İnternette Olmayan Neyi Öğretebilirsin?

Bu soru, birkaç yıl önce katıldığım bir kursta, kursu veren hocaya kendi oğlunun (7–8 yaşlarında) sorduğu bir soruydu.
Şimdi soruyu önümüze alıp iyice düşünelim. “İnternette Olmayan Neyi Öğretebilirsin?”. Evet soru bu. Sahiden “neyi öğretebilirler?” ya da biz “neyi öğrenebiliriz?” . İnternette aradığımızın öğrenmek istediğimizin milyarlarca kat fazlasının olduğu şu dönemde, Kim? Kime? Ne Öğretebilir? Her aradığımızı internette bulamaz mıyız?

Elbette bulabiliriz. Hemde kat kat fazlasını saniyeler içinde bulabiliriz. Fakat biz istiyoruz ki birileri zorla öğretmeye çalışsın, ite kalka birşeyleri öğrenelim. Öğrenmek istediğimiz, öğrenmek için can attığımız bir konuda hiçbir şey bilmeden koşa koşa kursa gidiyoruz. Tabi doğal olarak kursun büyük bir kısmı, internetten saniyeler içinde bulup, belki bir gün içerisinde öğrenebileceğiniz kadar bilgiyi vermekle geçiyor.
Markette hem kasaya en yakın hemde kilosu 1 lira olan elmayı poşete doldurup almaktansa, kasaya en uzak noktada ve kilosu 100 lira olan paketlenmiş elmayı almayı mı tercih edersiniz?
Öylesine hazırcı bir hale geldik ki, hazır olan kötü ya da iyi hiç ayırt etmeden elde etmeye çalışıyoruz. Kursları bir tarafa bırakalım, Üniversitelerde bile durum aynı. Yıllar önce okulda öğrendiği “hazır” bilgi ile insanlığa faydalı olacak bireyler yetiştirilmeye çalışılıyor. Üniversitelerde İnternette olmayan hiçbir şey öğretilmiyor. Hatta internette olan bilgiler ezberlenmeye zorlanıyor.
İşin özü şu ki, kolayca elde edilebilen ve birçok kişi tarafından bilenen bilginin peşinde koşmak bizi bir yere taşımaz. Kuralları ezberlemek, hata yapmayacağımız anlamına gelmez. Asıl öğrenilmesi gereken kurallar, teoriler, formüller değil, bunların nasıl ortaya koyulduğu, nasıl geliştirilebileceğidir.