Bin Muhteşem Güneş / Khaled Hosseini

Merhaba Arkadaşlar,
Bugünkü incelemesini yapacağımız kitap, Bin Muhteşem Güneş.
Yaşanmış olayların anlatıldığı muhteşem bir kitap.

Öncelikle beni bu kitapla buluşturan Azerbaycanlı kardeşim Kamil Aliyev'e teşekkür ediyorum. Kendisi Kayseri'de doktora öğrencisi. Kamil'in Türkçesi çok iyi ama okurken ufak tefek vurgu hataları yapıyor, bazı kelimelerin telaffuzunda sıkıntı yaşıyor. Bana, okumayı sevdiğimi bildiği için birlikte kitap okumayı teklif etti. "Ben okuyayım sen benim hatalarımı düzelt"dedi. Ben de kabul ettim ve okumamız için bu kitabı getirdi.

Biz Kamil'le başladık, fırsat buldukça okuyordu ama ben onu bekleyemedim tabi ve kendim okuyarak kısa sürede bitirdim. Elinize aldığınız zaman bırakamayacağınız, tabiri caizse bir solukta okuyacağınız bir kitap.

Kitapta, Afganistan' da savaş öncesi ve savaş sırasındaki yaşamın zorluklarından, özellikle kadınların ve çocukların yaşadığı inanılmaz sıkıntılardan bahsediliyor.

Meryem de o çocuklardan biriydi.
MERYEM...
Hayatım boyunca unutamayacağım bir isim artık...

Meryem evlilik öncesi ilişkiyle dünyaya gelmiş gayri meşru bir çocuktur. Annesi Nana, babası ise Celil'dir. Annesiyle Meryem, babasından ayrı yaşamaktadırlar.
Meryem bir gün babasına diğer kardeşlerini görmek istediğini söyler ve yarın beni onların yanına götür der ama o gün babası gelmez.
Annesi Nana'nın uyarılarını dinlemeyerek ertesi gün babasının yanına, Herat'a kendisi gider. Annesinin kendisini babasına karşı doldurmaya çalıştığını düşünür. "Gitme, gidersen ölürüm" diyen annesini dinlemez ve ızdırap dolu hayatının temelini kendi elleriyle atar adeta.

Herat'a babasının yanına gider ama içeri alınmaz. Babasının orda olmadığını söyler kapıdaki görevli. Meryem ağlaya sızlaya kapıda sabaha kadar bekler. Bir ara pencereden babasının kafasını görür. Celil'in içerde olduğunu öğrenir. Fakat babası Celil, onu içeri almaz. Evin şoförü Meryem'i evine götürür. Meryem son derece üzgün, hayal kırıklığına uğramış, bitik bir haldedir. Eve geldiklerinde o korkunç manzarayla karşılaşırlar. Meryemin annesi Nana kendini asarak intihar etmiştir. Celil cenaze işlemlerinden sonra Meryem'i alıp eve götürür ama diğer üç karısı Meryem'i evde istemezler. Kısa bir süre evde kaldıktan sonra evlendirilmesine karar verirler. Her ne kadar istemesede, evlenmemek için çırpınsada kabul etmek zorunda bırakılır Meryem.

Meryem'in asıl hayatla mücadelesi de bundan sonra başlar. Çocuk, yani Meryem henüz 15 yaşında. Evlendirmek istedikleri adam ise 40-45 yaşlarında, daha önce evlenmiş, karısı ve çocuğu ölmüş tipsizin tekidir. Kitabı okuduğunuzda küfretmekten ne kadar kaçınsanız da aklınıza gelen bütün küfürleri saymak isteyeceğiniz aşağılık bir adamdır Raşit. "Birazcık senden büyük, taş çatlasa 40 bilemedin 45 yaşında" der Celil'in karılarından biri.

Kitabın ikinci bölümünde Leyla'dan bahsediliyor. Tamamen farklı bir kişilik, farklı bir hayat. "Bu da nerden çıktı şimdi ya." diyorsunuz. Meryem'i merak ediyorsunuz. İkisinin hayatları inanamayacağınız bir şekilde kesişiyor.

Afganistan'da savaş çıkıyor. Bu savaştan da en çok etkilenen tabiki kadınlar ve çocuklar oluyor. Taliban yönetime el koyuyor ve islamiyet adı altında akıl almaz kararlar alıyor.

İslam dinini bilmeyen, Peygamberimizi tanımayan bir insanın zihninde İslam dinine karşı bir ön yargı oluşturabilecek cinsten anlatımlar mevcut. Taliban örgütünün yaptıklarına bakıp, okuyup İslam'ın onların yaptıkları saçmalıklardan ibaret olduğunu sanabilecek insanlar çıkacaktır okuyanların içinden.
Bu yönüyle de çok tehlikeli buluyorum kitabı.

Kitapta zaman zaman insanı gülümseten olaylar da yaşanmıyor değil tabi. Mesela 255. sayfadaki Leyla ile Meryem'in arasında geçen diyalog. Leyla bahçede çay içmeyi teklif ediyor Meryem'e. Meryem işim var diyor. Sabah beraber yaparız, ben sana yardım ederim diyor Leyla. Çinlilerin bir sözü vardır diyor. 'Bir gün çaysız kalacağına, üç gün aç kal daha iyi.' Tamam ama sadece bir fincan diyor Meryem. Bahçeye çıkıyorlar ve üçer fincan çay içiyorlar.:)

Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı o kadar güzel anlatıyor ki elinize aldığınızda bırakamayacaksınız bu romanı. Sizi çok etkileyecek bir çok sahneyle karşılaşacaksınız. İlk romanı Uçurtma Avcısıyla tüm dünyada büyük başarı yakalamış yazar. Ben Uçurtma Avcısı adlı romanını okumadım henüz ama bu kitabı okuduktan sonra Khaled Hosseini'nin diğer üç kitabını da okumak istiyorum.

Ve kitaba ismini veren o dizeler:

“Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi.”
Saib-i-Tebrizi.

Suriye, Filistin, Irak, Afganistan, Myanmar gibi dünyanın bir çok yerinde maalesef bu acılar, işkenceler yaşanmakta. Bizim gördüğümüz sadece patlayan bombalar, atılan füzeler. Oysa orada kimbilir ne dramlar var bilmediğimiz. Allah onların yardımcısı olsun...

430 sayfalık bu kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.
Başka bir kitap incelemesinde görüşmek dileğiyle.
Hoşça kalın.