Kısa Bilimkurgu Öyküsü - Bebek Evren

in #tr7 years ago (edited)

image

Fizikçi Mehmet Aybek, büro olarak kullandığı çatı katının balkonunda, gazeteci Yeşim Toksöz’ü ağırlıyordu. Yeşim Toksöz başarılı insanlarla yaptığı ses getiren söyleşilerle tanınıyordu.

-Mehmet Bey, basınla aranızın çok hoş olmadığını biliyorum, bu söyleşiyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.

-İşlerimin yoğunluğu medya mensuplarına zaman ayırmama engel oluyor.

-Türkiye’yi yurtdışında başarıyla tanıtan önemli isimlerden birisiniz, Türk halkının sizi daha yakından tanımaya hakkı var.

-Haklısınız, bu sebeple birlikteyiz.

-Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Kimdir Mehmet Aybek?

-Sicim teorisi üzerine çalışan bir fizikçiyim. Üç yıl önce Uluslararası Uzay Ajansı tarafından Yeni Ufuklar projesinin direktörlüğüne atandım. Yeni Ufuklar projesinde yeni evrenler yaratmaya, böylece kendi evrenimizi daha iyi anlamaya çalışıyoruz.

-Yaratmak Tanrı’ya mahsus değil mi? Proje duyurulduğunda semavi dinlerin temsilcileri tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

-Tanrı -eğer varsa- bütün bunların dışında ve üstündedir.

-Sizce var mı?

-Bu konuda bilimsel bir yanıta sahip değilim. Semavi dinlerin temsilcileri bu tartışmaları bilim insanlarından rol çalmak, gündeme gelebilmek için çıkarıyorlar.

-Bilime olan ilginin sınırlı olduğu Türkiye’de çok tartışılmadı bu konu, daha ziyade gelişmiş ülkelerde gündem oldu.

-İsabet olmuş. Kara deliklerin içinde bilinen fizik kuralları geçerliliğini yitiriyor. Yürüttüğüm teorik çalışmalarla kara deliklerin içinde bizimkinden farklı kurallarla işleyen bebek evrenler oluşturabileceğimizi göstermiştim. Uluslararası Uzay Ajansı’na detaylı bir proje planı eşliğinde başvurup bu işi pratiğe dökmek istediğimi iletmiştim. Yaptığım başvurudan aylar sonra, Yeni Ufuklar projesi açıklandı ve beni projeye direktör olarak atadılar.

-İşin teknik kısmını hiç anlamadım, biraz açabilir misiniz?

-Evrenimiz, en ünlüsü Planck sabiti olan çeşitli sabit sayılara uygun olarak işliyor. Bunlardan birkaçını çok yüksek enerji kullanarak değiştirmenin yollarını keşfettik. Şimdi bu sabitlerin çeşitli seviyelerde olduğu durumları deniyor, kararlı yeni evrenler oluşturmaya çalışıyoruz.

-Yeni bir büyük patlamaya yol açmaktan korkmuyor musunuz?

-Yaptığımız hesaplamalar yeni oluşacak evrenlerin bizim bildiğimiz boyutların dışında gelişeceğini gösteriyor. Zaten kullandığımız enerji sadece mikroskobik evrenler oluşturmaya yetiyor.

Bürodaki hizmet robotunun kontrol ettiği tepsi biçimindeki kuadkopterle bahçeye kahve servisi yapıldığı için, Mehmet Aybek sözlerine ara vermek durumunda kaldı. Bu duraksamadan yararlanan Masal gelip babasının kucağına oturdu. Mehmet Aybek kızını yanağından öpüp içeriye gönderdikten sonra, “Türkiye’ye sadece Şubat ve Ağustos aylarında gelebiliyorum, birbirimizi çok özlüyoruz, büroya bile geliyor benimle” dedi.

-Ailenizi de Osaka’ya götürmeyi düşünmediniz mi?

-Yılın büyük kısmını dünyanın yüksek yörüngesinde bulunan Büyük Çarpıştırıcı’da geçiriyorum.

-Son dönemde uluslararası camiada, katlanılan yüksek maliyet ve beklenen bebek evrenlerin bir türlü doğmaması nedeniyle Yeni Ufuklar projesi yüksek perdeden eleştirilmeye başlandı. Olmayacak duaya âmin dendiği ileri sürülüyor.

-Bilimsel gelişme kaotiktir, bu işe girişirken kimseye garanti vermedim.

-Dünya halklarının değerli kaynaklarının israf edildiği, Yeni Ufuklar’a harcanan parayla Afrika’daki açların doyurulabileceği yorumları yapılıyor.

