Mustafa Kemal Nasıl Bekirağa Bölüğü Zindanı'na Hapsedildi ?

in #tr6 years ago (edited)

Ekran Alıntısı.JPG

   Mustafa Kemal’in askeri öğrenim gördüğü zamanlar, II. Abdülhamit’in İstibdat Dönemi’ne denk gelmektedir. İstibdat Dönemi, II. Abdülhamit’in I. Meşrutiyet yönetimine son verdiği 1878 yılında başlar ve II. Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 yılında son bulur.

   II. Abdülhamit 1876’da tahta çıkmış, 27 Nisan 1909’da ise İttihat ve Terakki tarafından tahttan indirilip Selanik’e sürgüne gönderilmiştir. Tahtta kaldığı süre boyunca Osmanlı Devleti, tarihi boyunca içinde bulunduğu en kötü durumlarla boğuşmakta, çok zor şartlar altında ayakta kalmaya çalışmaktadır. Parçalanmak üzere olan imparatorluk, II. Abdülhamit Dönemi’nde toplam 1.600.000 (Bir milyon altı yüz bin) kilometrekare toprağını kaybetmiştir. Bugün Türkiye'nin yüzölçümünün 783.562 km2 olduğunu göz önüne alırsak, o dönemde yaklaşık iki adet Türkiye kaybettiğimizi söyleyebiliriz. Teselya, Kıbrıs, Girit, Tunus, Mısır, Kars, Ardahan, Batum, Bosna, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan ve Karadağ ve daha burada sayamadığımız birçok Osmanlı toprağı bu dönemde kaybedilmiştir.

   Abdülhamit, amcası Abdülaziz sarayda öldürüldüğü ve abisi V. Murat aklını yitirdiği için, bir korkuyla kendini Yıldız Sarayı’na kapatmıştır. Aynı korkuyla Osmanlı Donanma’sı Haliç’ten çıkarılmasına izin verilmeyerek çürütülmüştür. Bunun en acı sonucu şüphesiz Yunanistan’ın bütün Ege Adaları’nı, İtalya’ya bırakılan 12 ada hariç, tek bir kurşun sıkmadan ve hiçbir direnişle karşılaşmadan ele geçirmiş olmasıdır.

3.jpg

   Yeri gelmişken bir konu hakkında kısa bir hatırlatmada bulunalım. Ne yazık ki biz millet olarak yeteri kadar tarih bilincine sahip değiliz. Tabii ki bunun en önemli nedeni okumuyor ve ibret almıyor oluşumuz. Ne diyor Mehmet Akif:

“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı eder miydi tekerrür? ”

   Günümüzde Ege Adaları’nın Lozan Antlaşması ile kaybedildiği gibi kasıtlı bir yanlış algının var oluş nedeni de elbette budur. Halbuki kısa bir kaynak araştırmasıyla Ege ve Akdeniz’de bulunan adalarımızı zaten 1914’den önce yani Lozan Antlaşması’ndan 10 yıl önce, kaybettiğimizi öğrenebilirsiniz.

   Her bakımdan zor bir dönemde Padişah olan II. Abdülhamit; imparatorluğu kurtarmak için üretilen fikirlerin işe yaramaması, ulusların milliyetçilik ve bağımsızlık çığlıklarıyla isyan etmesi ve ülke içindeki huzursuzlukların her geçen gün artması nedeniyle, otoriter yöntemlerle düzeni sağlayabileceğini düşünerek tüm özgürlükleri kaldıran İstibdat Yönetimi’ni başlatmıştır.

5.JPG

   Bu baskı ortamında Jön Türkler gibi aydınların bir kısmı yurt dışına ve çoğunlukla Fransa’ya gitmek zorunda kalmıştır. Burada çıkardıkları Türkçe ve Fransızca yayınlar ile İstibdat’a olan eleştirilerini sürdürmüş ve bu yayınların özellikle Rumeli ve Anadolu’ya ulaşmasını sağlayarak iç muhalefeti desteklemişlerdir. Tıbbiye, Harbiye ve Mülkiye gibi önemli kurumların öğrencileri devrimci cemiyetler kurarak ihtilal ile II. Abdülhamit İstibdat’ını devirmenin yollarını aramışlardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti de bu amaçla kurulmuştur.

