Şiir Dinletimize Davetlisiniz

in #tr6 years ago

Merhaba güzel insanlar.

Umuyorum ki hepiniz iyisinizdir. Her birinize ayrı ayrı selamlar olsun. Okulumuzda öğrencilerimize ve velilerimize tabii ki eş-dost ve #steemit ve #tr etiketi sayesinde sizlere güzel bir şiir dinletisi sunmayı düşünüyorum. Hatta düşünme safhasını geçmiş uygulamaya geçilmiş bile...

Şiir dinletimizin en başından hangi aşamalardan geçtiğinden bahsetmek istiyorum her şeyden evvel. Sonrasında provalardan ve en son uygunluk durumuna göre vidyo da paylaşabilirim. Belki de canlı yayınla çıkarız karşınıza he, ne dersiniz?

İlk başta okulda baharın gelmesiyle boş derslerimde sıkıntıdan patladığımı belirteyim. Bilirsiniz insanoğlu başa gelmeden harekete geçmez pek. Sıkıntımdan kurtulmak için türlü sebepler ve o sebeplere sonuçlar oluşturdum; fakat tahmin edebileceğiniz üzere faydasızdı. Okul müdürü tam da bu anlarımdan birinde çıkageldi, biliyor musunuz... Dedim ki budur yahu!

Ne yapsam, ne etsem diye etrafta çoluğa çocuğa karışan bir tip oluvermiştim. Çocuklarla oynamanın ne kadar zevkli olduğundan söz etmeden geçemem. Okul müdürü ile koridorda karşılaştık öğrencilerle sohbet ederken. ''Şiir dinletisi yaparsak nasıl olur?'' dedi. Benim buna olumsuz cevap verebileceğimi düşünür müydünüz?

1.jpg

Hemen şiir okuyabilecek öğrenci seçmelerine başladık. Okulda yeni olduğum için öğrencileri pek tanıyamamıştım ve bunun için öğretmen arkadaşlardan ve idareden yardım aldım. Öğrenciler ise katılmak için can atıyordu. Birkaç öğrenciyi dinledim. Bir şair kadar iyi olmalarını bekleyemeyeceğimiz kadar iyi okudular. Kafamda bazı planlar oluşmaya başladı tabii bu konuda; sevgi teması içeren bir şiir dinletisi programı hazırlayacaktım. Kararım karardı.

Bahar gelince canım çok sıkılır benim. Etrafın ilkbaharda hızlıca renk değiştirmesi her zaman etkiler, mutlu eder beni; ama nedense bir o kadar da can sıkıntısına, daralmaya müsebbiptir. Dediğim gibi; böyle bir durumumda bana sunulan bu güzel fırsatı değerlendirmek için akşamı iple çekiyordum. Bütün sıkıntım yok oluvermiş ve telaş başlamıştı açıkçası; tatlı bir telaş.

3.jpg

Eve vardığımda inanın yemek bile yemeden kitaplara koştum.

  • Nasıl bir sunum olacak?
  • Kim veya kimler sunacak?
  • Hangi şairlerin hangi şiirleri?
  • Hangi öğrenci hangi şiire uyum sağlayabilir?
  • Arka plan müzikleri?
  • Hangi şiire hangi fon müziği?
  • Salon?
  • Sahne?
  • Davetler?
  • Protokol?

Offf! Bir sürü iş vardı.

İnternete bakındım ve güzel bir sunu programı bulduktan sonra üzerinde kendime göre değişiklikler yaparak istediğim şiirlere uygun hale getirdim. Şimdilik şiirleri paylaşıyorum. Yaptığımız her çalışmadan haberdar olacaksınız. Seçtiğim şiirleri nizâmî ve müteselsilen aşağıya yazayım. Şiirler bitince bu yazı da bitmiş olacak; onca şiirden sonra bana laf düşmez! Size laf düştüğünü düşünürseniz bir şeyler karalayabilirsiniz. :)

Sevgilerimle.

4.jpg

İSTİKLÂL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın.
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli --
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -- varsa -- taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.
Mehmet Akif Ersoy

3.jpg

GÜLBESTE

Gelin dostlar,gelin kardeşlerim
Gelin oturalım yan yana,
Gelin bağdaş kuralım şu sedire
Anlaşalım,birleşelim,görüşelim.

Gelin ey sizler,gelin diz dize,daha sıkı,
Doyasıya görelim yüzlerimizi,
Sevelim birbirimizi gönülden,
Görünüşte savaştayız amma
Aslında uzlaşmışız ezelden...

Bahçeye çıkalım,açılmış gülleri görelim
Güllerin en güzellerini derelim
Etek etek dökelim sevginin önüne
Sevelim sevilelim...
Mevlana

1.jpg

SEVGİSİZ KALMAK

Sevgisiz kalmak
Havasız, ışıksız, susuz kalmak gibidir!
Sevgi sağlıktır
Sevgi dostluktur
Sevgi şiir

Çölde kalanlara su
Yorgun düşenlere uyku
Umutsuzlara mutluluk
Hastalara esenlik, 'şifa'
Ne değildir sevgi?

