Bir Çanakkale Hatırası...
Dün geceden beri, bugüne dair bir şeyler yazabilmek için düşünüp duruyordum ama bu özel günün kıymetini anlatabilecek bir cümle bile gelmiyordu aklıma; hâlen de gelmiş değil çünkü bütün insanlar bir araya gelse yine de o dehşetli güne dair ettiği kelâmlar hafif kalır...
Yine de dilimiz döndüğünce hislerimizi dile getirip, arkalarından dualar etmeyi ve kahramanlıklarını hafızalarımızda tazeleyerek, şimdiki ve gelecek nesillere anlatmayı bir borç bilirim. Belki de ancak bu şekilde haklarının bi kısmını ödeyebiliriz.
Çanakkale'ye ilk defa bir üniversite gezisi vesilesiyle gidecektim, çok heyecanlıydım içim içime sığmıyordu âdeta, çünkü hep tv'lerde gördüğüm yerleri, şehitlikleri, âbideyi gözlerimle görüp dokunabilecek, o havayı teneffüs edebilecektim.
Bu gezi asla bir turistik gezi gibi laylaylom olmayacaktı, hepimiz bu bilinçle oturduk yerlerimize ama hiç birimiz bu denli ağır geçeceğini de tahmin etmemişti.
Akşam 22.00 sularında hareket eden otobüsümüz daha Ankara'yı çıkmadan rehberimiz bize gideceğimiz yerin ne denli önemli olduğundan bahsetmeye başladı, dünyanın dört bir yanından gelen düşmana karşı vatanımızı hangi şartlarda savunduklarını biraz olsun anlamamızı ve o toprakları boş gözlerle gezmememiz için bazı belgeselleri izleteceğini söyledi ve dediği gibi de ilk bölümünü izlemeye koyulduk...
Trt'nin yaptığı arşivlik belgesellerdi bunlar, her bir bölümünde bir kahramanımızın hikâyesi anlatılıyordu;
annesinin saçına yaptığı kınanın nedenini soran oğlu Kınalı Hasan'a verdiği cevapla hayret ediyorduk...
Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır, ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım, onun için saçını kınalamıştım...
Kamyon lastiği alabilmek için kendi çizdiği paranın üzerine,
"Bedeli Çanakkale'de altın olarak tesviye olunacaktır."
yazan Mehmet Muzaffer ki O'nun burada altın dediği Çanakkale’de Mehmetçiğin akıttığı, altından daha kıymetli kanı idi.
Seyit Onbaşı'nın
Ulu ve yüce Allah'tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur
Duasıyla ve Allah'ın yardımıyla 257 kiloluk top mermisini kucaklayıp topun namlusuna sürerek İngilizlerin gemisini batırması, savaşın kırılma anlarından biriydi ve biz bunu izleyerek ilerliyorduk.
Siperler arasındaki mesafenin azaldığı yerlerde, düşman askerlerinin çaldığı gitarı dinleyip alkışlayan bizim askerlerimizin söylediği türkülere de onlar alkış tutarlarmış hatta kağıda
Dün akşam söylediğiniz o güzel şeyi tekrar söyler misiniz?
Yazıp taşa sarar bizim siperlere atarlarmış bir kaç gün sonra
İstediğimiz halde neden o güzel türküleri söylemiyorsunuz diye sorduklarında; çünkü siz o güzel sesli askerimizi vurdunuz cevabını alırlarmış:(
Siperler arasında yiyecekler de paylaşılırmıştı, düşünmesi bile imkânsız olan duygular bunlar...
Yaralanan düşman askerini sırtında taşıyıp tedavi ettiren yiğitlerdi onlar; cebinden çıkardığı annesinin fotoğrafına bakıp, kendi yarası daha ağır olmasına rağmen ona ot tıkayıp, az önce öldürmeye çalıştığı askerin yarasını sarmaya çalışan askerimizin verdiği cevabı unutamayan Fransız komutanın söylediği söz ne denli yüce gönüllü olduklarını gösteriyordu;
"Benim bekleyenim yok, istedim ki o kurtulsun annesine kavuşsun" dedikten sonra her ikisi de can verdi,
"Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştığınız için iftihâr edebilirsiniz."
