ ortada yok. Bugünün gözde enerji kaynağı nükleer değil, güneş enerjisi.

Geleceği gördüğünü iddia eden sahte bilginler geçmişte de olmuştu, bugün de var. Her konuda olduğu gibi bu konuda da ortaya atılan iddialara temkinli yaklaşmak gerekiyor.

Geleceği tahmin etmek ne kadar güç olursa olsun, bu zevkli uğraştan vazgeçme lüksümüz yok. Geleceğimizi akılcı bir biçimde planlamak ve çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak için bu konudaki çabalarımızı sürdürmek durumundayız.

Görsellerin kaynağı: https://pixabay.com

Sort:  

Net öngörülemez . His başka birşey ....

His...🧐 Çalışmadığım yerden geldi yorum 🙂 Haklısınız, sezgilerle de öngörü sahibi olunabiliyor.

(: gerçekten olunuyor . Ve bence kaynağı da his 🙄

Hisler hakkında fazla bilgiye sahip değilim ancak bana göre hislerin oluşma sebebi beynimizin olasılıkları hesaplayıp arasından birini seçmesi sonucunda bize uyguladığı düşünce yaptırımı. Beynimiz önceden edindiği bilgi ve bulgular doğrultusunda bazı olasılıkları biz farkında olmadan hesaplıyor, arasından birini seciyor ve biz buna his diyoruz bence.

Geleceği bildiğini kimse iddia edemez.Bizler olası gelecekleri bilebiliriz ve olası gelecekler değişebilir.Yaşamın içinde sürprizlerle karşılaşmamak mümkün değildir.Bazen öyle bir an olur ki bir dakika önceki siz ile bir dakika sonraki siz bambaşka biri olursunuz.Bu yüzden birkaç dakika sonrasını bile kestirmek mümkün değildir.
Türkiye'nin vasat olduğu görüşünüze katılmıyorum.Tarihimize baktığımızda yapılan onca savaş ve bunun getirdiği sosyo ekonomik yıkımlar göz önüne alındığında ; tüm dünyanın topraklarımızda gözünün olduğu, yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarının bol olması , yeni ipek yolunun (enerji yolu) merkezi konumunda olduğumuz ve bu amaç uğruna şu an batı ile savaş halinde olduğumuz düşünüldüğünde aslında Türkiye'nin ne kadar büyük bir ülke olduğunu anlayabiliriz.
Az öncede söylediğim gibi ; bizler olası gelecekleri bilebiliriz ve olası gelecekler değişebilir.Değişmeyecek tek gelecek Türkiye'nin onca düşmana rağmen ilelebet var olacağıdır...

Türkiye'nin varlığını sürdürmesi konusunda farklı bir görüşüm yok. Elbette devam edecektir Türkiye. Köklü bir devlet geleneğimiz var.

Aslında olay sadece tarihimiz ve jeopolitik konumumuzla alakalı değil. Evet cok değerli bir tarihimiz ve çok önemli bir konumumuz var ancak sadece bunlar yetmiyor. Bizler dünyadaki değişim ve gelişimlere de ayak uydurmak zorundayız. Dünyada bugün her ne kadar savaş gücü ön planda gibi dursa da aslında ekonomi herşeyi belirleyen tek unsur bence. Ülkemize, tarafsız bir şekilde dışardan bir gözle bakacak olursak ben halimizin çok da parlak olduğunu düşünmüyorum. Evet vasat kelimesi duyduğumuz da kanımıza dokunuyor olabilir ancak bazen haklımı acaba diye düşünerek gerçekci yaklamamız da gerekli bence.

Haklısınız hocam gelecek kısmen öngörülebilir fakat herzaman mümkün olmaz. Teknolojinin bu günkü ivmesiyle yarınki ivmesi bir olmayacağından bunu da tahmin etmek kolay olmayabilir. Kısmen öngörmek için bile fazlasıyla zihninizi zorlayıp hayal gücünü çalıştırmak gerekir.

Doğruluk payı olan öngörüleri sadece çok yönlü entelektüel bilgiye sahip olanlar yapabiliyor. Rönenans aydınları türünden her konuda az çok bilgisi olan kişiler. Aşırı uzmanlaşma aydınların hayal gücünün körelmesine yol açıyor.

Aslında şöylede bir durum var, hayal gücü körelsin ya da körelmesin düşündükçe karşımıza olası birçok yol çıkabilir ve her biri farklı bir kapıya da çıkabilir. Belki önceki yazdıklarımla çelişiyor olabilir ama şu anda aklıma gelen, ne kadar hayal edilirse o kadar yanılma payı var.

Gelecek bitcoin gibidir, geçmişe bakıp teknik analizi yapılıp senaryolar oluşturabilir ama hiç bir senaryo yüzde yüz tutmaz ve her zaman yolda sürprizler vardır :))

Geniş kitleler neyi bekliyorsa genellikle tam tersi oluyor. Sokağa çıkıp yoklama yapmak gerek 🤠

Geleceği öngörmek geleceğin oluşmasında büyük rol oynar fikrimce. 1900'lerde geçen bir tiyatro oyununda robot kavramının ilk defa gösteride geçmesi gelecekte farklı teoriler, tasarımlar yapılmasına sebep olmuştur.

Yazılarınızı okuduğumda daha fazla kitap okumam ve daha fazla araştırmam hissiyatı bütün ruhumu kaplıyor resmen. Elinize sağlık.