Tüm güzellikler, iyilikler onda
Sevgisiz kalmak
Karanlıkta kalmak,
Varlık ortasında yok olmak gibidir!

Merhaba sevgi
Merhaba dostluk
Merhaba mutluluk
Merhaba umut
Merhaba şiir

Ve merhaba dünya
Mehmet SALİHOĞLU

3.jpg

SEVGİ NEDİR?

Sevgi sevgi dedikleri
Bir hayal mi düş mü ola
Kaf dağının ötesinde
Anka denir kuş mu ola

Fakirlerin yoksulların
Öksüz yetim ve dulların
Cümle talihsiz kulların
Bağrındaki taş mı ola

Garibin alında yazı
Talihin işvesi nazı
Kaderin çalmayan sazı
Gözlerdeki yaş mı ola

Sevgi sözlüklerin sözü
Sevgi hayalin türküsü
Çağın düşmanı korkusu
Tanrım! Böyle iş mi ola.
Attilla DAMAR

1.jpg

YAŞAMAYA DAİR

1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
NAZIM HİKMET

3.jpg

BASİT YAŞAMAK

Basit yaşayacaksın.

Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.

Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.

Basit bir öpücük yetecek sana;
basit sıcak bir öpücük
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.

Kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu.

El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın;
hep yanında taşıdığın,
atmaya kıyamadığın.

İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman
ve yola çıkman arasında geçen süre;
kısacık olacak
sıcacık kollara dolanman
ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.

Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.

Beklentilerin de basit olacak.
Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
en ucuz aşk romanını.

Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.

Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
parmakların olacak en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.

Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir
“fa diyez”in mutluluğunu.

Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün

“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde
ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir “istemiyorum” diyebilmeye.

Ne durduğu fark etmeyecek abanın altında.

Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.

Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi
basit...
Yalçın ERGİN

1.jpg

Dostları Olmalı İnsanın

Dostları olmalı insanın,
Aynen gemilerin limanları gibi
Zaman zaman uğradığın
Yükünü boşalttığın
Dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda

Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
Geri döneceğin günü bekleme umuduyla
Bazen rüzgara o açmalı yelkenini
Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
Halatlarını çözmeli
Seni çok ama çok özlemeli

Dostları olmalı insanın,
Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen
Düşünmediklerini düşündüren
Seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen
Gerektiğinde senin için ateşi yutabilen
Yolunu ısıtan ustan olmalı,
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini
Sana verebilmeli soğuk bir kış gününde
Üzerindeki tek gömleğini.
Oğuzkan Bölükbaşı

3.jpg

UZAKTAN SEVİYORUM SENİ

uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
Cemal Süreya

1.jpg

ROMANS

Söyleyebilsem ah! Söyleyebilsem sana derdimi
Yıldızlı bir gecede açabilsem kalbimi
Göreceksin seninle dolu
Desem, diyebilsem ki sana
"Seni seviyorum"
Ama demedim, diyemedim
Çünkü aramızda dağlar, denizler ve
Benim o kahrolası gururum var

Yıllarca bu böyle sürüp gidecek
Sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin
Ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim
Sana asla
Çünkü aramızda dağlar, denizler ve
Benim o kahrolası gururum var
Victor Hugo

3.jpg

AYSEL GİT BAŞIMDAN

Aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım üstelik çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum
benim yağmurumda gezinemezsin
üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl da korkarsın
hiçbir dakikamı yaşayamazsın
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
benim için kirletme aydınlığını
hem kötüyüm karanlığım üstelik çirkinim

ıslığımı denesen hemen düşünürsün
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim
ya ölmek ustalığını kazanırsın
ya korku biriktirmek yetisini
acılarım iyice bol gelir sana
sevincim bir türlü tutmaz sevincini
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım üstelik çirkinim

sevindiğim anda sen üzülürsün
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş
uzak yalnızlık limanlarına
aykırı bir yolcuyum dünya geniş
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
sakın başka bir şey getirme aklına
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım üstelik çirkinim
Aysel git başımdan seni seviyorum
Attilâ İLHAN

1.jpg

HÜZZAM BESTE

Şarkılar anlatırdı maceramızı
Şarkılarla güler ağlardık şarkılarla
Çiçekler denizler gök kıskanırdı
Bahçeler ayak sesimizden tanırdı
Düşerdik yollara kuşlar gibi baharla
Şimdi o günlerden yüreğinde iz var mı
"Anlat bana ey sevgili aşkın bu kadar mı"

Bizim de sevdiğimiz şarkılar vardı
Yeşil gecelerde dinlediğimiz
Dalgalar söylerdi, rüzgâr söylerdi
Sonra o şarkılar tükeniverdi
Sen dönmedin gittiğin ötelerden
"Beklerim her gün bu sahillerde mahzun böyle ben"

