Hasan Öğretmen 6 Bölüm 2 - 4 Eylül 1967

in #tr5 years ago (edited)


Kaynak
4 Eylül 1967
Cumartesi

Mehmet amca konuşmaya başlamadan önce duraksadı hafiften. Sedirin üzerinde sol ayağını altına almış, sağ bacağını da karnına doğru toplamış bir vaziyette oturuyordu. Kafasındaki kasketi çıkardı, sağ dizinin üzerine geçirdi. Sonra hafif sola doğru yaslandı. Sağ elini kafasının üzerine koydu, yüzünü siler gibi çekti aşağıya. Odanın içine boş boş bakıyordu. Derin bir nefes aldı. Gözleri dolar gibi oldu. Konuşmasa akacak gözlerinden yaş. Sanki ağlamamak için konuştu. Sesi titreyerek girdi söze.

“Aaahh beyim Aaahh. Benim bir Serpil’im vardı. Bir tanecik kızım. Evimin neşe kaynağı. Kıvır kıvır saçları beline kadar inerdi. Her zaman gülerdi yüzü. Onun o gül yüzünü görmeden günüm iyi geçmezdi” dedi.

Mehmet amca öyle bir girdi ki lafa. Anladım Serpil’in öldüğünü. Küçük Serap hiç bahsetmedi ablasından. Evin tek kızıyım demişti. Kim bilir belki de oda ablasını hiç görmedi. Ben Mehmet amcanın haline çok üzüldüm. Kızının adını zikrederken bile boğazı düğümleniyordu. Koca adam kızını anlatırken karşımda eriyordu. Bir kızı olduğunu ve öldüğünü düşündüğüm için hiçbir şey diyemedim. Sustum kaldım öylece. Mehmet amcada durmadı zaten. Konuşmaya devam etti. Konuştukça azalıyordu sesindeki titreme. Konuştukça hafifliyordu sanki yükü.

“İlk evladımdı benim. Gözüm gibi bakardım ona. Her şeyin en iyisi onun için olsun diye çabalar didinirdim. Kimseler kız bebesini okula göndermezken, ben Serpil’im okusun dedim. Kardeşi Tekin’le beraber Cimşit köyündeki okula gönderdik. Geç başladı okula ama olsun, okumanın yaşı yok dedik beyim. Kardeşinden iki yaş büyüktü ama aynı dersleri görüyordu. Her şey güzeldi beyim her şey. Diğer kardeşi Ahmet de onlarla beraber okula başladı. Öyle umutluydum ki ondan. Hep gelir dizimin dibine oturur. Bende öğretmen olacağım baba derdi. Güzel saçlarını okşardım. Ol tabi yavrum ol derdim. Öğretmen ol da bizim köyümüzdeki bebeleri de sen okut.”

Mehmet amca kızını anlatırken. O günlere göç etmiş gibi oluyordu. Kızının adını her anışında sanki onu görüyordu karşısında. Onu anlatırken gözleri yaşlıydı ama yüzü gülüyordu. Çok severdim kızımı dediği belliydi yüzünden.

“Ne olduysa beş sene önce oldu beyim. Serap daha kundaklı bebeydi. Biz bu çocukları yine gönderdik okula. Artık okulun son günleriydi. Tarlada işler arttığı için herkesin bebesi gitmezdi okula. Ama Serpil ben gidecem diye tutturdu. Kıyamazdım hiç. Bir dediğini iki etmezdim. Tekin ve Ahmet’i de al yanına git dedim. O sene öğretmenleri de başka şehre gidecekmiş. Bir daha bu öğretmeni görmek nasip olmaz iyice hasret gidersinler diye izin verdim. O gün okul dönüşünde Tekin ve Ahmet ablalarına sen eve git biz Altı’nın tarlasına uğrayacağız demişler. Serpil’de ikilememiş. Çocukları koymuş yolun ortasında başlamış köye doğru yürümeye. Cimşit köyünden gelen yol uzun olur diye Çocuklar hep arkadan kanalın yanındaki yollardan gelirdi. Serpil kanalın yanından geçerken kanaldaki suyu görmüş beyim. Oturmuş kanalın başına ayaklarını sokmuş içine. Okulda yesinler diye anasının yanlarına verdiği azıktan kalanı çıkarmış yemeye durmuş. Anaları çok kızardı beyim. Verdiklerimi yemeden gelmeyin diye. Eve elinde azıkla dönmek istememiş belli. Biz o gün hiç bilemedik ne olduğunu beyim. Tarladan gelmişiz yorguna argın. Ben eve girdim hanım çocuklar nerde deyince aklıma düştü. Daha gelmediler mi? diye ayaklarımı çıkarmadan geri döndüm. Avludan geçtim, tam yola çıkacam Ahmet’i gördüm. Koşarak geliyordu çeşmenin yolundan. Baba diye bağıra bağıra geliyordu gözleri yaşlı. Soluk soluğa kalmış. Ahmet’i öyle görünce neler geldi aklıma. Konuşamadı çocuk. Ablam baba ablam dedi. Nasıl koştum? Nasıl vardım kanalın yanına bilmiyom beyim. Tekin kanal başında abla diye bağırıyordu. Yerde duran iki çarık, iki çorap, bir de azık heybesi ilişti gözüme. Bağırdık bağırdık da bir cevap alamadık. Tüm köylü kalkıp geldi kanal boyu aradık Serpil’imi. Ama bulmadık. Ne olduğunuda bilmiyorduk beyim. Suya mı? düştü yoksa…”

