Üniver-Site!

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki şimdi bahsedeceklerim, benim de 4+1 yıldır okumaya çalıştığım ve +2 yıl daha okumaya devam edeceğim mühendislik fakültesini baz almaktadır.
Öyle düşünüyorum ki mühendislik asla ve asla kağıt üzerinde öğrenilecek ve öğretilecek bir meslek değildir. Hatta ve hatta mühendis olmak sadece mesai saatlerinde, okulda öğrendiklerini uygulayarak hayatınızı sürdürebileceğiniz bir meslek değildir. Mühendis olmak ne kadar basmakalıp bir söz olsa da yaşam biçimidir ve bu asla kağıt üzerinde öğretilemez. Geçtim ki benim okuduğum bölüm olan Bilgisayar mühendisliği hiç öğretilemez.

Şuanda “Üniversite” diye adlandırdığımız kurumların(çoğunlukla) mühendislik alanında verdikleri eğitimleri hiçbir şekilde yeterli ve doğru bulmuyorum.
Mühendislik fakültelerinde, öğrenciler nasıl daha iyi bir mühendis olarak mezun edilebilir düşüncesi yerine nasıl hayattan bezdirilir politikası yürütülmektedir. Ve bu politikayı yürüten bu politikaya destek veren kişiler ise yine mühendislik fakültelerini aynı düşünceye sahip kafa yapılarıyla çok büyük bir yanlış olan ezber yöntemini kullanarak yüksek ortalamalarla bitirip, devletin yaptığı hiçbir değerlendirme vasfı olmayan sınavlardan yine yüksek puanlar alarak “Akademisyen” vasfıyla bulundukları mertebeye erişmiş kişilerdir.
Okuduğu bölümü hiç fena olmayan bir ortalamayla bitirip mezun olduktan sonra meslek hakkında hiçbir fikri olmadığını fark eden yeni mezun arkadaşımız “ne yaparım, nerelere giderim” diye dizlerini dövmeye başladığı anda başının üzerinde bir ampul yanar var ve “Eureka! Eureka!” Diye bağırarak hemen ÖSYM’nin sitesine girip ALES -YDS tarihlerine bakar. Artık bir amacı vardır “Akademisyen olup yan gelip yatmak”. Yan gelip yatmak diyorum çünkü toplumun %90’ı şunu bilir ki akademisyen olmak demek “Ben dersimi anlatır çıkarım” demektir. Neyse artık bir amacı olan yeni mezun kişisi 4 yıllık üniversite hayatında ve 16 yıllık toplam eğitim-öğretim hayatında da olduğu gibi kitaplar açar önüne, sorular çözer, soru tipleri ezberler ve sınav günü geldiğinde göğsünü kabarta kabarta sınavına girer, çünkü adeta herşeyi bilen ama bildikleriyle hiçbir şeyi tek başına yapamayan bir bilgisayar hardiski gibi ağzına kadar ne işe yaradığını bile bilmediği bilgiyle doludur yeni mezun kişisi. Sınavları bitmiş sonuçları göz kamaştıran yeni mezun kişisi artık kendine yüksek lisans yapacak bir okul aramaya başlar… Bulur… Yüksek lisansa başlamış ve hatta asistan bile olmuş daha 23–24 yaşlarındaki mühendislik namına hiçbir şey bilmeyen sözde mühendisimiz sadece ve sadece 1 yıl önce derslerinden sadece yüksek notlar alabilmek için gecesini gündüzüne katıp ezber yaptığı hocalarının ayak işlerini yapmaktan yine mühendislik namına kendisine hiçbir şey katamadan yüksek lisansını da bitirip yeni öğrenciler yetiştirme hakkını kazanır ve yıllar yıllar önce ezberlediği o bilgi taneciklerini, herşeyden habersiz garibim heyecanlı mühendislik öğrencilerinin üzerine saçmaya başlar. Ne olduğunun daha farkına bile varamadan bilgi tanecikleri arasında boğulan zavallı öğrenciler için 2 seçenek vardır, ya hoca dedikleri mühendislik hakkında hiçbir bilgisi olmayan akademisyen kişisinin yolunu seçip yine onun gibi akademisyen olmak ya da aynı kişinin onları umarsızca bıraktığı bataklıktan kendi çabasıyla kurtulup Mühendis olmak.
İşte Üniversite dediğimiz kurumlar, verdikleri eğitimler, eğitimi veren kişiler benim gözümden aynen böyledir. Bu şekilde sürdürülen bir sistem ile ortaya çıkacak teknoloji ancak ve ancak son yıllarda bir oyuncak mağazasına girmiş birinin bile inanmayacağı bir sloganla, “Türkiye’nin ilk İnsansı Robot Fabrikası”, üretim yapan, teknoloji geliştirdiğini söyleyen kişilerin prim yapmak için ürettiği, 90’lı yıllarda üretilen mutfak robotları kadar bile vasfı olmayan demir yığınları olacaktır.

Coin Marketplace

STEEM 0.17
TRX 0.13
JST 0.027
BTC 60562.69
ETH 2903.08
USDT 1.00
SBD 2.34