Haklısınız. Öngörüler geleceğin değişmesine yol açıyor. Söylediğiniz gibi bir motivasyon yaratabiliyorsam ne mutlu bana🙂

Fizikçilerin büyük bölümü kuantumu da determinist olarak niteliyorlar. Kuantum değişkenleri arasındaki belirsizlik ilişkisi (ve tabii "The Secret" falan gibi kuantumla alakası olmayan kuantum yorumları) insanları yanıltıyor ama bu aslında teorinin indeterminist olduğunu göstermiyor; dalga fonksiyonu hesapları gayet determinist.
Yani şu anda elimizdeki geçerli tüm teoriler determinist ve "teorik olarak" gelecek, tıpkı fırlattığımız bir topun nereye düşeceğinin hesaplanabileceği gibi hesaplanabilir.
Ama açıkçası benim de içimden buna inanmak gelmiyor ve neyse ki henüz yapılamıyor.

Ya bu arada Steemit'te sizin post'larınıza rastlamak gerçekten büyük keyif. Buraya değer katıyorsunuz; bunu da söylemeden geçmiş olmayayım.

Teşekkür ederim 🙂 Steemit de bana çok değer katıyor. Burada çok sayıda olumlu geri bildirim alıyorum. Beni teşvik ediyor.

Evet, istatistiksel olarak hesaplanabiliyor olasılıklar. Tekil parçacıkları ölçmeye çalışmazsak sıkıntı olmuyor anladığım kadarıyla. Yine de kuantum dünyasında parçacık gözlemlendiğinde dalga fonksiyonunun çökmesi, parçacıkların yokluktan pıt diye belirmesi, ne dalga ne parçaçık olma hali, eşlenik hale gelip ayrılan parçacıkların kilometrelerce ötede birbiriyle haberleşmişcesine eşgüdümlü değişimler gerçekleştirmesi gibi "disiplinsiz" davranışlar var. Bir türlü anlam veremiyorum bunlara 🤔

Pek öyle değil aslında. Parçacığın hızı ile konumunu aynı anda ölçemiyoruz ama bu demek değil ki olmayacak abuk subuk bir hızdalar ya da olmayan bir yerdeler de "yokluktan pıt diye beliriyorlar." Aslında belli bir hızla belli bir yerdeler ama biz ikisini aynı anda ölçemiyoruz sadece. Bunun yerine dalga fonksiyonunu hesaplıyoruz ve şurada ya da şurada olabilir diyoruz. Tam anlatamadım ama yine belli bir yer yani. Ya da mesela yerini biliyorsak hızı yine bir şey olmak zorunda. Öyle her şey mümkün bir durum yok.

Popüler bilim kitaplarında konuları biraz dramatize ediyorlar ilgi çekici kılmak için. O nedenle bende böyle bir algı oluşmuş

Çok haklısınız. Determinizmin sınırlayıcılığına karşılık kuantumun bu vaatkâr yorumları doğal olarak hepimize daha cazip geliyor. Bu arada bahsettiğiniz "eşgüdümlü değişimler", Einstein'ın Podolsky ve biriyle daha, kuantumu çürütmek için ortaya attığı bir düşünce deneyi. Sonradan deneyle kanıtlanıyor ve kuantumu destekliyor. Bu konuda fazla bilgili değilim, sizi de yanıltmayayım ama bildiğim kadarıyla buna zaten "deterministic entanglement" deniyor.

Ongorulebilir fakat ongorulen hersey gerceklesicek diye bisey yoktur sadece rotasi belirli kaptani belirli bi geminin icinde
'' Kaptan keske surdan su yoldan gitse de benim icin hayirli olurdu '' demek gibi biseydir gelecegi hayal etmek sadece hayal edersin icinden gecirirsin boyle olsun diye hazirlik yaparsin olucak dersin fakat son sozu yine Kaptan soyler gidilecek yol o yoldan o sekilde onun istedigi sekilde gidilecektir.. iste bunada kader deniyor sanirim :)

Olasılıksız. Yazınızı okurken aklıma ilk bu kitap geldi. Geleceği tahmin etmek. Bu aslında çok genel bir konu olsada basitleştirilebilir. Paranın yazı tura gelme ihtimali tahmin edilebilir mi? Bence evet ki bu örneği kitaptan çalışıyorum tamamen. Nasıl sorusunun cevabını çok uzun olabilir ancak kısaca bahsetmek gerekirse bütün bilgiler hesaplanabilirse (tutuş şeklimiz, rüzgar, yerçekimi) paranın da ne geleceği tahmin edilebilir. Buna benzer başka bir örnekte keskin nişancıların yaptığı atışlardır. Merminin hedefe gitmesi için yapılan hesaplamalar bence buna örnek gösterilebilir. İkisi de çok kısa vadeli ve belirli bir konuya indirgenmiş olabilir ancak bunun daha genel ve uzun süreli halleri de hesaplanabilir bence. Bugün hesaplayacak bir aracın yada zekanın olmaması, bunun hesaplanabilirliğini değiştirmiyor. Başarılı ve düşündürücü güzel yazınından dolayı da tebrik ederim hocam.

Teşekkür ederim😎

Coin Marketplace

STEEM 0.20
TRX 0.13
JST 0.029
BTC 65725.20
ETH 3370.19
USDT 1.00
SBD 2.63