   İstibdat Dönemi kendine has bir jurnal sistemi oluşturmuştur. Tüm muhalif hareketlerin ve aydınların üzerine anında basabilmek amacıyla jurnal getirenler para ile ödüllendirilmiştir. Bu ödül sistemi nedeniyle zamanla jurnal haberleri o kadar artmıştır ki artık Yıldız Sarayı gelen sayısız jurnalin bir kısmını es geçmek durumundadır. Para kazanma hırsı ve II. Abdülhamit’in kişisel korkularının kışkırtılması nedeniyle birçok masum vatansever İstibdat Zindanları’na atılmış ya da sürgüne yollanmıştır. İstanbul’un her karışı jurnalcilerle dolup taşmıştır. Jurnalcilik ile Paşalık gibi önemli makam ve mekviler elde edenlerin sayısız ise hiç de az değildir..

   Mustafa Kemal’in Harp Okulu’ndan başlayan gizli teşkilatı ve gazete çıkarma uğraşının bir jurnalci yüzünden sekteye uğradığına ve sarayın dikkatini çektiğine değinmiştik. Ona göre ancak teşkilatçılık ile hürriyet kazanılabilir ve yönetim düzeltilebilirdi. Bunun için en müsait iklimin Makedonya olduğunu düşünüyordu. Bu amaçla Harp Akademisi’ni bitirdikten sonra Kurmay stajını Makedonya’da görmek istiyordu. Peki İstibdat, keskin zekalı, yüksek kabiliyetli ve memleketin geleceğinde etki sahibi olabilecek dikkat çekici bu subaya izin verecek miydi ?


   Mustafa Kemal Harp Akademisi’nden 1904 yılı Aralık ayında 24 yaşında iken Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olmuştur. Bazı kaynaklarda bu tarih 11 Ocak 1905 olarak verilmişse de ben sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’un verdiği tarihin doğru olduğu düşüncesindeyim. Akademi’de son sınıf 43 subaydan oluşmaktadır. Bu subayların ancak 13 tanesi Kurmay olmaya hak kazanabilmiştir. Mustafa Kemal’de bu başarılı subaylar arasındadır. Son sınıf notlarına göre sınıf 1.’si, 3 yıllık ortalamaya göre de sınıf 5.’si olmuştur. O günün teamüllerine göre de staj yapacağı yeri seçme hakkına sahiptir.






   Mustafa Kemal ve tayin bekleyen birkaç arkadaşı İstanbul’da evleri ya da akrabaları olmadığı için birlikte Sirkeci’de bir pansiyon kiralamışlardır. Bu pansiyon sık sık toplantılara sahne olmuştur. Toplantıya katılanlar arasında bir de sivil vardır. Fethi adındaki bu gencin askerlikten çıkarıldığı ve parası olmadığı için aynı pansiyonda kaldığı bilinmektedir. Mustafa Kemal İstanbul’da bulunan arkadaşlarını bu pansiyonda toplar, memleketin içinde bulunduğu durum ve Meşrutiyet İdaresi’nin tekrar kurulması hakkında konuşmalar yapılırdı. Kurtuluşu yeni bir Meşrutiyet İdaresi kurulmasında buluyorlardı. Padişahı buna zorlayabilecek tek gücün ordu olduğunun bilincindeydiler. Bunun için Mustafa Kemal, Harp Okulu yıllarından beri tekrar ettiği üzere arkadaşlarına gittikleri yerlerde gizli teşkilatlar kurmalarını öğütledi. Akademi’ye giremeyerek görev yerlerine tayin edilmiş subay arkadaşlarına zamanında teşkilat kurmalarını öğütlemişti ve şimdi sıranın Kurmay sınıfında olduğunu düşünüyordu.


   Tayin bekleyen genç kurmay subaylar yolculuk hazırlıklarına erkenden başlamışlardı. Mustafa Kemal yakın arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) ile birlikte askeri üniformalarını Mercan Yokuşu’ndaki Altın Makas’ta diktirmekteydiler. Bu yer zamanın en önemli askeri dikimevi olarak bilinmekteydi.



