Mayın

in #tr6 years ago (edited)

swing.jpg

Breton topraklarında bir parka bakıyorum, salonun penceresinden. Sıcak şarabımı yudumlarken bankta yan yana oturan bir çift ilgimi cezbediyor. Hemen önlerinde salıncaklar var. Adam ara sıra kalkıp boş salıncağı sallıyor yerine oturuyor ve salıncak yavaşlayınca tekrar sallıyor. Kadının kızarmış gözleri suyun tuzlu suretiyle taşmış, damlalar yanağından aşağı doğru yol almış yere düşüyor ve birikip toprağa kavuşuyorlar.

Sağdan soldan geçen insanoğlu meraklı gözlerle fısıldaşıyorlar ama kimsecikler yanlarına gitmiyordu.

“Kim bilir ne için kavga ettiler” diye söylendim kendi kendime.

Koltuğuma oturdum, gazeteyi elime aldım ve okumaya başladım. Gazeteyi okurken göz kapaklarıma karşı da çetin bir mücadele içerisindeydim.

Bir sigara yakarak kalktım ve tekrar pencereye yöneldim can sıkıntısıyla. Aynı çift kaldıkları yerden aynı şekilde devam ediyorlardı. Salıncak sallanıyor, arkalarındaki toprak ise ıslanıyordu. Bir an yağmur mu yağdı diye etrafa bakındım ama her yer kupkuruydu.

“Ağlayarak bir toprak bu kadar ıslanmaz.” diye düşündüm düşünmesine ama başka da cevap bulamıyordum.

Daha yakından bakmak merakıyla evden çıktım, parka gidip yakınlarında bir banka oturdum. Oturduğum yerde toprağa dokundum, kupkuruydu. Ama onların olduğu yerde toprak çamur kıvamına gelmişti neredeyse.

Ayağa kalktım ve yavaş yavaş onların olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Hemen arkalarında toprağın tam kenarında durdum ve ağır ağır çömelerek parmağımı cıvık toprağa batırdım. Ürperme hissi içerisinde donup kalmışken, adamın “Dokunma o toprağa!” şeklinde bağırmasıyla çamurun içine yığıldım.

Adam koşarak yanıma geldi.

“Çık oradan, çık dedim sana! Mahvettin her şeyi” diyerek elimden tutup çıkardı beni. En sevdiğim gömleğim, pahalı ayakkabılarım hepsi çamur olmuştu.


Bayım niçin bağırıyorsunuz? Görmüyor musunuz halimi? Sizin yüzünüzden üstümdekileri çöpe atmak zorunda kalacağım.

Çekil git, nereye atıyorsan at. Sen bizim hayallerimizi çöpe attın zaten.

Affedersiniz ama ben sizin hayallerinize ne yapmış olabilirim, penceremden sizleri izliyordum, halinizi merak ettim ve buraya geldim. Ama siz bana pek küstahça yaklaşıyorsunuz.

Sen anca kendi merak duygunu gidermek için buraya gelmişsin. Şimdi hemen git buradan!

Ama… Ama...diye konuşamazken, bankta ağlayan kadın dönüverdi arkasını ve;

Bırak kalsın, acını insanlardan çıkarma. dedi.

Acınız nedir acaba? Benimle paylaşabilirsiniz, belki bir yardımım dokunur. Ben basit bir kavgaya tutuştuğunuz varsayımı ile yola çıkmıştım. Acı hakkında çok bir fikrim olmasa da sizi anlayabileceğimi umuyorum.

Pekâlâ, şu salıncağı sallamaya devam edersen sana anlatacağız. dedi adam.

Tabii tabii sallarım, zaten her yerim çamur içinde, salıncak da sallarım elbet.

Biz güneybatıda Coriosiliti halkındanız.

Coriosiliti mi… Hmm evet duymuştum.

Veneti halkı ile aramız çok iyiydi, hep beraber yaşayıp gidiyorduk. Bin yıllık kardeşlik vardı aramızda. Ta ki kabile reislerinin arası bozuluncaya kadar.

Evet evet, saçma bir anlaşmazlık olduğunu duymuştum.

