Lunapark

in #tr7 years ago (edited)

Benim büyüdüğüm mahallede lunapark vardı. Büyüdüğüm şehirde, en azından benim için, bu bir ayrıcalıktır. Çünkü bir çocuk için lunaparka gidilen günler neresinden bakarsanız bakın özel olur. Mesela bizim orda kimse lunaparka önünden geçerken uğramaz, evden lunaparka gitmek için çıkar.
Büyüdüğüm mahallede, ben büyüyene kadar tam on iki yıl geçirdik. Bu on iki yılda, tamı beş ev değiştirdik. Kirada olmamıza ve başka bir yerde kendi evimiz olmasına rağmen o mahallede oturuyorduk. Yalnız lunapark o mahallede diye değil, aynı mahallede sağlık kabini işleten annem burayı çok seviyor diye. Bu durum, mahallede lunapark olmasından daha önemliydi benim için. Çünkü annemin o küçük ailemizi bir arada tutmak uğruna nasıl uğraştığını görseydiniz bana hak verirdiniz. O evden bozma zemin katı -başka eve çıkacak durumumuz olana kadar -hem ev hem ekmek teknesi yaptı annem bize. Ne sabahları otlu peyniri çok kaçırınca tansiyonu çıkan ninelerle, ne de gece kafaları yapıp birbirlerini kesen sarhoşlarla uğraşırken sesi çıktı annemin. Şuan anlıyorum ki kimse beş lira için yatağından çıkarılmak istemezmiş. Ama dünyayı sikine takmayan bir kocanız ve bakmanız gereken iki çocuğunuz varsa, ocak ayının o ayazında seksen altı yaşında bir herifin sikindeki sondayı sökmeye gitmek zorundasınızdır. Gecesi gündüzü yoktu annemin; geceleri bunlarla uğraşırken, gündüzleri gerek iş yerinde gerek mahallenin dört bir yanında şifa dağıtmaya devam ederdi. Öyle Florence Nightingale ekolünden geldiğinden değil de; ekmek parası işte. Yinede bu kadar hengamenin arasında birde benimle uğraşırdı. Küçüktüm o zamanlar ve bu yüzden annemi anlayamayacak kadar bencil. Ben hep ortadan kaybolurdum annem de beni arardı. Bazen bir ağacın tepesinde, bazen bisikletle yeni ufuklara yelken açarken, bazende lunaparkttan dönerken bulurdu beni.
O zamanlar lunaparka çıkan yolda bir çamlık vardı. Şimdi çam ağaçlarını kesip ordu evi yaptılar göl manzaralı. Ordu evinden önce çamlık pek tekin bir yer değildi aslında. Belli bir saatten sonra içmeye, araba da sevişmeye gelenler olurdu. Ne kadar ilgimizi çeksede o yaşta bir çocuğun şahit olmaması gereken şeylerdi bunlar. Mesela ben hayatımda ilk kez gerçek bir sütyeni o çamlıkta gördüm, otuz metre ilerisinde sahibinin cesediyle birlikte. Bu yüzden annem mahallenin lunapark olan tarafına gitmemize pek izin vermezdi. Tabi ki ben de annemi dinlemeyip bu keşmekeşin yükünü beraber omuzladığımız badim, can yoldaşım, sırdaşım, silah arkadaşım Kadir’le birlikte ilk boşlukta lunaparkta alırdım soluğu. Kadıncağızın koşturmaktan ortalarda olmadığımızı anlaması birkaç saat sürüyordu zaten. Biz de o bir kaç saatte hiç paramız olmadığı halde tüm aletlerde üç tur atar öyle giderdik eve. Çünkü mahallenin ne kadar iti kopuğu varsa lunaparkta çalışırdı. Şartlar çok iyiydi onlara göre; sigara parası çıkıyor, akşama kadar mavra, karı kız da var daha ne istesinler. Neyse