Bir Yığın MünasebetsteemCreated with Sketch.

in #tr7 years ago (edited)

"Lüzumsuz hiçbir şeyin peşinden koşmadım. Hiçbir ihtirasın peşinde beyhude yere emek sarfetmedim. Hiçbir zaman sınıfımızın birincisi veya ikincisi, hatta yirmincisi olmak istemedim." bu sözler Ahmet Hamdi Tanpınar' ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı kitabındaki Hayri İrdal karakterine ait. Çok kendine has bir karakterdir Hayri İrdal. Kitabı okursunuz filan, o yüzden bahsetmeyim şimdi bu karakterden. 

İnsanların yarış atı gibi yetiştirildiği günümüz zamanlarında bu söz oldukça yerinde ve vurucu bir etki yaratıyor dimağımızda. Sürekli bir yerlere ve bir şeylere yetişmeye çalışıyoruz. Pürüzsüz bir ahenk içinde yapıyoruz bunu. Ve bu yüzden hayat bizim hızımıza yetişemiyor, yavaş kalıyor. Arada bir durup, soluklanıp hayatın bize yetişmesini beklemeliyiz.

www.pexels.com

Kaybedenler Kulübü adlı filmde bir yerde şöyle bir konuşma geçer: 

X: İnsanlar bir takım şeylere değer verirler... Bunlara değer verirken niye değer verdiğini düşünmez birey. Toplumun içinde erimiş olan birey. Hani toplum, koleje girmeyi değer olarak sunduğu için artık o kişiliğini yok sayma halidir. Koleje girmek için yarışır. Üniversiteye girmek için yarışır. İyi bir işe girmek için yarışır. Güzel bir kadınla evlenmek için yarışır. Devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu. 

Y: Aslında kazanmak nedir ki... En büyük zaferi kazandığında, bir Antonius olduğunu düşün. Paris'e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün. Ve gücün en üstünde olduğunu. Yalnız kaldığın o anda "Ne oldu be? Şimdi ne olacak?" diyorsan, sen kaybedensin. Kaybetmişsin. Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.

X: Peki bunun farkında olmak... Yaşlı bir kızılderilinin dediği gibi, hayatın bize sunamadıklarını mı sunar?

Ne dersiniz sizce sunar mı? Farkında olmak iyi midir? Çok bilgi ve farkındalık mutsuzluğu getirir mi yoksa etraftaki diğer insanlar o kadar farkındalığa sahip olmadığı için mi öyle hissedilir? Bu his yalnızlığı getirir mi? Yalnız insanlar hep mutsuz mudur yoksa bu da toplumun bize dayattığı düşüncelerden biri midir? Toplumun değer yargılarına göre yaşamak ne kadar doğrudur? Bunu yapmak insanın kendini keşfedememiş olması ve dolayısıyla kendine değer vermemesinden mi kaynaklanır? İnsanın kendini keşfedebilmesi için kendiyle yalnız kalması mı gerekmektedir?

www.pexels.com

Bazı günler gece yatmadan önce radyo dinlerim. Yine bir gün bir programda bir adam şunları söylemişti ve çok hoşuma gitmişti: "Günümüzde insanlar yalnız kalmaktan korkuyor. İnsan kendine o kadar yabancılaşmıştır ki kendiyle yalnız kalmak istemez. Artık durum bu. İnsan biriyle yalnız kalmak istemiyorsa ya onu tanımıyordur ya da sevmiyordur. İnsan kendini tanımıyor. Ahmet Hamdi'nin sevdiğim bir sözü var, der ki 'Bazı insanlar bir ömür yaşarlar da kendileriyle hiç karşılaşmazlar.'"

Evet azizim gerçekten de bazı insanlar bir ömür yaşıyor da kendiyle hiç karşılaşmıyor. Çok acı. Yaşayamamak adlı postta bundan bahsetmiştim. Peki insanın toplum içinde kendini tanıması ve kendiyle baş başa kalması o kadar kolay mıdır? Değilse bu konuda toplumu suçlamak ne kadar doğrudur? Diogenes, Platon, Epikuros, Sokrates, Kierkegaard, Freud' un zamanında toplum çok mu elverişliydi? Bir yığın münasebetle uğraşmıyorlar mıydı o zamanlarda da? Aslında bardağın diğer tarafından baktığınızda ideal devlet düzeni hiç var olmadığından ve olamayacağından kendimizi tanıyamamak durumu için toplumu suçlamak sadece vakit kaybetmemize neden olmaz mı? Yine Saatleri Ayarlama Enstitüsü' nde "Ben şifa bulmaz bir namemnunum." der Hayri İrdal. 

Yoksa hepimiz şifa bulmaz bir namemnun muyuz?  

Sort:  

Elinze sağlık , dejavu oldum da biraz :D

tesekkür ederim :) kaybedenler kulübü :)

Coin Marketplace

STEEM 0.20
TRX 0.12
JST 0.028
BTC 66131.28
ETH 3598.17
USDT 1.00
SBD 2.46