Detaylar çok da önemli değil. 12 yaşında Karv adında masum ve civan bir kızımız vardı. Hayvanlarla ilgilenmeyi pek severdi. Beslediği ve oynadığı kedileri, köpekleri, kuşları, kaplumbağaları vardı. O bizim için nefes almak demekti. Biz sevgiyi onunla tatmıştık, sevmeyi de onunla öğrenmiştik. Onun saçlarını koklayamamak ya da sarılmamak, aklımızla yüreğimiz arasında rezonansa girmiş bir çelik yumruk adeta. Hem kalbimiz hem aklımız acıyor. Hem de ne çok acıyor, bu acının Dünyayı yörüngesinden çıkarıp savurması lazım gerek ama sefil Dünya.

Çok özür dilerim ama iki halkın liderleri arasındaki anlaşmazlıktan bahsederken, kızınıza geçtiniz ve anladığım kadarıyla o artık yok. Ne oldu kızınıza?

Bir akşamüzeri köpeklerinden biri kaybolmuştu, onu aramaya çıktı ve gelmedi. O gelmeyince telaşla onu aramaya koyulduk. Saatlerce aradık. Sabaha doğru Karv’ın ve köpeğin parçalarını bulduk. dedi ve ses telleri kelimeleri şekillendirmeye devam etmeyi reddetti.


Kadın devam etti;


Sırf ölüm olsun diye yerleştirilmiş kahpe bir mayın tarafından bedeni parça parça etrafa saçılmıştı. Parçalarını eteğimde topladım. Toprağa dokunmak hiç bu kadar sarsmamıştı ruhumu.

Gerçekten çok üzüldüğümü ifade etmek isterim.

Herkes bir şeyler ifade ediyor ama hiçbiri bize bir şey ifade etmiyor artık. Biliyor musun Karv’ı hiç parka getirememiştik. Salıncakta sallanmayı ne kadar çok isterdi halbuki. Elbet bir gün getiririz diye hep ötelenmiş bir istek olarak durdu Karv’ın o minik yüreğinde. Şimdi onu bu toprağa gömdük, bir nebze olsun belki ruhunu rahatlatırız. Belki de şu salıncakta oturuyordur şimdi.

Anlıyorum, gerçekten emin olabilirsiniz ama hayat devam ediyor. Toparlanmanız lazım hem belki yeni bir çocuk yaparsınız. Ajitasyona teslim olmuşsunuz siz. derken “Parka gömmüşler çocuğu, olacak iş mi bu şimdi? Belediyeye haber vereyim de alsınlar buradan.” diye aklımdan geçiriyordum.


Bir yandan da salıncağı sallamaya devam ediyordum ve bir an önce oradan uzaklaşmanın yollarını düşünüyordum. Sessizlik çökmüştü birdenbire. Arkamı dönüp baktığımda ne kadın ne de adam yerlerinde değillerdi. Etrafa bakınırken az ilerideki yaşlı ağaçta bedenlerinin sallandığını görerek sarsıldım. O esnada sallanmaya devam eden salıncak bir hızla geri gelip kafama çarptı. Çarpmanın etkisiyle iyice sersemledim.

Kendime geldiğimde, salonun koltuğunda göz kapaklarıma mağlup olmuş olduğumu anladım. Oğlumun fırlattığı topun kafama gelmesiyle de ayıkmış buldum kendimi. Elimdeki gazeteyi katladım ve kafasına bir fiske atmaya yeltenirken kıyamadım.

Oğlum lütfen biraz daha dikkatli olur musun? diye uyardım sadece.

Elimde gazeteyle pencereye yöneldim ve parka baktım.

Oğlum bak hava ne kadar güzel, çıkıp parkta oynasana.

Yok baba ya, parka gelen çocukları sevmiyorum. Ben evde konsolumla oynarım.

“Peki” dedim ve elimdeki gazeteye şöyle bir bakıverdim. Üçüncü dünya ülkelerinden bahsediyordu. Ölen çocuklardan filan. “Yazık” dedim kendi kendime.

Radyoda “ev chistr ‘ta laou” çalmaya başladı ve ben gazetenin sayfalarını çevirdim.

