İnsanların iç sesi, beni nasıl seslendiriyor bilmiyorum ama her türlü ihtimale karşı önce gülücük koyayım :))
Bir süredir Fiction kitap okumayı bıraktım. Çevremdeki çoğu kişiye de fiction yerine non-ficton okumalarını salık veriyorum.
Çünkü; zaten okunacak kitaplar listesi hayli kabarık. Üstüne yeni çıkan ya da kitap eski olsa da bizim yeni duyduklarımız da ekleniyor. Günde 16 saat kitapla meşgul olsa insan, zaman yine yetmeyecek..
Hal böyle olunca; -belki patavatsızca da olsa, gelecek bütün itirazlara göğüs gererek, şunu demek icap ediyor: -
Filmi çıkabilecek bir kitabı okumayın.
Esas kız bi' yolculuğa çıktı.. Yahut esas oğlanın başına öyle bir zamanda öyle bi' şey geldi ki..
.. ee?
-- Gerçek hayatta olabilecek/olmuş bi hikaye...
.. yani?
-- Okurken kendimden çok şeyler gördüm..
.. kendine bunu yapma lütfen. kendini bula bula yerinde sayarsın ancak. Kanal D'den Fox'a oradan Star ve Show'a geçerek yeni diziler izleyen birisi +4 = Roman okuyan birisi.
Yazar, kahramanlarla harika bir şekilde empati kurulmasını sağlamış olsun. Sayfaların arasında yüzerken, onların durumunu, kendimiz yaşıyormuşçasına yaşamak(?), yer yer gerçek olaylar ve mekanlar hakkında bilgi almak evet keyifli olabilir. Ancak bu, pekala güzel bir filmle de mümkün.
Hele ki tasvir yapmaktan olayı anlatamaya geçemeyen yazar düşünüldüğünde.. zaman kaybının resmi daha net ortaya çıkıyor.
// çeperi dökük dökük olmuş, yer yer paslanmış demirlerinden nicedir orada olduğunu belli eden duvarın çatıyla birleştiği yerde mor bir tül dikkatimi çekti..
// film: 1sn.
// mor tül için bunca tasvir, bi finalde ya da çok kritik bir yerdeyse veya kitap boyunca 3-5-10 yerde ise tamam. Ama bu biliyoruz ki tasvirden hikayeyi anlatamayan çokça çok satan yazar var. yapmayın, bunca kişinin bunca vaktini harcamayın.
Ayrıca bir belgeselin 5 dakikası; 300 sayfalık tamamı kurgu veya bir kısmı gerçek geri kalanı kurgu bir Roman'ın arasına sızan bilgilerden çok daha öğretici olabilir.
--
Hakikat oralarda bi yerlerde.. Fakat gün batıyor..
1 Harari > 30 Roman
1 Köymen > 30 Roman
1 Dücane > 50 Roman
Merhaba hocam,
Öncelikle görüşlerinize saygı duyduğumu belirtmek isterim.
Ben çok film izleyen birisi değilim, bu platforma gelene kadar kitap okuyan birisi de değildim. Belki söylediğiniz o +4 bile değilim. Yeni yeni okuma alışkanlığı kazanıyorken böyle bir yorumla karşılaşmak açıkçası beni biraz üzdü.
Ben ne sizin kadar, ne de Barış Özcan kadar tahsilli ve eğitim görmüş birisi değilim. Yazdığım postlardan ve yaptığım yorumlardan bu anlaşılıyordur zaten.
Okuduğum kitapların bir çoğunun filmi de vardı. Kitabı okuduktan sonra filmlerinide izliyorum ama inanın şimdiye kadar izlediğim o filmlerin bir çoğunda kitabın bıraktığı etkinin yarısını bile göremedim. Kitap okurken kendiniz kafanızda canlandırıyorsunuz ama film izlerken başkalarının kafasında canlandırdıklarını izliyorsunuz.
Ha diyeceksinizki "mor tül mor tüldür. Ha sen canlandırdın kafanda, ha başkası ne farkeder." Ama öyle olmuyor işte. Belki benim kafamda canlandırdığım mor tül daha büyük, ya da daha küçük. Belki filmde izlediğim paslı demirler benim kafamda canlandırdığımdan çok farklı.
Vaktimiz olsada hem bol bol film izlesek, hem kitap okusak, hem ailemize yeterince zaman ayırsak, hem akraba ziyareti falan yapsak..
Kitaba gelene kadar boşa geçen o kadar çok zaman varki.
Neyse hocam, 5 saniyenizi, hatta belkide 10 saniyenizi çaldım. Hakkınızı helal edin :)
Daha bu sabah, ablam ve 2 yeğenimden de itiraz aldım :))
Oysa; Vitaminli ve Sağlıklı beslenmeyi savunduğum için,
pratik ama gdo'lu, lezzetli ama çok yağlı gıdalara itiraz ediyorum ;)
"Ülkemizde Kitap Okuma Oranı Düşük bu yüzden.. şöyle.."
cümlesinde geçen,
ya da 'İkra'da geçen Okumak, Bu Değil.
--
En azından, gıybet etmek yerine üç beş sayfa çevirenler olarak;
kurgu ve kurgu dışının bariz farkına göre orantısal zaman ayırabiliriz.
Kohen okumayan gençler; bazı betimlemeleri ve kesişmeleri kendileri hayal etmiş olmanın keyfinden yoksun kalabilir,
ama Harari okumayanlar; işsiz, işlevsiz, ülkesiz kalabilir, hem de öyle torunlara bile kalmadan..
Hamburger? vs Kölelik? ;)
Bu arada, yer yer Sen/Siz diye hitap ediyor olsam bile, çoğu zaman şahıslardan bağımsız olarak "düşünce sistematiğine" itiraz ediyorumdur. Sürçü lisan etmiş isem affola..