DOĞADA İRTİBAT

in #tr8 years ago

94368FCE63D09644A7BCF13Br.jpg

İnsanlar ve hayvanlar arasında irtibatlı biyolojik gelişmeler olduğu evrim teorisinin konusudur.Jeremy Rıfkın a gelinceye kadar evrim İngiliz sömürgesinin biyolojik alt yapısını oluşturan bir siyaset stratejisi olarak algılanmadı.İyimser yaklaşırsak aslında bunu bir düşünce ya da hissiyat evrimi olarak algılamak daha mümkün.Örneğin Platon'un düşünen hayvan tanımı kenarları keskin ama ılımlı bir yaklaşım olarak irtibat fikrimizi onasa da Descartes ondan ayrı olarak hayvanların acı hissetmeyen yaratıklar olduğu kanısını felsefeci kişiliğinin inandırıcı etkisiyle doktrinleştirecektir.Doktrinli düşünebilen insan Descartes, acıya hassas bilinir ama doktrinine maruz kalan; doktrinli düşünemeyen hayvan acıya maruz görülür.Bu yüzden Descartes tarafında insan ve hayvan arasındaki irtibatlı ilişkinin en çirkin tarafı ortaya çıkar.Onun yaklaşımının daha çirkini olamaz ama daha fukarası olabilir.Descartes bir soyluydu ama çiftçiler ya da çağlarına ait etiketleriyle serfler soylular tarafından hayvanlaştırılmış insanlardı ve neredeyse acı hissetmeyen gruplardı.Orta çağın aristokrasi ve fukaralık trajedisine sosyolojik ya da siyasal konular dışında getirilebilecek katışıksız özet budur.Hayvanlaştırılmış insan...O halde hayvanlaştırılmış insanların topraklarında çalıştırdığı hayvanların acı hissetmesi onların yorum konusu olamazdı.Düşünülebilir ki yanımızdaki hayvanlar alemi Descartes ve onun çağına yayılan yaklaşımda kimliklerini alıyorlardı.Yine düşünülebilir ki kötek bu yüzden alın yazılarıydı.
Hayvanlarla insanlar arasındaki irtibatlı ilişkiyi Evliya Çelebi'nin İstanbul seyahatnamesinden çıkartılmış sonuç haline getirme hınzırlığındayım. Evrim ve benzeri kavramlarla aynı cümlede kullanılamayacak kadar dış konu nesnesi olan Evliya Çelebi İstanbul seyahatnamesinde Nuh'un Gemisi Efsanesi'nden söz eder.Onun seyahatnamesine düştüğü Nuh'un Gemisi Efsanesi notuna göre gemide 77 insanın bulunduğu yazıyordu.Evliya Çelebi sonraki nesillere yaşam kaynağı olan bu 77 kişinin insanoğlunun çağlara yayılan kimliklerine şekil verdiğini de yazıya ekliyordu. Bir başka deyişle evrensel huy ve mizaçlar o gemideki her bir insana denk düşüyordu.İşe bakın ki hayvanlar da o gemideydi ve kurtuluşa atalarımızın atalarıyla beraber eşlik ediyorlardı. Onların ilk insanlarla aynı gemide yer alması önemli bir detaydır.Bize, insanlarla hayvanlar arasında kişilik üzerinde budaklanan irtibatlı ilişkiyi çözümleyebilmemiz için iyi bir kaynak teşkil eder.77 ilk insandan kişiliğimizi aldık onlar da yoldaşları olan hayvanlarla etkileşimdeydi.Buna ek olarak orada etkileşime konu olan en büyük kişilik öğesinin panik olduğu kanısındayım.Panik bir moral türüyse bu kanımın gerçekliğine inanmam güç olmaz öyle ki Lorenz adında bir psikolog insana ait moral türlerinin hayvanlara uyarlandığını söylüyordu. Misallenebilir: Misal neşeli maymun...Misal cesur aslan...Misal deli dana...
Psikolog Lorenz'i, irtibat meselesini insan konu nesnesini temele alarak yansıtan bir fikir adamı olarak algılamak mümkündür.Bu yüzden onun tespitlerinin antitezi de ciddiye alınmaya değerdir.Tersini ele aldığımızda şu sonuç ortaya çıkar:Misal aslan yürekli insan... Misal kurt gibi insan...Misal tilki gibi insan...

Edebiyat bu etkileşime fabl derken bir müzisyeni tembel olarak suçlama yoluna giden La Fontanie akla gelir ve ek bir misallemede Ağustos böceği gibi müzisyen demek konudan sapma endişesi yaratmaz.Çünkü her iki misalde de insanoğlu ile hayvanların kişilikleri arasında benzerlik;kaynaşma, etkileşim olduğu bilgisi güncellik alır.İnsana ait karakter gelişiminin sonraki milyon yılına kaynaklık eden Nuh efsanesinin mekanını, sosyal yapısını, psikolojik hal ve hareket toplamlarını dikkate değer kılan bir özelliktir bu etkileşim tezi ve o ana ait olduğu düşünülebilecek en kesin etkileşim öğesi olarak panik duygusu oluşumunu önümüze getirir.Zira Nuh'un gemisi tam anlamıyla bir paniğin karşılığıdır. O halde milyon yıla yayılan karakter yapımız panik denilen kaotik ruh halinden mi esinlerini alıyor?Bu bir retorik sorudur. Yani cevap aramak için değil cevabı vermek için sorulmuş soru türüdür.İnsanlık panik ataktır. Çünkü başladığımız gemide biz insanlardan çok daha cesur hayvanların ve yine bizden çok daha çetin doğa şartlarının etrafında figürasyonduk.O gemiye sel yaklaşıyordu biz kaçıyorduk;hayvanlar acıyı öngörmüyordu(Descartes'i anımsayın) biz acı endişemizle Cudi dağı kadar gemi yapıyorduk.Sorarım küresel felaket mucidi insanlık alemimize : Doğa karşısında ne zaman ululaşıverdik?Yine retorik olup gelin güvey deyiminin esasındaki nihilist manalı zaman tanımını cevap olarak çağrıştırır.Kendimizce gelin güvey olduk.
Konu olarak insanlarla hayvanlar arasındaki irtibatlı ilişkiyi seçtiğime göre bu yazıda deli-dahi denklemine tam karşılık gelen düşünce adamı; hayranlık duyduğum bilimci kişilik John Lilly'e temas etmem bir doğru çizmek olur.John Lilly irtibat kavramının gerçek manasıyla hayvanlara yaklaşmıştır.O hayvanlarla irtibata geçtiğini yani dialog kurduğunu iddia ederdi.İzolasyon tankı adını verdiği bir havuzu insan vücut ısısına denk getirip bütün dış uyaranlara kapalı olabileceği koşulları da sağladıktan sonra yunuslarla iletişime geçmeye hazırlanırdı.Havuzdan çıktığında ise yunuslarla ne tür dialoglar kurduğunu nota düşerdi.Yönetmen Ken Russell onu 1980 yapımı filminde yayına getirmiştir. Altered States

Coin Marketplace

STEEM 0.17
TRX 0.15
JST 0.028
BTC 62227.11
ETH 2400.78
USDT 1.00
SBD 2.50