“Sizden Gelenler” bölümünde “Karv” rumuzlu birinin mealsiz cümleleri kaşlarımı kaldırmama sebep oldu;


Düşünenlerin arasında düşünemeyenlerin varlığı hissedilsin istenirken, acı çekenlerin arasında çekmeyenlerin varlıkları bilinsin de istensin. Düşünenlerin acı çektikleri anlaşılsın istenirken, isteyenlerin istemeyenlerden farkı olsaydı. Ama her isteyenin düşünen olmadığı bilinseydi. Düşünemeyenlere düşünebilmeyi öğretmeye çaba gösterilebilseydi. Düşünemeyenler, acı çekeceklerini bile bile düşünebilmeye yanaşabilselerdi. Düşündüklerini düşünenlerin, düşündüklerinin farkında olanlardan farkına ayna olsaydı sema. Bir dağın yamacındaki yabani otlar arasında yaşayan kirpinin yalnızlığıyla vereceği acıyı, dikenleriyle vereceği acıdan daha güçlü yaşayanların üzerine yağsaydı gök. Gözlerimizden dökülen medamiler toprağa cemre olup düşseydi. Topraktan fışkıran saika-vari düşünceler olsaydı. Tüylerimiz diken diken soluyabilseydik tüm bu düşünceleri ve sadece düşünce fark etmeseydik düşünceleri.

Semanın düşü toprak, toprağın düşü semalar ise ve hiç eremeyecekler ise birbirlerine;

Düşünmeyelim acımasın canımız.

Ne de olsa düşünce düşüneceğiz.”


Story Copyright : Zihnimin Abuk Kuşu - OTahirOZGN
Image Source

ZAK000.png

Sort:  

Toprak çamurlaşmaya devam ediyor. Çok değil, yakın gelecekte breton toprakları çocuk cesetleriyle dolup taşacak. Ve biz gazete okumaya devam edeceğiz.

😞 Bat Dünya Bat!

Bazı diyaloglarda, diyaloğun bittiği yere " ” " bunun yerine " “ " bunu kullanmanızın bir nedeni var mıdır? Merakıma yenik düştüm yine, kusura bakmayın. 😊

Kırmızı yazı konusunu da denediğiniz ilk paylaşım sanırsam. Bu özelliği beğendiniz mi?

Merhaba,

Kırmızı yazı güzel bir özellik ama tabii anladığım kadarıyla yazının kırmızı yapılmasındaki bu kod'un amacı ile uygun değil. :) Her neyse, keşke çeşitli renk ve tonları kullanabilseydik. Steemit'in ve Markdown'ın amacı sanırım düz yazı ve fotograf paylaşımına yönelik aslında. Yani ekstra görsellik peşinde koşulmaması üzerine ama tabii biz koşuyoruz :)

Baştaki sorunuza gelecek olursam hayır :)) ben yapmadım busy/steemit yaptı diyebilirim. Bilinçli bir yaklaşımım yoktu burda. Ama işte yazı görselliğine birşeyler katmak amacıyla o kadar çok uğraştım denedim vs. ki en sonunda " işaretini bold yapmaya karar verdim. Her birini teker teker bold yaptım ama sanırım bu arada bold yapmak için araya karakter girmesi ile busy bunları kapanış yerine açılışa döndürmüş. Ama siz nasıl yorumda yaptınız? Sembollerden mi kullandınız? Öğreneyim de düzeteyim :)

Buarada busy üzerinde yazıp yayınlıyorum ve busy kırmızı yazı özelliğini desteklemiyor. Linkleri steemit yeşilinde değil de mavi renkte gösteriyor. Benim yazımı busy den okursanız kırmızı yazılan yerleri göremezsiniz mesela. Bunu da ilk diyalogları kırmızı yapmaya çalıştığım da farkettim, busy de yaptım olmadı steemit de denedim oldu.

Sanırım tüm her şeyi kodlarşa beraber önce word de yazmalıyım sonra buraya yapıştırıp kontrol etmeliyim. Sabah ilk işim denemek olacak.

Ben kullandığınız kısımdaki yerlerden kopyalayıp kullandım. Klavye kısayolunu bilmiyorum fakat hali hazırda not defterinde bu işaretleri bulunduruyorum, lazım olduğunda da kopyalayıp yazıya aktarıyorum. Küçük şeylere takılan biriyim.

