BANA İKİMİZİ ANLAT / Bölüm-3

in #steempress6 years ago



Benim küçük ailem…


Herkesin sakladığı ve değer verdiği bir oyuncağı vardır, geçmişinden günümüze yaşattığı. O oyuncak hep özlediğimiz çocukluğumuzu hatırlatır. Baktıkça anılarda kayboluyoruz. Hatta oyuncağı özenle koyduğu yerden alıp kimseye göstermeden oynayanlar bile vardır. Benim de hala sakladığım ve en sevdiğim oyuncağım ufak bir araba. Bu araba kırmızı bir vosvos. İşte hala sakladığım bu vosvosu bana annem hediye etmişti. Belki de bütün çocukluğum bu arabanın bana yaşattığı bu mutlulukta gizliydi. Babasız bir çocuğun annesine düşkünlüğü kat kat artıyordu. Annem siyah küt saçları olan, elinde her zaman bir fincan çayla gezen, gece gündüz çalışan bir kadındı. Benim annem doktordu. Doktor Müberra Hanım. Sayısız çocuğun hayata merhaba demesine eşlik etmişti. Annem için dünyadaki en değerli şey, iyi yetiştirilmiş bir çocuktu ve bu yüzden beni özenle büyütüyordu.


Babamın olmayışından etkilenmemem için elinden gelen her türlü fedakarlığı gösteriyordu. Bir beni dizlerine oturttu ve babamı bir kazada kaybettiğimizi açıklamaya çalıştı. Belli ki bu konuşmayı defalarca kendine tekrarlamıştı. Buruk bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Annemin o halini görünce, ben de çok üzüldüğünü hissedip babasızlığı hiç dile getirmezdim. 8 yaşında bir çocuk ne kadar anlıyorsa işte bende o kadar anlayabilmiştim babasız bir çocuk oluşumu.

Annem dünyalar güzeli bir kadındı. Hayatta her şeyin bedelini ödersiniz ama annelerin yaptığı fedakarlığın bedelini hiç bir zaman ödeyemezsiniz. Benim annem de çok fedakardı. Hem de sadece bana karşı değil, herkesin hayranlık duyduğu bir kadın… Hastanede en sevilen doktor, mahallede en yardımsever kadın. Benim bir tanem annem. Bizim ailemiz 3 kişilik bir aileydi. Dedem, annem ve ben. Hayatta en sevdiğim insan dedem Yusuf Efendi’ydi. Hiçbir zaman doğru düzgün arkadaşlıklar kuramadım. Bu nedenle dedem benim en iyi arkadaşım oldu. İlk aşkım Eylül’ü bilen tek insan ve bana yazı yazmayı öğreten yine dedem Yusuf Efendi’ydi.


Bazen bir kalem bütün bir hayatı baştan yazar…



Bir gün dedem, elinde küçük bir mavi defter ve biri kurşun diğeri tükenmez olan iki kalem ile yanıma geldi. İkinci sınıfı bitirmiştim o sene ve yaz tatilinin nasıl geçeceği konusunda hiçbir fikrim yoktu.

-Oğlum ne yapıyorsun burada öyle bir başına?

-Kuşları izliyorum dedeceğim.

-Kuşları izlemek çok keyiflidir. Peki o kuşları yazmayı düşündün mü hiç?

-Yoo…

İşte o an kendime sorduğum ilk şey, “Bir insan neden yazar ki?” oldu. Bunu dedeme sormadım. Sadece çocuk aklımla düşündüm. Kuşları izlemek kadar keyifli olabilir miydi kuşları yazmak? Bunu şimdi anlıyorum. Yazmak her şeyden daha çok keyif veren bir şeymiş. Dedem konuşmasına devam etti:

-­Al bu defteri ve kalemleri. (Küçük mavi defteri ve iki kalemi elime tutuşturdu.)

-Ne yapacağım bunlarla?

-Yazacaksın evladım. Ne istiyorsan yazacaksın. Bu hayat, içini boşalmadığın sürece yakanı bırakmaz. Sana iki kalem veriyorum. Birinin adı tükenmez diğeri ise okulda kullandığın gibi kurşunkalem. Zaman içinde, tükenmez kaleminin de tükendiğini göreceksin. Bu hayatta tükenmeyen hiçbir şey yoktur. Kurşunkalemin ise sen yazdıkça küçülecek. İşte bu bize en güzel mesajdır. Yazdıkça küçüleceksin evladım. Çünkü yazmak korkakların işi değildir. Yazmak, içini kağıda dökmeyi başarmaktır. Sen kuşları yaz, bakarsın bir gün bütün dünya kuşları senden dinlemek ister.

-Peki dedeciğim.

O gün bugündür elimden kalem düşmedi. Ne yazdığıma bakmaksızın durmadan yazdım. İşte bugün hala kulağımda dedemin o cümlesi çınlar:” Sen kuşları yaz, bakarsız bir gün bütün dünya kuşlar senden dinlemek ister.”

“Bütün dünya kuşları benden dinlemek ister miydi?” diye düşündüm bütün gün. O gün yazmaya başladım ve o gün bugündür içimi, döktüğüm kağıtlardan topluyorum. Aşkımı döktüğüm kağıtları, bir kuş gibi göğüs kafesimden salıyorum. Dedem olmasaydı belki de bir ömür içimde hapis kalacaktı o kuşlar. İyi ki o gün bana o kalemleri vermiş. Aile, insan hayatında muhakkak ki çok kıymetli bir değer, fakat dışarıda da bir hayat var. Tanıştığımız insanlar, tanışmak zorunda kaldığımız insanlar ve mekanlar, bir ömür boyu hayatımıza hayatını kazıyacak isimler…

Rüzgar ismini annem Müberra Hanım koymuş. Ben bu hayatta en çok ismimi sevdim. Annem hep çok anlamlı bir ismim olduğunu söyler ve bu isme göre davranmam gerektiğini anlatırdı. Şimdilerde daha iyi anlıyorum ki bahsettikleri isim, “Demirsoy” ailesinin bir ferdi olmamdan geliyordu. Rüzgar ne suya ne ateşe yenilirdi. Suyu oradan oraya sürüklerdi, ateşi ise bir hışımla yayabilirdi. Bir de Eylül vardı. Rüzgar, Eylül’e hiçbir şey yapmıyordu. Ne savurabiliyor ne de yayabiliyordu. Eylül, hayatıma kazıdığım ve hiç silemediğim bir isim oldu. Belki de bütün ömrümü ıslanarak geçirdim ve bundan Eylül’ün hiç haberi olmadı.


Posted from my blog with SteemPress : https://harunbadilli.000webhostapp.com/2018/06/bana-ikimizi-anlat-bolum-3

Sort:  

Go here https://steemit.com/@a-a-a to get your post resteemed to over 72,000 followers.

İyi günler, yazınız @kusadasi ve @try-market tarafından yürütülen Küratör Projesi için seçilmiştir. Cointurk etiketini kullanarak daha fazla destek alabilirsiniz.
Proje kapsamında daha detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Cointurk Discord Kanalı
image.png

Coin Marketplace

STEEM 0.17
TRX 0.15
JST 0.028
BTC 61651.16
ETH 2369.36
USDT 1.00
SBD 2.50