Bir kovboy hikâyesi #7

source

Pazar sabahı için alarmımı kurup trt1'deki kovboy filmini izleyeceğimi söylediğimde annemgil bana tuhaf tuhaf baktılar:)
Ama iyi ki de bakmışım diyorum çünkü bugüne kadar seyrettiklerim içinde en beğendiğim konu bu oldu:)

27 Ağustos 1876'da filmimizin anti-kahramanı olan 'son komançi' nâm-ı diğer 'kara bulut' yandaşlarını toplayıp barışı bozarak isyan etmiş ve geçtiği tüm toprakları yakıp yıkarak insanları katletmiş..

Asıl acı olan ve hep aklıma takılan bir şey var; bu kovboy filmlerinde kızılderililer hep vahşi, gaddar ve acımasız olarak anlatılıyor, tamam ABD kendi vahşetini ve katliamını bu filmlerle perdeleyip algı oyununu çok iyi yapıyor orası kesin de, kendi ırkının kötülendiği bu filmlerde bir yerli nasıl oynar nasıl bi oyuna alet eder kendini anlayamıyorum...
Almanya'da Türklerin kötü gösterildiği filmlerde bizimkilerin oynamasına benziyor bu durum, sadece para için mi bunu yapıyorlar,

tamamen duygusal belki de:)

Huzurlu kasabaya önce başıboş atları salarak bir panik ortamı oluşturup giriş yaptılar, insanlara kurşun sıkıp, alevli ok fırlattılar, evleri yaktılar bu çok zalimceydi. Bugüne kadar izlediğim filmler içinde yerliler hiç bu denli kötü değildi...

Ama bir okla veya bir kurşunla koca koca insanlar öldüler hemen,

'arka sokaklar' dizisinde 4-5 kurşun yiyip ölmüyorlar ya da 'diriliş ertuğrul'da 3-4 ok alan diriliyor:))

"Yerliler" kelimesi bile başlı başına yeterli aslında o topraklarda hak iddia edebilmeleri için ama biz film boyunca onlardan nefret etmek üzere programlanmış bir şekilde izliyoruz, ya da onlar öyle sanıyor:)

Kızılderililerin elindeki son model silahların nerden geldiğine dair bir fikri yoktu; kasabadan sağ çıkan 6 askerin...

günümüzde de terör örgütlerinin inlerinden kendi mühimmatları çıkıyor, yani hiçbir şey değişmemiş o günlerden beri...

Susuz şekilde çölde ilerlerken posta arabasını gördüler, vaha gibi gelmişti onlara:) tam ilerlerken "küçük bıçak" adlı bir kızılderili çocuk onlara yaklaştı ve su istedi ama çavuş vermek istemeyince onun kadar ben de üzüldüm ekran karşısında sanki gerçek gibi...

Burada da önyargı devreye girdi ve o çocuğu da sırf ırkından dolayı hor gördüler, yolculardan bir kadın ona acıyıp

ama o çocuk

dediğinde, askerlerin çavuşu

bugün çocuk ama yarın yetişkin olup kafa derisi yüzer

diye cevap verip yoluna devam ettiğinde gözlerim doldu nerdeyse:(

Ona birkaç yudum su içmesi için matarayı uzattığında sadece dudaklarını ıslattı, ama bunu fazlasıyla verecekti; ilerleyen sahnelerde bilinmeyen bir kuyunun yerini gösterdi, yıkık bir han duvarı dibindeydi.

Bu arada yolda buldukları ve kendini tüccar olarak tanıtan beyaz adamın da yerlilere silah sattığı ortaya çıktı,

'arka sokaklar'dan fırlamış bir replikle "adam pisliğin teki çıktı Rıza Baba" :))

görünüşe aldandılar; herkesin içinde iyilik de var kötülük de ve her ırkın da aynı şekilde...

Sevimli 'küçük bıçak' güvenlerini kazandı ve yakındaki kaleye haber verip destek istemek için at üzerinde dört nala giderken, 'kara bulut' ve adamları da su almak için geldiklerinde büyük bir çatışma oldu, beyazlardan 3 kişi kalmıştı ki kaledeki askerler yetişti ve beyazları kurtardı böylelikle barış ortamı sağlanmış oldu katliamdan sonra:/

Son sahnesindeyse çavuş;

barış sağlanacaksa bedelini ödeyenler onlar, sanırım boşuna ölmediklerini duymak hoşlarına gidecektir.

diyerek ölen askerlerinin isimlerini tek tek saydı...

‎
2 saat boyunca halkına ve askerlerine verdikleri değeri gözümüze iyice soktular yani... Aslında günümüzde yaşadıklarımızın bu filmden pek bir farkı da yok, aynı taktikle devam ediyorlar...

# Bir kovboy hikâyesi 6