Kod konusunda ise ben düzenlemelerimin hepsini HTML ile hallediyorum. Hali hazırda bu yazılım dili hakkında bilgi sahibi olduğum için yazılarımı düzenlerken hızlı ve rahat olmamı sağlıyor fakat bilmeyen biri için en son tercih edilmesi gereken yol.

Kırmızı yazı konusunu açıkçası pek beğenmedim. Size önerirken de onun için ilk önce kendiniz bir bakın, ona göre deneyin demiştim. Sadeliği ve düzlüğü seven biriyim ondan dolayı, bana pek takılmayın siz.

Elinize sağlık. Sonraki yazılarınızda görüşmek dileğiyle.

Bilgi için teşekkürler. 👍 Güzel noktalara takılıyorsunuz ve dikkatlisiniz. Bugüne kadar hep word üzerinde çalıştığım için bu markdown beni afallatı açıkçası. Kırmızı yazı benim de içime sinmemişti açıkçası ama dediğim gibi burada beklentiler biraz farklı ve siz bir bakın deyince, ben de kullanma ihtiyacı hissettim. Size takılmamak olur mu, detaylar önemlidir ve siz detayları çok iyi görüyorsunuz tavsiyelerinizi her daim bekliyorum. Çok teşekkürler.

Sabahı bekleyemedim, telefondan yapabildiğimce düzeltmelerimi yaptım. Teşekkürler @eyupyusuf

Bence bu haliyle çok daha iyi oldu yazı. Kırmızı özelliğini hiç test etmemiştim, görünürlük açısından kararsızdım fakat daha demin de dediğim gibi: "sadelik her zaman iyidir."

Rica ederim. İlerideki yazılarınızda görüşmek dileğiyle.

Markdown hepimizin belası üstad, öğrenmek istiyorum ama kısıtlanmış hissediyorum. @kamuhuzuru bu konuda epey iyi iş çıkarıyor. @eyupyusuf'ta keza öyle.

Hikayenize gelirsek, diğerlerinden farklı bir yapısı var bu hikayenin. Bilinç akışı bunda da var ama bu biraz daha yakın temel dinamiklere. Ben her ikisini de seviyorum. Her ikisini de kurtarıyorsunuz. İyi yapıyorsunuz.

Diyaloglar, açıkçası her zaman diyalog yazmada sıkıntı yaşadım, bu ilk yazdığım zamanlarda da böyleydi, hala böyle. Siz bence daha iyi diyalog yazabilecek yeteneğe sahipsiniz ama burada bu diyaloglar biraz havada kalmış gibi, belki de bilerek yaptınız. Steemit'te @muratbesiroglu üstad diyalog konusunda iyidir. Kitap olarak Ahmet Büke diyalog ve durum öykülerinde üstaddır.

Sizin hikayeleriniz biraz Hasan Ali Toptaş hikayelerine benziyor, bu değil, öncekileri daha yakın Toptaş'ın hikayelerine.

Elinize sağlık. :)

Detaylı yorum ve düşüncelerinizi paylaştığınız için minnettarım. Bu geribildirimler gerçekten çok önemli ve memnuniyet verici.
Benim en büyük dezavantajım, bir şeyler yazmaya oturdum mu bitirme sıkıntısı. Çok fazla vaktim olmuyor, iş-ev -aile koşturmacasında hem uygun boşluğu yakalamalıyım, hem de yazmak üzere motive olacağım. Tekrar vakit bulabilmenin zorluğundan mütevellit bazı şeylerin üzerinden geçemiyorum.
Ama aldığım her geri bildirim beni bazı şeylere biraz daha dikkat etmem konusunda motive ediyor.

Buarada @kamuhuzuru ve @eyupyusuf takibimde. @eyupyusuf ta sağolsun geribildirim vermekten imtina etmiyor. Bu mecrada sizler gibi birilerine ulaşmak ve etkileşimde olabilmek gerçekten çok memnun edici.
@muratbesiroglu nu ise bulamadım, kullanıcı adında hata olabilir mi?

Vakit sıkıntısı zor iş. Allah kolaylık versin.

Geri bildirimler gerçekten çok önemli, öyle öyle gelişiyoruz hepimiz. Eleştiri yoksa yerimizde sayarız gibi geliyor.