En duygusal olanı da Yarbay Hasan Bey'in yolda ölmek üzere bulduğu köpeği iyileştirmesi ve onu dost kabul edip tüm akınlarda birlikte savaşması, hatta bir pusuyu havlayarak haber vermesiyle askerlerimizin hayatını kurtarması ile kahramanlaşan Canberk'in; sahibinin kalleş düşmanı tarafindan şehit edilmesiyle ayaklarının dibine yatarak can vermesini gözyaşları içinde izledik, hele aynı mezara birlikte gömülmeleri nasıl bir sahneydi. :(
Yazsam anlatacağım çok şey var ama işte...
Biz bölümlerin biri bitiyor diğeri başlıyor şekilde sabah 06.00 gibi Çanakkale sınırına varmıştık, uyumadan onca yolu ağlayarak geldik ve feribottaki soğuk havanın yüzümüze çarpmasıyla kendimize geldik diyebilirim, 45 dakika açık havada soğuktan tir tir titreyerek ilerlerken gece boyu izlediklerimi görecek olmanın heyecanını taşıyordum içimde...
Şanslıydık ki böyle bir rehbere denk gelmiştik, sahra hastanelerini, âbideyi, 57. Alay mevkiini, kilitbahiri bize anlatıyor siperlerin olduğu yerlerde dolaşıyorduk ama ayaklarımızı toprağa basmaya korkuyorduk âdeta...
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hak'kın
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın
Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı
Hep bu sözler uçuşuyordu kafamın içinde ve etrafıma bu güzel topraklara baktıkça düşmanın neden buralara göz diktiğini daha iyi anlıyordum.
Japonya'da okula yeni başlayan çocukları, atom bombasın atıldığı yerlere ve müzelerine götürürlermiş
Eğer çalışıp üretmezsenin aynı şey başınıza gelir
Diyerek vatan bilincini aşılarmış; peki biz neden çocukları Çanakkale'ye ömürde 1 defa olsun getirmiyoruz, vatan aşkını neden görüp hissederek öğrenmiyorlar da sadece okul bahçelerinde birkaç şiirle geçiştiriyoruz diye sordum kendi kendime.
Neden ben bu yaşta geldim neden daha küçükken buraları görmedim, neden Türkiyenin dört bir yanından gelen hatta şimdi bizim sınırlarımızda olmayan ülkelerden gelip bu topraklarda şehit düşen gencecik kahramanlarımızı o zamanlarda öğretmediler diye kendi kendime düşündüm...
Belki de toplumumuzda bu denli ayrıştırma ötekileştirme olmayacaktı, bu topraklarda her milletten düşmana karşı yine her milletten vatansever omuz omuza çarpışmış birlikte can vermişti bunu neden anlatamadık insanlara...
Kahramanlarımızın kanlarını akıttığı topraklarda İngiliz ve Fransızlara ait anıt mezarları görmek içimi acıttı sanki hâlâ gitmemiş gibiydiler, onların orda olmasını istemezdim...
Çanakkale müzesindeki askerlerimizin giydiği kıyafetlere, kullandığı eşyalara bakarken ruhlarının olduğunu hissettim; hele ki bir sopada kalan dişi görmek beni hayli hüzünlendirdi, fotoğraflardaki yüzler, gelenleri selamlıyormuş dua bekliyormuş ve vatanımıza sahip çıkmamızı istiyormuş gibi geliyordu bana...
Bu vatan için can veren kadınlarımıza, erkeklerimize, meçhul askerimize, 15'lik delikanlılarımıza, Atatürk ve silah arkadaşlarına edeceğimiz en güzel teşekkür bu vatana sahip çıkmaktır, ne mutlu bu güzel insanlara layık birer torun olabilenlere...
really wonderful post.......
thank you...
bu anlamlı post için çok teşekkürler
okuduğunuz için de ben teşekkür ederim
Bir rehber olarak Çanakkale'yi duygulanmadan anlatmak mümkün değildir bence...
yine de her meslekte olduğu gibi rehberliği de sırf para kazanmak için yapanların anlattıkları kalplere ulaşmıyor maalesef..
keşke herkes aynı bilinçte olabilse, teşekkür ediyorum.
