7 - Bir Anlığına Uzun Bir Hikaye(Bölüm 2)

in #tr6 years ago

IMG_20180602_171533_178.jpg

''Omnia in numeris sita sunt.''
''Ne?'' anlamamıştım.
''Yani 'her şey sayılarda gizlidir.' Pisagor, 'Evrim hayatın yasasıdır. Sayı evrenin yasasıdır. Birlikte tanrının yasasıdır.' demişti. Pisagor'a göre yedi, evrenin tümü; tanrısal güç olan üç ile dünyayı simgeleyen dördün toplamıydı. Yedi, tanrının dünya ile birleşimini simgeliyordu.''

''Yedi, olağanüstü bir sayı mı yani?''
''Evet, kesinlikle.'' deniz mavisi gözleri gülümsüyordu.
''Üçgen, ilahi ve ruhsal bir semboldür. Kare ise maddeyi; dört elemanı, bedeni, kanunu ve fiziksel düzeni simgeler. Üçgen ve karenin birleşimi, üç ruhsal ve dört maddi unsurdan oluşmuş heptad'ı gösterir. Heptad, Pisagor'un yedi sayısına verdiği isimdir. Üçgen ve karenin birleşiminden oluşan bu geometrik şekil ise evrenin ve insanın sırrını içerir.''
''Sanırım biraz karışık…'' anlamaya çalışıyordum.

''Pisagor'a göre yedi, mükemmelliği temsil eder. Pisagorcular yediye 'dönüm noktası' derlerdi. Bu dönüm noktasına gelen kişi, ruhsal olarak kendisiyle karşılaşır. Bu kişi, içindeki diğer yedi nokta ile mücadeleye girmek zorundaydı. Bu zorlu mücadele sonunda kişi, mükemmelliğe ulaşacaktı. Kişi, mükemmellik uğruna mücadeleye isteyerek katılacaktı. Ayrıca Pisagor'un yedi tane müzikal titreşimi vardı.''

Bu güzel bilgileri sonuna kadar dinleyemeden uyuyakalmıştım.
Uyandığımda host bir şeyler ikram ediyordu. Bir kahve içip kendime gelmeliydim. Ali, kitap okuyordu. Onu gördüğüme hem sevinmiştim hem de hatırımdakilerin bir rüya olmadığını anlamıştım.

Elindeki kitap Cem Akaş'ın 7'siydi. Sol kolunda zarif bir saat vardı. Sağında ise yedi renkli bir bileklik ve bir alfa işareti.
Kahvemden ilk yudumu aldıktan sonra sordum.
''Eee? Kitap nasıl?''
''Oldukça ilgi çekici…'' kitabı sade bir ayraç ile kapatıp bana döndü. Deniz mavisi gözlerine bakıyordu gözlerim. Mühürlenmiş gibiydim.

Yaklaşıyordum. Yaklaştım, yaklaştım… Dudaklarım dudaklarına değecekti neredeyse. Büyülenmiş bir mıknatıs gibi çekiyordu beni.
''Hazır mısın?'' tüm sessizlik bozulmuştu. İrkildim. Yine başımla onayladım ve o devam etti.

''Biliyor musun? Yedi, tıpta da önemli bir yer tutmaktaydı. Hipokratikler, yedi sayısının hastalıkları ve bedende yıkıcı olabilecek her şeyi yönettiğini savunurlardı.
Antikite hekimleri, acı verici hastalıkların yedi veya yedinin katı günler kadar sürdüğünü tahmin etmişlerdi.
Sir Thomas Brown, her yedi yılda bir bedenin ve zihnin doğasında bir değişiklik yaşandığını dile getirmişti. Bazı hipokratiklerin de söylediği gibi yedi hayatın eczasıdır ve tüm değişimlerin kaynağıdır.''

Boynunda güneşe benzeyen kolyeyi göstererek ''Bu nedir biliyor musun?'' diye sordu.
Kendimden emin bir şekilde ''Güneş…'' onaylamasını bekliyordum. Onaylamadı.
''O bir güneş tanrısı… Yedi, Mitraizm kültünde de önemli bir role sahip olmuştur. Mitras, bir İran güneş tanrısıdır.
Mitraizm Gizemleri'nde ruh, yedi gezegenin yer aldığı gökyoluyla ilahi varoluşa yükseliş düşüncesidir. Bu yükseliş, sembolik olarak usta olacak kişinin geçmesi gereken yedi kapıyla temsil edilir.

Ayrıca yedi, arınmanın da sembolüdür. Her kapıda giysinin bir parçasını bırakmak, dünyevi niteliklerden art arda kurtulmayı sembolize eder. Bu sembolizmin kökenleri İştar'ın yer altı dünyasına gittiğinde yedi kapının her birinde bir giysiyi bıraktığı Kadim Babil'e kadar uzanır.
Yedi kat aşağı inilir ve yedi kat yukarı çıkılır. İnsanın kendi iç varlığında yaptığı yedi aşamalı derinleşmenin sembolüdür. Ayrıca her usta bu inişi ve çıkışı yaşayarak yükselir.

Mitras Gizemleri'nde ustalar en sonunda çırılçıplak ve bütün maddi sıfatlarından kurtulmuş, ruhsal dünyada yeniden doğmaya hazır olarak sekizinci kapıya, yani Işık Kapısı'na ulaşır.
Bu kült ile bağlantılı olan kefaret ve arınma ayinleri ayın yedinci, on dördüncü, yirmi birinci ve yirmi sekizinci günleri düzenlenirdi.