   Bir gün Ali Fuat, elbisesini teslim almak için Altın Makas’a gider. Orada makastar, kendisini tanıdığı ve Mustafa Kemal ile olan tanışıklığını bildiği için ona Mustafa Kemal’i sorar. Mustafa Kemal birgün öncesine diktirdiği üniformayı teslim almaya söz verdiği halde gelmemiştir. Ali Fuat birkaç gündür Kuzguncuk’ta evde olduğu için bu durumu garip bulmaz.

   Ali Fuat köprüye doğru yürüdüğü sırada yanında Ahmet Refik Paşa’nın arabası durur. Kendisi büyükannesinin en yakın arkadaşının oğludur. Selamlaşırlar ve Paşa onu arabaya davet eder. Bir süre hoş sohbetten sonra Paşa Ali Fuat’a önemli bir mesele olduğunu haber verir:

“Oğlum seni büyük bir sıkıntıdan kurtarmak isteğindeyim. Sarayda kulağıma bazı önemli havadisler çalındı. Bu yıl Harp Akademisi’nden mezun olan kurmay ve mümtaz yüzbaşıların bazıları bir teşkilat kurmuşlar, bu teşkilatın başında Selanikli Mustafa Kemal varmış. Sende bu teşkilata üyeymişsin. Aranızda para toplamışsınız. Padişahımız Abdülhamit Efendi’ye Ramazan’ın 15’inde , Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Şerifi ziyarete gideceği zaman arabasını bombalamak şeklinde bir suikast hazırlanmış..”

   Ali Fuat, Ahmet Refik Paşa’nın zamanında Saray’ın baş casuslarından biri olduğunu biliyordu. Tüm söylediklerini soğukkanlılıkla reddetti, hepsinin yalan olduğunu beyan etti. Paşa kendisinin de bunların doğruluğuna çok olasılık vermediğini söyledi. Devam etti:

“Selanikli Mustafa Kemal ve birkaç yüzbaşı tutuklandılar. Tutuklanma sebepleri belli. Şimdi beni dikkatle dinle. Beni büyükannen yetiştirdi, ben de ailenin bir bireyiyim. Bana güvenmelisin. “

   Ali Fuat, jurnalcinin oyununu oynamasına izin vererek ne yapmasını, nasıl davranmasını emrettiğini sordu. Bu sırada Paşa, Ali Fuat’ı tuzağına düşürdüğü düşüncesindeydi.

“Bu işten kurtulman ve ayrıca askerlikte hızla yükselmen çok basit. İşin aslını bana anlat ki bende Padişah’a bildireyim. Hem senin hem benim sadakatimiz birer rütbe yükseltilmemizle ödüllendirilir. Bu sayede İstanbul’da kalabilirsin. Şunu belirteyim ki saraya bildirilen bu olay doğru da olmayabilir. Yine de bunu gerçekmiş gibi anlatmak önemlidir. Çünkü aslı olmayan benzer haberlerin arkasında mutlaka bir gerçeklik gizlidir.”

   İstibdat Dönemi jurnalcilerinin çıkar sağlama yarışını buradan anlayabiliriz. Jurnalci için haberin doğruluğu ya da yanlışlığı önem taşımaz. Onun için önemli olan jurnalden sağlayacağı kazançtır.. Bu sayede vatan ve millet sevdalısı birçok masumu perişan ettiler.

   Ali Fuat yakın arkadaşı Mustafa Kemal’in tutuklanmasına epey üzülmüştü. Sadakatinden kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini ancak kişisel menfaati için doğruluktan uzaklaşmayacağını bildirdi. Ahmet Refik Paşa, kurbanını tuzağa çekememişti. Ali Fuat aralarında para topladıkları konusuna açıklık getirdi:

“Bazı arkadaşlarım ancak üç ayda bir maaş almaktadırlar.Bu nedenle ailelerinden gelen paraları toplar ve güvendikleri bir arkadaşlarına saklattırırlar. İhtiyaçları olduğunda oradan para alırlar. Meselenin aslı budur.”

Ahmet Refik Paşa’nın son sözü:

“Sen bilirsin ancak hem kendini hem de aileni bir felakete sürükleyeceksin..” olmuştu.