Kullanıcı adını yanlış yazmışım, kusura bakmayın. :)
@muratkbesiroglu

Burada böyle yazı yazmayla ilgili cümleleri görünce dayanamayıp olaya atladım kusura bakmayın :) Öncelikle, @tahirozgen çok güzel bir içerik olmuş her zaman olduğu gibi elinize sağlık. Özellikle celtic müziklerini dinlemeyi seven birisi olarak Irish Republican Army de tadı tuzu oldu hikayenizi okurken bir yandan da açtım dinledim :)

@yasujizr hocam, ben de uzun seneler önce hikayeler yazardım, artık daha farklı bir tarza yöneldim diyebilirim. Fakat verdiğiniz tavsiyeleri çok beğendim

:) Teşekkürler.

Ben de yazıyı yazarken loop'a almış dinliyordum. Kimbilir üstüste kaç sefer dinlemişimdir.

Buraya youtube linkini bırakalım madem;

Aynen belki yazıyı okuyup da şarkıyı dinlemek isteyen olursa burdan dinleyebilir :) :)

Yazmaya ara vermişsinizdir, nitekim ben de epey ara vermiştim. Hem tekrar okula devam etmem hem de Steemit gibi bir platformun verdiği motivasyonla tekrar başladım. İlk yazım kaç sene önce, blogum için hazırladığım ama yayınlamadığım bir yazı. Siz de eski hikayelerinizi atabilirsiniz. Okunur, yorum yapılır. :)

Eski hikayelerim role play hikayeleriydi. Bunun için birden fazla insanın olmasi gerekiyor ne yazik ki :( ama aklimdaki projeleri bitirdikten sonra hikaye yazmaya çalışabilirim :)

Tebrikler! Paylaşımınız TRListe kurallarına uygun görülmüş olup, günün seçilen yazıları arasında yerini aldı!

Günün seçilen yazılarına buradan ulaşabilir, trliste curation traile nasıl katılacağınızı buradan öğrenebilirsiniz.

Eğer, bizimle iletişime geçmek isterseniz Steemit Türkiye Discord Kanalından bizlere ulaşabilirsiniz.

👍

Hikayedeki ana karakterin tepkisi rahatsız etti başta. Sonra gerekçesini fark edince alt metine ne güzel yerleştirmiş dedim. Tebrik ederim

:) Teşekkürler

@trliste için tebrik ederim herzaman ki gibi yine harika bir yazı yazmışsınız emeğinize sağlık hocam 😃

🙏🙏🙏 teşekkürler.

@trliste için tebrik ederim, ayrıca yazılar harika gidiyor.

Desteğinizi hep gösteriyorsunuz, çok teşekkürler🙏🙏🙏

İlk başta anlatımda bir kopukluk olduğu hissiyatına kapıldım ikinciyi okudum. Sonra dedim ki bir şey var eksik olan ve üçüncüyü okudum. Bence karakterlere isim vermelisin üstad. Belki benim için geçerlidir bu ama ilahi bakış açısı ile anlatılsa daha keyifli okurum diye düşünüyorum.


Hikaye akıcılığı ise gerçekten güzel, fanzin ya da keşfedilememiş ama güzel içerikleri olan bir dergi okuyorum blogunu. Gerçekten hoşuma gidiyor. Markdown konusunu da hallederiz bir ara istersen ;)

Eyvallah, yorum ve değerlendirme için çok teşekkürler. Karakterlerde isim özellikle kullanmıyorum. Çok nadir ve özel bir durum olursa ancak tercih ediyorum. Şimdilik isimsiz devam edeyim, kendimce sebeplerim var :) Ama aklımın bir köşesinde bulunduracağım, belki bir gün bu fikri değerlendiririm.

Markdown konusunda her türlü desteğe ve öğrenmeye açığım :))

Biraz buralardan ayrı kaldığım dönemde aramıza katılmışsınız sanırım. Yeni keşfettim blogunuzu ve bundan sonra kaçıracağımı sanmıyorum :) Hem öykünüzü dikkatle okudum, hem de yapılan tüm yorumları. Çok beğendim, açıkçası kısa film izler gibi oldum okurken. Teşekkür ederim :)

🙏 Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.

Coin Marketplace

STEEM 0.18
TRX 0.16
JST 0.030
BTC 62854.40
ETH 2463.99
USDT 1.00
SBD 2.65