Gördüğün gibi Ezgi, eski İranlılar için de yedi rakamı oldukça önemliydi.''
''Anladım sayılır. Tüm bu karmaşık bilgileri nasıl oluyor da aklında tutabiliyorsun?''
''Okuyorum Ezgi. Sürekli araştırma yapıyorum. Sadece yediyle ilgili şeyleri de araştırmıyorum. Mesela Yunanistan'ın mali krizde olduğunu duymuşsundur. Avrupa kreditörlerine oldukça yüklü bir miktarda borcu var. Bu borcun yaptırımları için Yunan halkı dün gittikleri referandum ile Avrupa'ya koca bir 'Hayır!' dediler.''
''Vay be! Demek dünyada olup bitenler ile de ilgileniyorsun ha?''
''Elbette!'' gülümsemişti yine.
''Her neyse, biz işimize dönelim. Yedi sayısı Sümer-Akad-Babil tradisyonlarında da oldukça önemliydi.

Sümer ve Akad metinlerinde yedi noktayla simgelenen ve boğa takımyıldızını oluşturan yedi şeytanın olduğu söylenir. Yedi basamaklı olan Sümer Kralı Gudea'nın tapınağına yedi göksel kürenin ziyaretçisini hatırlamak için dünyanın yedi bölümünün evi denilirdi.
Sümer-Semitik tradisyonda haftanın yedi ay bölümü ve günü vardır. Dünyanın yedi bölgesi, hayat ağacının yedi dalı ve bunların her birinin yedi yaprağı, cehennemin yedi kapısı, Tiamat'ın yedi şeytanı ve kendisini yok edecek yedi rüzgârı, yedi mühür ve yedi inancın olduğu söylenir.

Babil'de ise yedinin bolluk ve bereket sembolü olduğu düşünülürdü. Kadim Babil Ziguratı'nın basamaklı piramidi yedi katlıydı.
Ayrıca Babil'de sıcak mevsimlerde yedi burç görülemezdi, yalnızca beş tanesi ufkun ötesinde görülebilirdi. Bu görülemeyen yedi burcun kötü ilkenin diyarına gittiğine inanılırdı. Bu nedenle de yedinin tehlikeli ya da olumsuz bir sayı olduğu düşünülürdü."
Durdu. Saçını topladı ve biraz gerildi. Güzelim deniz mavisi gözlerini bana dikti.
"Mayaları bilir misin Ezgi?"

Ben deniz mavisi gözlerinin içine dalmış, deniz esintisinden tatlı hayaller kurmaya başlamıştım bile.
"Ah! Evet, 2012'nin Aralık'ında Şirince'de dünyanın gündemindeydiler. Sahi kıyamet kopmadı mı hala?"
Gülümsetmeyi başarmıştım. Ne güzel gülüyordu öyle…
"Kolomb öncesi Amerika'da Mayalar göğün yedi katlı olduğuna inanırdı."
"Atmosfer yedi katmandan oluşuyor. Bunu Mayalar mı keşfetmiş yani?"
"Neden olmasın? Ayrıca Maya tradisyonunda göğün yedinci katından inen, uygarlık getiren kahramanların babaları olan yedi Ahpu, insan kalbini simgeleyen 'yedi' adındaki ilahe ve yedi ışınlı tacın varlığına inanılırdı."

Mola vermiştik. Dizlerim ağrıyordu. Biraz hareketlilik iyi gelir diye Ali ile birlikte tur atmaya başlamıştık dinlenme tesisinin kocaman bahçesinde.
Ali'nin boyu oldukça uzundu. Ben, onun yanında çocuk gibi kalıyordum. Ali zamanında basketbol oynamış mıydı acaba? Çocukken çok mu süt içmişti? Yoksa bu uzunluk genetik miydi? Ali'nin yanındaki halimden daha çocuksu soruları ona sormadım tabii.
"Kaç yaşındasın?" Ona bakıyordum. Başı o kadar uzaktaydı ki sesimin gittiğinden şüpheliydim.
"28 yaşındayım. Sanırım benim için en güzel yaşlardan birindeyim."
"Neden?"
"Çünkü bu güzellik yedi yılda bir geliyor başıma."
"Ben hiç bu açıdan düşünmemiştim." şaşılacak gibiydi doğrusu.

Bu genç adam yediyi hayatının her alanında kabullenmişti. Bu durumdan da hiç rahatsızlık duymuyor gibiydi. Ben olsaydım delirirdim herhalde diye düşündüm bir anlığına.
"Pekâlâ, neden yedi? Yani neden altı ya da sekiz değil?"
"Sanırım…" düşünüyordu. Derin bir nefes aldı.
"Sanırım altı biraz eksik ve sekiz biraz fazla."
"Öyle tabii." cevapları etkileyiciydi.

Oldukça zeki bir adam vardı şu an karşımda. Anlatımı da bayağı iyiydi. Dünyanın en sıkıcı bilgilerini, sizin hayat hikâyenizmiş gibi anlatabilirdi saatlerce. Altyazıya da gerek yoktu zira kendinden dublajlıydı

Sort:  

if you want me to resteem your post to over 72,500 followers go here https://steemit.com/@a-a-a

Coin Marketplace

STEEM 0.30
TRX 0.12
JST 0.033
BTC 64303.16
ETH 3137.29
USDT 1.00
SBD 3.97