Ekran Alıntısı3.JPG

   Paşa Ali Fuat’ı Yıldız Sarayı’na, jurnal başı Kabasakal Mehmet Paşa’nın odasına bıraktı. Ali Fuat yanındaki odalardan bazı sesler ve gürültüler işitiyordu. Acaba zulmettikleri arkadaşları arasında Mustafa Kemal de var mıydı diye düşünmekten kendini alamadı. Sorguda söylenenlerin ağır iftiralar olduğunu, kendisinin ve arkadaşlarının masum olduğunu, para toplama meselesinin aslını ve tüm arkadaşlarının Padişah’a sadakatten başka bir düşünceleri olmadığını söyledi. Ancak beklendiği üzere Ali Fuat’ta tutuklandı. İhtilalcilikle suçlandılar.

   Mustafa Kemal’de Yıldız Sarayı’nda sorgulandı. Yalnız onun sorgusunda Kabasakal Mehmet Paşa’ya ek olarak Askeri Okullar Komutanı Zülüflü İsmail Paşa ve Başkatip Tahsin de bulunuyordu. Önüne bir takım kağıtlar koyuldu. Bu kağıtlarda Mustafa Kemal tarafından Sirkeci’deki evde yapılan konuşmalar harfiyen yer almaktaydı. Yalnızca o toplantıda bulunmuş olanların bilebileceği bir şeydi bu. Mustafa Kemal o anda aralarındaki jurnalcinin kim olduğunu anladı. Pansiyonda kalan sivil genç Fethi apaçık jurnalciydi. Sonradan o gencin doğrudan Zülüflü İsmail Paşa’ya bağlı çalıştığını öğrendiler.

   Mustafa Kemal ve arkadaşlarına yapılan suçlamaları kanıtlayacak hiçbir somut delil yoktu. Masumiyetlerini kanıtlamalarını zorlaştırmak için üstlerine birçok suç atılmıştı. Mustafa Kemal Bekirağa Bölüğü Zindanı’na atıldı. Burası İstibdat karşıtı birçok aydının hapis ya da sürgün cezasını beklediği yerdi. Zindan adını Binbaşı Bekir Ağa ismiyle bilinen Askeri Hapishane Müdürü bir askerden almaktaydı.

Ekran Alıntısı.JPG

   Bekirağa Zindanı işkenceleriyle ünlüydü. Mahkumlara gün yüzü gösterilmez, soğuk taşlar üzerinde yatmaya zorlanır, falaka ya da birbirine dövdürme gibi cezalar uygulanırdı. Bayılana kadar dövdükten sonra soğuk suyla uyandırılan mahkumlar tekrar tekrar dövülürdü.

   Küf ve bit dolu yatağında gün yüzü görmeyen Mustafa Kemal bu soğuk ve nemli zindanda hem tütününden hem kitaplarından ayrı bırakılmıştı. Karnı aç, mavi gözlerinin üzerindeki göz kapakları yorgundu. Böbrekleri soğuktan dolayı ona dayanılmaz acılar veriyordu ki bu rahatsızlığı tüm yaşamı boyunca devam edecekti.

   Arkadaşlarından haber alamadığı için sık sık onları düşünüyordu. Birkaç gün öncesine göre şimdi bulunduğu duruma bakarak gülümsedi. Sinan Meydan bu anı şu şekilde tarif ediyor:

“Bir ara yüzünde masum bir gülümsemeyle: “Vatan ve hürriyet mücadelesine girdin mi bunlara da katlanacaksın!” diye düşündü. Hafif aralık dudaklarından bir Rumeli türküsünün ilk ezgileri dökülürken, yavaş adımlarla hücreyi arşınlamaya devam ediyordu…”

   Bu sırada İstanbul karla kaplanmıştı. Zindan her zamankinden daha soğuk olmuştu. Derken İnzibat Çavuşu yarım ekmek ve birkaç zeytin bulunan tepsiyi getirdi. Hafifçe tebessüm ederek birkaç sigara bırakınca Mustafa Kemal şaşırdı. Özlem duyduğu tütününe kavuşmuştu.

   Yaklaşık bir ay Bekirağa Zindanı’nda kaldıktan sonra bir akşam İsmail Hakkı Paşa’nın huzuruna getirildi. Giydiği üniforma kirlenmiş, sarı saçları uzamış, elmacık kemikleri iyice belirginleşmiş ve mavi gözleri iki derin kuyuya dönmüştü. Paşa:

“Sizi serbest bırakacağız. Askerlik mesleğinizi sürdüreceksiniz. Ancak tayininizin uzak bir yere yapılacağını tahmin etmek zor değil. Birkaç güne tayin emrinizi alırsınız. İstanbul’dan bir an önce gitseniz sizin için iyi olur. Okuldaki hocalarınız sizin için çok ısrarda bulundular. Özellikle de Ali Rıza Paşa ..”