Bizi ağlatan şarkılar vardı
Gecelerin esmer dudaklarında
Bir yavru ceylan gibi uyurdun kollarımda
Aşkımızda her mevsim bahardı
Ben hâlâ yarım kalan sevdamızdayım
"Gittin artık seni ben nerede bulup yalvarayım"

Sonra sevdiğimiz şarkılar sustu
Sustu saçaklarda âşık kumrular
Unutuşun rüzgârı dolaştı bahçemizde
Düştü gül yüzlü çiçekler derde
Kararan ufkumuzdan çekilip gitti bahar
"Aşkın bana bir gizli elem oldu güzel yâr"
MUSTAFA İLHAN BERK

3.jpg

HEPİMİZE DAİR

Yalnız kendi başın mı dertli sanırsın,
Gölgesi yeryüzünde avare insan?
Taş da istemezdi yosun tuttuğunu;
Solmakta her çiçek kokusu uçunca.
Tasadır ağaca rüzgârda yaprağı;
Her kuş yanar az çok ölen yavrusuna;
Sivrisinek de halinden memnun değil;
Vızıltısı şikâyet makamındadır.
CAHİT SITKI TARANCI

1.jpg

PAPATYA DİLE GELDİ

Çiçekler açar bahçelerde
Çiçekler sevilir...
Ben saksılardan
Ben bahçelerden, parklardan öte
Emeksiz topraklardan gelirim...
Sevdalı parmaklar öldürür beni
Ben sevdalı parmaklarda ölürüm...

Yolma parmağını insanoğlu
Ayırma topraktan beni
"Gelecek... gelmeyecek..."
"Sevecek... sevmeyecek..."
İçinden geçeni ne bilecek
Ben zavallı çiçek...
Şükrü GÜZEL

3.jpg

ÇOCUKLARIMA

Diyelim ıslık çalacaksın ıslık
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes
Kimse çalamamalı senin gibi güzel

Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın
Senden önce kimse saymamış olmalı
Senin saydığın gibi doğru ve güzel
Hem dalgaları hem saymasını severek

De ki sinek avlıyorsun sinek
En usta sinek avcısı olmalısın
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta
Örgüt yoksa seninle başlamalı

Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış

Dalga mı geçiyorsun düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini somsomut görüp şaşsınlar
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler

Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum
Derlerse ki bu işler bir şeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar
AZİZ NESİN

1.jpg

AYŞECE

Hem yoktu hem vardı
Büyük bir kentin
Gecekondu semtinde
Küçük bir kız vardı
Adı Ayşece

Nar tanesi kar tanesi
Anasının bir tanesi
Gözleri vardı boncuk
Elleri vardı pamuk
Herkes onu çok severdi

Günlerden bir gün
Gide de gelmeye o gün
Bulut oldu yel oldu
Yağmur yağdı sel oldu
Alıp götürdü evini anasını
Ayşece'yi öksüz koydu

Bir bekledi iki bekledi
Ayşece'nin babası
Eli balyoz dili yılan
Bir kadınla evlendi
Dövdü günde üç öğün
Güzel kızı çirkin analık
Yanık ekmek yedirdi
Su içirdi boz bulanık

Evden kaçtı Ayşece
Az gitti uz gitti
Kırk gece kırk gündüz gitti
Baktı analık arkasında
Ha ulaştı ha ulaşacak
Bir kayaya seslendi

Açıl kayam açıl
Şıkırt açıldı kaya
Ayşece girdi içine
Kapan kayam kapan
Şıkırt kapandı kaya
Güzel Ayşece içerde
Eteği dışarıda kaldı

Gördü eteği analık
Yalancıktan ağladı
Açıl kayam açıl
Kaya açılmadı
Bir gelinböceği olup
Pırpır uçmaya başladı
Bakakaldı analık
ALİ YÜCE

3.jpg

Resulullah`la Benim Aramdaki Farklar

Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi,

ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf… Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
Ah Muhsin Ünlü

1.jpg

HİKÂYE

Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!

Benim doğduğum köylerde
İnsanlar gülmesini bilmezdi,
Ben bu yüzden böyle naçar kalmışım
Gül biraz!

Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!
Cahit KÜLEBİ

3.jpg

Sort:  

Şiir, okumasınıda yazmasınıda severim, bambaşka bir dünya ve hikaye mükemmel...
Emeğinize sağlık...

Ben de tam "tam avina'lik" diyecektim..

E o zaman bundan sonraki şiir paylaşımlarımda @avina'yı etiketlerim. :)

İkinize de çok teşekkür ederim, bu paylaşımı gördüğümde inanın çok mutlu oldum devamını sabırsızlıkla bekliyorum...
@cuaderno @sahinadm

İnsanı kendinden alır şiir. Şiir gülümsetiyorsa olmuştur ve olmuşsundur. Şiir dediğin öyle alıp götürür bahsettiğiniz bambaşka dünyalara.

Müteşekkirim efendim yorumunuz için.

Coin Marketplace

STEEM 0.17
TRX 0.15
JST 0.029
BTC 61155.34
ETH 2383.47
USDT 1.00
SBD 2.56