Der demez düğüm oldu boğazı. Başka bir ihtimali düşünmek dahi istemiyordu Mehmet amca. Çenem titriyordu. Gözlerim doldu. Ağzımı açıp da tek kelime edemedim. Ne desem ne yapsam bilemedim. Elimi omzuna koydum Mehmet amcanın. Kafasını çevirdi bana baktı. Dolu dolu gözlerimi gördü.

“Sonra bir köpek sesi duyduk beyim kanalın iyice ilerinden. Hiç durmadan havlıyordu hayvan. Herkes birden o tarafa koşmaya başladı. Köylü kanalın iyice ilerisine su biriksin diye set yapmış. Köpek setin başında havlıyor. İyice yaklaşınca gördüm evladımın cansız bedenini gidemedim yanına. Çözüldü ayaklarımın bağı yıkıldım beyim. Köylü hemen çıkardı setin içinden Serpil’imi. Yere yatırdılar. Vallahi sürünerek gittim yanına. Kaldırdım yerden kucağıma yatırdım. Saçını okşadım güzelce. Serpil’im kalk kızım dedim. Gözlerini o an açsa her şeyimi verirdim beyim. Ama o gün canımdan bir canı toprağa verdim.”

Lafını kesip araya giremedim. Mehmet amca dur anlatma diyemedim. O anlatırken ciğerleri parçalandı, benim dinlerken. Artık kendimi tutamıyordum. Ağlıyordum Mehmet amcanın karşısında. O da konuşmaya devam ediyordu.

“Çok çocuğum öldü benim beyim. Doğduktan sonra bir bilemedin iki ay yaşayan evlatlarım oldu. Bu köyde böyle ölüm çok olur. Ama Serpil gibi genç kız olmuş bir evladı kaybetmeyi kaldıramadım ben. Onun üzgünlüğünü atamadım içimden. Ben kendimi suçladım yıllarca. Okumaya göndermeseydim dedim. Öyle ya beyim göndermeseydim kızım şimdi burada olmaz mıydı? Hanımda hep kendini suçladı. Azık yemeye oturmuş kanalın kenarına keşke yemeden geldiklerinde o kadar kızmasaydım dedi. Suç bizde miydi? onu da bilemedik ki beyim. Köylü desen hep başka başka şeyler konuştu. Kendini öldürdü diyende oldu, kaçmaya çalıştı diyende. Kimisi başkası attı onu suya dedi. Kimseye de bir şey diyemedik. Ama hiç bilemedik beyim. O kanala nasıl düştüğünü. Şimdi sen sorduğun sorunun cevabını aldın mı? Beyim. Söyle Raziye Hanım vermesinde kim versin arazisini. Okul yolunda evladını kaybeden bir benim hanımdır” dedi.

Sorduğuma soracağıma bin defa pişman oldum ama artık geriye de dönüş yoktu. Okulun yeri de kendisi de daha bir anlamlı oldu şimdi. Bu köye bir okul şart. Anlamak için bunca şeyin olasına gerek var mıydı? Ya da bu köyde bir okul olsa Serpil hala yaşıyor olur muydu? Bunu kimse bilmeyecek.

Mehmet amca daha bir rahatlamış görünüyordu. Sanki içinde bu anıyı zorla tutuyormuş da anlatınca büyük bir yükten kurtulmuş gibi. Bense yüreğime başka bir yük yüklüyordum. Okul ile ilgili yaşananları öğrendiğim her bir olayda hırsım ve hevesim biraz daha artıyordu. Gözümdeki yaşları sildim ve ayağa kalktım. Mehmet amcadan helallik aldım.

“Nereye gidiyorsun öğretmen” dedi.

Gülümseyerek cevap verdim.

“Temizlenecek çok ot var Mehmet amca. Bir yerden başlamak lazım” dedim ve düştüm yola.

Umarım bu yolda sağlam adımlarla yürüyebilirim. Umarım bu köydeki çocuklara umut olabilirim…

Sort:  

You got a 92.86% upvote from @spydo courtesy of @yusufyusuf! We offer 100% Payout and Curation. Thank you.

You got a 16.07% upvote from @minnowvotes courtesy of @yusufyusuf!

You got a 95.67% upvote from @luckyvotes courtesy of @yusufyusuf!

Coin Marketplace

STEEM 0.19
TRX 0.15
JST 0.029
BTC 63156.23
ETH 2560.33
USDT 1.00
SBD 2.83