Japonlardaki kültür, bizden çok çok farklı. Dolayısıyla geçmişlerine çok daha sadık, tarihlerine çok daha bağlılar.
diye soruyorlar. Bir çok tanıdığım gitti. Vatan sevgisini, dediğiniz gibi küçük yaşta Çanakkale'ye götürerek, Anıtkabir'e götürerek küçüklerimize aşılamalıyız.
Ama ne yazık ki, okulumuzda ezberletilen şey mitokondri hücrenin enerji üretme merkezidir' cümlesi. Vatan sevgisi değil...
Neyse. Yazdıkça sinirleniyorum, post gibi yorum olmasın şimdi..
teşekkür ediyorum bu güzel yorumunuz için, ben de aynı şekilde düşünüyorum biz treni çoktan kaçırmış bile olabiliriz vatan millet sevgisi tohumlarını küçük yaşta ekmeliydik..
geçen cuma günü, yakınımdaki bir ortaokulda bahçede tören yapıldı 18mart ile ilgili, tören dediğime bakmayın bir iki şiir okundu bitti gitti görev tamam, Çanakkale'yi andık mı andık ohh dediler belki..
keşke o öğrencileri Çanakkale'ye götürselerdi o zaman şiir okutturmaya gerek kalmazdı, o toprakların manevi havasını solumanın kendisi şiirdir zaten..
yazacak çok şey var da aslında, değmez sinirlendiğimizle kalırız, zaten bir post kadar da yazmışım..
Ruhları şad olsun
aminn..
Yazını okurken tüylerimin diken diken olduğunu söylemeliyim. Mükemmel bir şekilde anlatmışsın, cephedeki askerlerimizin düşman askerlerinwe karşı yüce gönüllü ve merhametli oluşları ve hepsinin kahramanlık öykülerini çok güzel işlemişsin yazında harika mükemmel bir paylaşım. Ne kadar övsem azdır.emeğine yüreğine, kalemine sağlık arkadaşım🤗
çok teşekkür ediyorum arkadaşım,
o zamanki hislerimin bir parçasını dahi aktarabildiysem ne mutlu bana..
her şeyi anlatamıyor insan, keşke her sene bir defa gidip orada şarj olabilsek, vatan nedir işte orada anladım ben..
en acısı da "meçhul asker"imizden başka gerçek mezarımızın olmaması, yani tüm o mezar taşları ve şehitlikler sembolik bir makam..
ama ingiliz ve fransızların anıt mezarlarında gerçek askerleri yatıyor ve daha acı olanı da anıt mezarların kapısının üstünde büyükçe "vatanları için can verdiler" gibi bir sözün yazmasıydı:/
hangi vatan? gelmişler bizim topraklarımızı işgale ve ölmüşler ne vatanı..
çok sinirlendim orayı yıkıp tarumar etmek istedim ama elimden bişey gelmez, şu an yazarken bile o güne gittim elim titriyor sinirden:(
Lise yıllarımda okulumuzla birlikte bende Çanakkale'ye gitmiştim. O toprakları, şehitlikleri gezip hikayelerini duyunca tüylerim diken olmuş ve hüzün çökmüştü. Her karış toprağı kutsal olan ve minnet uyandiran farklı bir yer.. Eline kalemine sağlık..
çok teşekkür ederim güzel yorumun için,
ne mutlu oralara gidip, yaşayıp hüzünlenene, bu duyguyu hiç tatmamış kimselere de nasip olur inşallah bir gün..
Çanakkale'yi anlatmaya kelimeler yetmiyor gerçekten. Mehmet Akif merhumun bu şiirine sığınıyor insan. Bu önemli günde mutlaka birşeyler yazmalıyım demiştim. Ancak alelade bir şeyle geçiştirmek istemedim. Ciddi bir anma yazısı yazmak da mümkün olmadı. Dünya tarihinde eşi vardı bilmiyorum. Mehmet Akif "Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" diyerek anlatıyor bu mazarayı. Üniversitede ilk defa Çanakkale ye gittiğimde arazide insan kemikleri bulmuştum. Gözlerim dolmuştu. Bu varoluş mücadelesini veren şehitlerimize olan borcu her daim hatırlamalıyım demiştim. Her ne yapıyorsak hayır üretmek ve en güzelini yapmayı amaçlamalıyız. Siz de bu özel günde anlamlı ve önemli hatırlatmalarda bulundunuz. Teşekkür ederim.
Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by sudefteri from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, theprophet0, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.
If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.