   Ali Rıza Paşa daha önce, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çıkardığı gazete Saray'a bildirildiğinde de onların arkasında durmuştu. Namuslu ve vicdanlı bir insan olan Ali Rıza Paşa, onların faaliyetlerini görmezden gelmiş ve bu sayede onları korumuştu. Belli ki Mustafa Kemal'i ve düşüncelerini önemsiyordu.

   Zindandan kurtulmalarına rağmen ne Mustafa Kemal’in ne de arkadaşlarının içleri rahat değildi. Sürgüne gönderilecekleri ya da askerlikten atılacaklarını düşünmekteydiler. Ama korktukları gibi olmadı. Serasker (ordu komutan veziri) Rıza Paşa duruma müdahale etmişti. Meslekten atılmalarına mani olmuştu. Hatta onları Selanik'teki 3. Ordu'ya staja yollamak için Padişah'a baskı yapmıştı.

   Mustafa Kemal ve Ali Fuat, Selanik’te bulunan 3. Ordu’ya görevlendirileceklerini tahmin ediyorlardı. Mustafa Kemal, İstanbul’da kendisine misafir olduğu Ali Fuat’a artık Selanik’te kendisinin onu misafir edeceğini söylüyordu. O sırada başka bir yere gönderilecekleri düşüncesi akıllarının ucundan geçmiyordu.

Ekran Alıntısı5.JPG

   Genelkurmay’a çağırıldıklarında, Ali Fuat ve Mustafa Kemal Şam’da bulunan 5. Ordu’ya tayin edildiklerini öğrendiler. Sonradan, eğer Zülüflü İsmail Paşa’nın müdahalesi olmasa, Selanik’e tayin edileceklerini öğrenmek onları üzdü. Mustafa Kemal:

“Zavallı anneciğim, beni çok bekleyecek..” dedi.

Ekran Alıntısı6.JPG

   Makedonya’ya geleceği ve bu sayede Selanik’e yakın olacağı düşüncesiyle kendini avuturken oğlunun tutuklandığını öğrenen Zübeyde Hanım, gözyaşları içinde derin korkularla Selanik’ten İstanbul'a gelmişti. Oğlunun yaralarını ana şefkatiyle sardı. Ama İstibdat hasretini gidermesine fırsat vermedi. Oğlu Suriye çöllerine tayin edilmişti. İstibdat, Mustafa Kemal’i Şam’a gönderirken onu sürgün ettiğini düşünüyordu. Halbuki o, burada yepyeni bir başlangıç yapacaktı.. Tarihin Mustafa Kemal ile ilgili planları henüz yeni başlıyordu...

Kaynakça:
Sarı Paşam –Sinan Meydan
Sınıf Arkadaşım Atatürk – Ali Fuat Cebesoy
Atatürk ile Allah Arasında – Sinan Meydan
Köşe Yazıları: Sinan Meydan 1
Fotoğraflar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14

Sort:  

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by emirfirlar from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, theprophet0, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.

You got a 19.91% upvote from @oceanwhale With 35+ Bonus Upvotes courtesy of @emirfirlar! Delegate us Steem Power & get 100%daily rewards Payout! 20 SP, 50, 75, 100, 150, 200, 300, 500,1000 or Fill in any amount of SP. Click For details | Discord server

Bilgilendirici bi çalısma olmuş ellerinize sağlık böyle paylaşımlar yapmaya devam edin lütfen.

Teşekkür ederim, beğendiğinize sevindim

İçeriğinizden ötürü teşekkür ederim. Oylandınız ve 24 Saat içerisindeki 5 kaliteli içerik konusunda yer aldınız. https://steemit.com/tr/@darkreaper90/24-saat-icinde-tr-tagi-altinda-ueretilmis-5-kaliteli-icerik-4

Teşekkür ederim

Coin Marketplace

STEEM 0.17
TRX 0.15
JST 0.028
BTC 61137.27
ETH 2383.64
USDT 1.00
SBD 2.52