o zamanlardan beri iyi anlaşırım it kopuklarla, severler beni anlayacağınız. Bu sayede hep bedava bindim aletlere. Kertiş Mehmet abi vardı mahallenin önde gelen abilerinden, bizim iki alt sokakta oturan arabın abisiydi. Ne zaman beni görse “gel lan benden bir tur bin derdi”. Kendimi çok önemli biri zannederdim o anlarda. Böyle hafiften götüm kalkardı. Kalabalığın arasından alete doğru slowmation hareketlerle ilerlerdim. Sanki Yuri Gagarin az sonra Vostok uzay aracına binecek, herkes dönmüş alkışlıyor. Halbuki bendeniz zincire bineceğim kumanda odasında da Kertiş Mehmet abi var. Atmosfere gir çık altı dakika. Ama yine de diğer çocukların elde edemediği bir ayrıcalıktı bu. Hatta birkaç defa can yoldaşım Kadir’le bile atıştık bu yüzden. Beni yalakalıkla suçluyordu. Bense kıskandığından adım gibi emindim ama kırmıyordum çocuğun gururunu. “Bindirmese nolacak lan, ben yine giderim Mehmet abinin yanına diyordum”. Belki de haklıydı Kadir alete bindirmese yüzüne bakar mıydım, hiç düşünmedim, zaten o kadar politik düşünecek yaşta da değildim daha.
Gel gelelim saltanatımın zirve yaptığı dönemlerdi ki bir gün lunaparkta kavga çıkmış. Kertiş Mehmet abiyi iki yerinden bıçaklamışlar. Bir tanesini de suratına vurmuşlar. Faça bozuldu ya, bu da gurur yapmış gitmiş delik deşik etmiş elemanı. Sonrada bir daha görünmedi ortalıkta. Bizim mahalleden de çalışan kim varsa çıkarmışlar işten. Neymiş “çalışırken cigara içiyorlarmış, kafaları güzelmiş”. Bahane tabi; Mehmet abinin vurduğu elemanın babası taşakklı adammış ortalığı ayağa kaldırmış. Bizimkilerede direk yol görünmüş yani.
Lunaparkın tadı kalmadı o günden sonra. Annem herşeyi öğrendi; gizlice lunaparka gittiğimizi, sıvacı Kadir amcanın oğlu Soner’in boğulmasından sonra gitmeyeceğimize söz verdiğimiz halde göle yüzmeye gittiğimizi. Kısaca yediğimiz her boku öğrenmiş mahallenin it kopuğundan. Bir güzel bastı tabi sopayı ama hiç ağlamadım. Kertiş Mehmet abinin hepimiz için bu yükün altına girdiğini düşünüyorduk çünkü. Bu yüzden yakışmazdı ağlamak. Çocuktuk işte…
Şimdi arada yolum düşerse uğruyorum lunaparka, bir tur atıyorum içerde. Yüzler değişmiş, binmek gelmiyor içimden. İnanır mısınız o günden sonra iki defa ya bindim ya binmedim o alete, hepsinde de kafam güzeldi zaten. Yanlış anlamayın öyle parasından falan değil ama makinede kertiş Mehmet abi olmadığında eğlenemeyecekmişim gibi geliyor, bende manevi bir değeri olduğundan değil de içimden gelmiyor işte. Anlayacağınız Kertiş Mehmet abi kaybolduğundan beri ortalığın tadı yok. Ne yaptı, nereye gitti hala bilmiyorum. Bizde taşındık o mahalleden zaten. Aleti de yenilediler, yerine yeni nesil bir alet getirip bilet fiyatını arttırdılar. Yalnız oraya giden çocukların yüzleri aynı. Hâlâ…

Sort:  

Hoşgeldin .... kaleminiçok begendim çok başarılı..takipte olacağım...

Hoş buldum. Sağol.

Coin Marketplace

STEEM 0.20
TRX 0.14
JST 0.030
BTC 67698.91
ETH 3266.83
USDT 1.00
SBD 2.64