Atina'nın Keyfini Kaçıramazlar

in #travel7 years ago (edited)

Ketum bir kenttir Atina. Sembolü Akropol'den baktığınız zaman sıkışmış, bunalmış yığınlar bütünü gibidir. Akropol'ün yamaçlarından başlayarak adım adım keşfe çıktığınızda ise her sokağında farklı bir dünyayla karşılaşırsınız. Ama Atina'da bulunmak çoğu zaman bu kenti bulmaya yetmez.

Atina, Akdenizlidir. Alabildiğine salaş, alabildiğine umursamaz...


source

Sıcak, nem, beton ve öldürücü trafik keyfini kaçırmaya yetmez bu şehrin. Kimse gergin ve aceleci adımlarla yürümez. İlk şoku şehre girdiğinizde yaşarsınız. İnanılmaz bir trafik vardır, yollar birbirini kesmiştir, sıcak bunaltıcıdır ama etrafta gergin kimseyi göremezsiniz.

Siz stresten, geç kalmış olmaktan vücudunuzdaki elektrik miktarını yükseltirken, etraftakiler gayet relaks bir şekilde gülümsemektedir. "Yok bu kadar da olmaz, neden kimse kızmıyor?" derken asıl şoku yaşarsınız; taksi şoförünüz yolun ortasında durmuş, ağır adımlarla bagajınızı indirmiş, paranızı almış ve bozukluk kutusundan size iade edeceği miktarı ayarlamaya çalışmaktadır. Duran trafiğe bakıp 'şimdi kıyamet kopacak' derken kimsenin klakson çalmayı bile akıl etmemesi, buna karşılık şoförünüzün de acele etmek gibi bir davranışı sergilememesi karşısında siz de bu şehrin havasına katılmaktan başka bir seçenek bulamazsınız. Çaresi yok, Atina'daysanız hiç bir şeyi umursamayacaksınız.


source

Syntagma (Anayasa) Meydanı'na gidecek, parlamento binası Vouli'nin önünde biraz tuhaf, biraz komik ama hep ciddiyetle yapılan askeri törenleri izleyecek, Kolonaki yönüne doğru kalabalığın arasına karışacak, parıltılı mağazalarınki neredeyse tamamı ayakkabı mağazalarıdır, arasından dolaşarak devam edecek, Ortodoks Kilisesi'nin önündeki Metropolitlik'in önündeki siyah cüppeli papazlara bakınacak, frappe içecek ve sonrasında Monastraki'ye ulaşacaksınız. Bunu yapmanızı kimse söylemez size. Bu, burada gelenektir ve siz istemeseniz de ayaklarınız kalabalığa uyar. İşte burada kalabalıklartan ayrılmak gerekir. Çünkü Monastraki Metro İstasyonunun karşısında çok tanıdık bir simaya, adeta eski bir dosta rastlarsınız.


source

Belki mahzundur, boynu büküktür ama ‘bizdendir'. Buruk bir tebessümle selamlarsınız. Mustafa Voyvoda Camii'dir karşınızdaki. Osmanlı'dan sonra minareleri sökülmüş, şadırvanındaki ahenk susmuş olsa bile o yine de Osmanlıdır. Ağır adımlarla Plaka'ya doğru tırmanırsınız, tavernalar arasından. Burada da bir diğer dost karşılar sizi: Fethiye Camii. Ziyaretçilerini zakkum çiçekleri arasından selamlayan bu cami de tıpkı Voyvoda Camii gibi mahzundur. Etrafı Yunan mimarisinin mükemmel örnekleriyle doludur ama o bugün sadece kapısı kalmış medreseyle karşılıklı dertleşir sanki.


source

Plaka'dan sonrası ise Akropol'dür. Aslında Atina demek Akropol demektir. Bu biraz da Atinalıların tavrından kaynaklanır. Dış dünyaya Akropol ile satar kendini. Fakat Atina'da çok hissedilmez Akropol. Şehir öylesine gelişigüzel yayılmış hatta serpiştirilmiştir ki Akropol'ü adeta gizler. Herşeye rağmen Akropol, bu şehrin ana öğesidir. Dünyanın ilk şehir devleti, ilk demokrasisi sayılan Atina, aslında Akropol'dür. Bu yüzden Akropol'ü alıp çıkarsanız bu kent alelâde bir Ortadoğu kentinden farksız hale gelir.


source

Söz Ortadoğu'dan açılmışken eğer Taksim Meydanı sayılan Syntagma'dan Omonia'ya doğru giderseniz bu sefer de Atina'nın doğulu yüzünü görürsünüz. Pireous'a ilerledikçe koyu tenli, çekik gözlü 'misafir'lere rastlarsınız. Misafirdirler çünkü hepsi umuda yolculukta Atina'yı bir durak olarak görmekte ve öyle de kullanmaktadırlar. Aslında Atina'ya asıl hükmeden, Kolonaki'nin yamaçlarına yaslandığı Likavitos Tepesi'dir. Zirvedeki küçük ve tabii ki beyaz kilise her yerden görülür. Ama Akropol kadar bilinmez, hatta Atina'yı iyi bilmeyen burayı hiç duymamıştır bile.


source

Bir bakıma aldatıcı bir kenttir de Atina. Bir deniz kentidir ancak şehrin içindeyken bunu hiç hissedemezsiniz, hatta unutursunuz. Deniz şehri olduğuna şahit olmak için Syntagma'dan denize doğru Syngrou Bulvarı'nı geçmeniz gerekir. Denize ulaştığınızda karşınıza iki seçenek çıkacaktır. Sağa dönerseniz Pire'ye, Türk Limanı'na ve Paşa Limanı'na gidersiniz. Pire, yol boyunca sıralanmış mavi—beyaz balıkçı lokantalarıyla tipik bir Akdenizlidir. Eğer Pire'ye değil de sola dönerseniz, İstanbullu Rumların kurduğu Paleo Faliron'u, Alimos'u görürsünüz.


source

Denizin dingin sularına bakan onlarca taverna cıvıl cıvıldır. Hep diyoruz ya Atina Akdenizlidir diye, işte burada bunu tam yaşarsınız. Kısa yaz gecelerinin uzun yemeklerinde şen kahkahalar grek melodilerine karışır. İçilen su da olsa şerefe kaldırılır, ama asla sarhoş olunmaz. Çünkü sarhoş olmak, misafire, balığa, Atina'ya ve dahası Akdeniz'e hakarettir. Tüm bereketi ve güzelliğiyle sarhoş etme hakkı sadece ve sadece Akdeniz'in kendisindedir.

Coin Marketplace

STEEM 0.16
TRX 0.13
JST 0.027
BTC 58440.50
ETH 2618.70
USDT 1.00
SBD 2.39