Sevgili Günlük #10 | Su misâli..

Hayat su gibi akıp gidiyor; giderken bizi de sürüklüyor dalgalar arasında.. Su misâli ömürde çırpınıp duruyoruz kimi zaman ama yine de su'ya hayat demekten de geri durmuyoruz. Su akar yolunu bulur'a sığınıyoruz belki de..

_Kaynak

Yusuf Has Hacib,
"ev almak istersen komşunu sor
yer almak istersen suyunu sor" demiş.

Nesilden nesile anlatılagelmiş, sular seller gibi ezberlenmiş bu.

Ondandır ya insanoğlu nerede bir su kıyısı bulsa, oraya konup bir hayat kurmuş, yurt edinmiş, ehilleşmiş, ehlileştirmiş..

---

Suyu saklandığı derinliklerden gün yüzüne çıkarmak da öyle kolay değilmiş. Meşakkatli bu işe, gönül verenler talip olabilirmiş ancak. Taşı sıksa suyunu çıkaran kahramanlarmış onlar.
Kavrulmuş toprağın içinden, kayalar altında ezilmiş, çakıl taşları arasından fışkıran su damlalarının âb-ı hayat gibi gelmesi de su götürmez bir gerçektir; susuz kalmış çatlamış dudaklara..

Sen olmak isterdim. İyileştiren olmak, pâk eden olmak, söndüren olmak, cân’ı besleyen olmak, can olmak, tarafsız olmak renksiz/tatsız olmak gibi, her şeye kucak açmak her rengi taşır gibi.. Şifâmsın..

Seni seviyorum.. Sen olmak, seninle olmak isterdim ey su..
Susuzluğum hasretindir.. *

Çıkan su o kadar berrakmış ki, ayna oluvermiş birden yüzlere. Orada kendini seyretmek büyülermiş herkesi. Su güzelliği diye bir tabir yayılmış dilden dile ve bu yüzden su gibi güzel'e benzetmişler sevdiklerini.

Gönülden geçenler desen olarak dökülmüş ve "su yüzü" denilen ebrû sanatını doğurmuş. Nasıl ki her güzellik suda bir kez sûrete bürünüyorsa, insan da biricik ve yalnızlığıyla bir ebrû kabul edilmiş..

Eskiden temizlik imandan gelir anlayışı benimsenirmiş. İnsanlarımız eski giysiler kullansa da temizmişti tıpkı kalpleri gibi. Şimdiyse yüzlerde içinin kirini-pisini saklayan binbir çeşit maskeyle dolaşıp dışlarını süslese de insanlar; ruhlarının kötü kokusunun aşikâr olmasının önüne geçemiyorlar.

_Kaynak

Kinli hançerlerden damlayan kanları bile alıp bağrına usul usul, bilge bilge yürümen, çok bilmenin büründüğü sırlı sessizliğe bürünmen. Endâmınla ağır ağır süzülmen ey su.. *

Kendilerine su gibi nimet bahşedip, hayat hakkı verene ve her şeyi sudan yaratana şükrettiler. Ona kutsallık atfettiler. Musa'ya kucak açıp saklayan Nil'e, İbrahim'i ateşin içinde serinletip gül bahçesine döndürene, Yusuf'u ölümün kıyısından muhafaza eden kuyudakine, Hacer'in çırpınışlarına daha fazla dayanamayıp çağlayan ve İsmail'i doyurana "aziz" dediler ve su gibi aziz ol diye niyaz ettiler.

Sense sabırla dinleyip, katarsın bilgeliğine her şeyi. Belki konuşursun da, derde dertlenirsin, "su" dersin, su dilini, şu dilini ögrenmeyi istemez mi insan?
Sızıyı gideren su/suyun sızladığını kimseler bilmez..
Ey su, can/su.. *

---

Geçmişimiz bir su medeniyetiydi. Yol kenarında yolcular için hamamlar kuran, çeşmelerle susamışları kandıran, kabirlerde bizi gözleyen sevdiklerimizin çorak topraklarına ferahlık veren sebiller, selsebiller, kuşlar için yapılan saraylardaki suluklar, şadırvanlar, sarnıçlar ve köprülerle her birimizin hayatına dokunmuş ve merkezinde olmuştur.

---

Görkemli yalnızlıklar büyütür kendini uzak diyarlarda.. Sesindeki mûsiki tanınmaz, kimse bilmez gizli kalmışı. Ne aradığını bilmeyenlerin sessiz ruhlarında bir canhıraş çığlıktır hep: su.. su.. su.. *

Bazen de kendimizi anlayışsız insanlar içinde yapayalnız buluruz. Son zamanlarda sevdiklerimizin buradan gitmesiyle, sayıca hayli fazlalaştılar. Onlara laf anlatmak havanda su dövmekten öteye geçmese de büyüklük gösteren ve okyanustaki koca koca gemileri taşıyan suyu taklit eder susarız. Ama hani derler ya sû uyur düşman uyumaz diye, onlar gibi hep kötü bir şeyler olmasını dileyip ellerini ovuşturan leş kargalarının cirit attığını da unutmamak ve uyumamak lazımdır.

Bazılarının da su gibi, bulunduğu kabın şeklini aldığı da yadsınamaz bir gerçektir. Yancılık yapmakta, kralın soytarısı olup kraldan çok kralcı olmakta ellerine su dökülmez. Bazen maskeler takarak, sizden biriymiş gibi görünmeye çalışsa da bir yerde aslına dönüyor ve fark ediliyor. Çünkü taşıma suyla değirmen dönmüyor ama bunu bile anlamayan, beyni sulanmış zihniyete güzel bir şeyler anlatmak için bin dereden su getirsek bile nafile olabiliyor. Sudan ucuz tabiri sadece eşyaya özgü değil artık..

Boşuna değil eskilerin derdini suya söylesen o götürür Allah'a demeleri.
Senden başkası var mı ki âdemlerin dertlerine dayanabilsin, dinlesin dertleri de taş çatlamasın, ağaç kurumasın, insan sararmasın.. *

Divan edebiyatında meşhur âb-nameler vardır. Herkesin yüreğinde bir gizli şiir, şarkı ve yakılan türkü mutlaka yer etmiştir. Hele ki piyasadaki sudan ucuz eserlere(!) maruz kalmışsanız, içinize su serpecek ve sığınılacak en güvenli limanlardır onlar.

"Dönüp duran gök kubbenin rengi su renginde midir? Yoksa gözümden akan yaşlar mı dönen kubbeyi kaplamıştır bilemiyorum.."

Sözleriyle benim gibi çok ağlayıp, gözyaşlarının gökyüzünü kapladığından dem vuran Fuzûlî'nin Su Kasidesi'ne değinmesek yarım kalırdı her şey.

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

Bazen her şey suya yazılan yazı gibidir, hem sulara yazanların bozulmaz mektupları..
Öyle değil mi..🙆‍♀️

Bense en şehirli hâlimi takınıp seni seyrederim.. Adımlarımı kendi hâline bırakırım sokaklara, bir sen kalırsın bende, bir de susuzluğum.. *