Hikaye 101 (Story 101)

in #tr7 years ago

1518390634_640_426.jpg

Hikaye 101

Size bir hikaye anlatacağım, önceleri duyulmamış bir hikaye bu. Evvel zamanın içine sığmayıp sayfalara taşmış ve günü geldiğinde filizlenmiş, toprağı eşeleyip önümüze çıkmış, basmamak için uğraş göstermemiz gereken hikayelerden. Hayatlarımızdan söküp çıkarttığımız, ya da çıkartmak için uğraştığımız hikayelerden.

Yalan.

Size bunun neden yalan  olduğuna dair hikaye anlatabilirim mesela. Neden size önceleri duyulmamış ve evvel zamanın bağrında yeni filizlenen bir hikayenin anlatılamayacağını anlatabilirim. (Yeterince karışık oldu.)


Basitçe;
Yeni hikaye yoktur. 
İnsanoğlu var olduğu bütün o yıllar boyunca, ki bu epey vakit demek, hikaye anlatmayı hiç bırakmadı. Önce, belki de sessiz sinemavari şekilde anlatılan hikayeler vardı, sonra seslerle ve sonra, bizim de kesin olarak bildiğimiz şekilde, yani resimlerle anlatılan hikayeler. Sonra bu resimler deforme oldu ve harfler oluştu.

İnsanla yaşıt bir uğraş hikaye. Bunun için diyorum ki keşfedilmemiş bir hikaye yoktur. Yazdığımız hikayelerin çoğu yazıldı. Tek bir farkla: onları biz yazmadık. Bizim bakış açımızla yazılmadı.

Harry Potter'ı Tim Burton'ın yazdığını düşünelim. Harry Potter büyük ihtimalle ölüler diyarına bir kez uğrar, Ron ve Hermonie yerine yılanları arkadaş olarak seçebilirdi. Somut bir Tim Burton örneği verelim; Christopher Nolan ve Tim Burton'un Batman filmlerinin arasındaki farkları düşünelim. İşte bu farklar sizin hikayeye olan katkınız.

Üslup

Üslup nedir önce bir TDK'dan yararlanarak bakalım;

"Sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi, biçem, tarz, stil."

Üslup anlattığınız hikayenin sizin olduğunu belirler. Okuyucular gözünde altta yazacağınız isminizden daha değerlidir. Çünkü isminizin değerini üstteki yazınız belirler. Polisiye türünü seversiniz ya da Virginia Wolf'u seversiniz. Üslubunuz bazen yazdığınız türün altına da imzanızı atmanızı sağlayacaktır.

Üslubunuzu bulmanız epey vakit alacak. Hani bir kitap okursunuz ve ardından aklınıza gelen bin bir fikirden birini yazmaya başlarsınız. Hikayeniz bittiğinde ve geri çekilip okuduğunuzda bitirdiğiniz kitabın yazarına benzer bir hikaye çıktığını fark edersiniz. Bu sadece bizlere değil, kitapları basılmış yazarlara da olur. Mesela Stephen King'de bile bu durum vardır.

Bu üslup olayını çözmenin ya da kontrol etmenin tek yolu okumak. Okumadan yazmaya başlamak yürüyen birini görmeden yürümeye başlamak gibidir. Yazarsın ve bunun mükemmel olduğunu düşünürsün. Böyle düşündüğün anda aslında eksik olan yanlarını göremez, kendini geliştiremezsin. Okumak, kıyaslamak için, dolayısıyla kendi üslubunu geliştirmek için gereklidir.

Okumak

Basitçe; Elinize ne geçerse okuyun.

Gayet açık, bir sırada bekliyorsanız açın kitap okuyun. Yolculuk yapıyorsanız ve yanınızdaki kişi sizinle konuşmuyorsa, ders aralarında, rutin olarak belirlediğiniz saatlerde, bilgisayarınızı, telefonunuzu her elinize aldığınızda okuyun. Hikaye okuyabileceğiniz yerler, siteler, e-kitaplar bulun ve okuyun. Yorum yazılabiliyorsa, eksiklikleri ve güzellikleri yazın. Hikayeyi inceleyin. Çözün. Paylaşın ve gelişin.

Stephen King, kendisi duayendir bu yazı işlerinde. O da okumadan olmaz diyenlerden. Aslında bunu demeyen yazar yok sanırım. Fantastik kitaplara aşinaysanız Patrick Rothfuss diye bir yazar vardır. Kariyeri boyunca bildiğim 4 kitap çıkarmış bu yazarın bloguna bakarsanız kendisinin epey kitap okuduğuna şahit olursunuz. Neymiş; okumadan yazmak olmaz.

Okumak bütün bunların yanında bir tetikleyici görevi de görür. Hangimiz Harry Potter'ı okuduğumuzda kendimizi o dünyada hissedip, bittiğinde o dünyanın içerisinde biraz daha kalmak için hayran hikayeleri (funfiction) yazmadık. Hayran hikayeler yazmak, rutin oluşturmak için bir teknik olarak kullanılır. Konu sıkıntısına birebirdir. Ama unutmayın bu ilk adımlardaki bir alıştırma sadece.

Okumak yazmanın birinci kuralı.

Gözlem

İnsanlar kendilerini dinlemeyi severler.

Hikaye anlatıcılığı aslında bir şekilde insanları insanlara anlatmak; sadece biraz süsleyerek, ilgi çekici hale getirerek. Üstte, birisi sizle konuşmuyorsa kitap okumanızı tavsiye etmiştim. Otobüsler, kafeler, sokaklar insanlar hakkında küçük detayların açığa çıktığı güzel yerler. Bu yüzden arada kitap okumak yerine insanlarla konuşmak, izlemek, dinlemek size daha fazla katkı sağlayabilir.

Düşünsenize, bir hikaye, roman veya şiir okuduğunuzda bizim o kitapla samimi bir ilişkimizi oluşturan bu ince detaylar değil mi? Tanıdık bir hareket görünce sanki yan komşumuz, abimiz, ablamız, anne-babamız kadar yakın olmuyor mu kitaptaki karakter. İşte bunlar hep gözlemle edinilebilecek ince detaylar ve detaylar önemlidir.

İlham

İlham diye bir şey yoktur.

Tamam bu benim şahsi görüşüm, katılır veya katılmazsınız ama ilham, öyle perileriyle gelip zihnimizde belirdiği ve bütün hikayeyi toptan kağıda döktüğü bir "şey" değil. İlham dediğimiz olsa olsa bir hikayenin fikrini oluşturabilir, en fazla. Hikayenin bir temeli, konusu, yapısı olması gerekiyor, ilham ise bunun sadece sislerin ardında kalmış bir yansıması gibi. Onun bulunduğu Kaf Dağı'na çıkmanız, karlı tepelerin, zar zor ayakta duran köprülerinden geçmeniz, donmuş bir gölün üzerinden ince buzu kırmadan geçmeniz ve hikayeyi oluşturmanız gerekiyor.

Sort:  

Teşekkür ederim. Bu 101'in ilk postuydu. Araya çıktık. Devamı da gelecek. :)

hocam bizimle paylaşmanızı beklerdik böyle güzel bir yazıyı ve hesabı. bugün fark etmemiş olsak biraz daha değer kazandırırdık hikayeye.

Coin Marketplace

STEEM 0.19
TRX 0.16
JST 0.033
BTC 64167.02
ETH 2769.14
USDT 1.00
SBD 2.67