-Afrika dışındaki kıtalarda açlık olmamasını bilimsel ve teknolojik gelişmelere borçluyuz. Büyük Çarpıştırıcıda görev yapan arkadaşlar dün akşam plazma içinde yeni bir oluşumun haberini verdiler. Bunu yazmayın lütfen.

-Yanlış anlamıyorsam bana, yeni bir evrenin doğmuş olabileceğini, ancak bir medya mensubu olarak bunu haber yapmamam gerektiğini söylüyorsunuz.

-Neler olduğunu henüz bilmiyoruz.

-Yeni bir evrenin doğduğundan haberdar olan ilk gazeteci Yeşim Toksöz bunun haberini yapamadı. Resmen trajedi.

-Size güvenebileceğimi biliyordum.

-Neler olup bittiğinden emin olduktan sonra, haberi veren ilk gazetecinin bir Türk olması hoş olmaz mı?

-Olmaz. Konumumu kötüye kullanmış olurum.

-Böyle söyleyeceğinizi tahmin etmiştim, sadece şansımı denedim.

Osaka’nın güneyinde bulunan uzay üssünde, Falcon 43 roketinin yörüngeye taşıyacağı uzay mekiğine binmiş olan Mehmet Aybek’in zihni, çarpıştırıcının detektörlerinden elde edilen sıra dışı verilerle meşguldü. Yapılan analizler bilinen kuarkların veri desenleri ile örtüşmeyen, davranışları tanımlanmamış çok sayıda yeni parçacığın söz konusu olduğunu gösteriyordu. Üstelik ölçüm değerleri, oluşan yeni evren nüvesinin daha yüksek entropi durumuna doğru evrilmekte olduğuna işaret ediyordu. Mekiğin içinde belli belirsiz duyduğu yanık plastik ve roket yakıtı kokusunu içine çekerken, bebek evrenin içinin neye benzediğini kestirmeye çalışıyordu. Yüksek yörüngeye sık sık gidip geldiği için mekiğe bindiğinde duyumsadığı bu kokuları sever, hatta özler hale gelmişti. Uzay mekiğinin ana bilgisayarının uğultusu eşliğinde sonu gelmeyecekmiş gibi görünen matematiksel hesaplamalar yaparken, roketler büyük bir gümbürtüyle patladı ve fırlatma gerçekleşti. Bebek evrenin, detektörler üzerinde bıraktığı verilerin yorumlanması konusunda o büyük bir zihinsel çaba harcadı ki, İstanbul-Osaka uçuşunun yorgunluğu su üstüne çıktı. İstasyona vardığında dinç olmalıyım diye düşünerek gözlerini kapadı ve çok geçmeden uykuya daldı.

Uzay mekiği Büyük Çarpıştırıcının kumanda edildiği uzay istasyonuna kilitlendiği sırada Mehmet Aybek uykudan uyandı, kemerini çözdü ve hiç vakit kaybetmeden mekiği istasyona bağlayan koridora doğru bir sıçrayış gerçekleştirdi. Koridorun duvarlarına takılmış kulplara tutunarak hızını aldıktan sonra akvaryumda yüzen bir balık gibi havada süzülerek uzay istasyonunun büyük kumanda merkezine girdi. Projenin başmühendisi Rakesh Sharma ve uygulamalı fizikçi Liu Wang büyük bir merakla önlerindeki kocaman ekrana bakıyordu. Mehmet Aybek onlara doğru süzülerek alçaldı, kendisini ikisinin arasındaki koltuğa bağladı ve “Nasıl gidiyor, neler olduğunu anlayabildik mi?” diye sordu. “Rüya gibiydi” dedi Rakesh Sharma, anlının kırışıklarının arasında terler birikmişti. “Doğdu, ağır ağır gelişti, duraksadı, rezonans devresine girdi ve birdenbire kendi üzerine çöküverdi. Neyse ki detektörler bebek evrenin bütün davranışlarını an be an kaydettiler. Hazine değerinde veriler elde ettik”. “Hiçbir iz kalmadı mı?” diye sordu Mehmet Aybek. “Hatırası kaldı” dedi fizikçi Liu Wang.

Sort:  

Evren sabitlerini değiştirme..
Yörüngede hızlandırıcı..

Sıra dışı fikirler. Tebrik ederim..
Eline sağlık.

Teşekkür ederim

Kurgu çok iyi, kısa filmler yada yerli bir bilimkurgu projesinde değerlendirilebilir

Umarım bir gün öyle bir fırsat çıkar :)

Hikayenizi çok beğendim, umarım paylaşmaya devam edersiniz.

Teşekkür ederim.

Steemitte sizin gibi güçlü kalemlere daha çok ihtiyacımız var.

Teşekkur ederim, buralardayım, yazmayı plamladığım epey malzeme var.

Takipteyim uzun süredir :) Bekliyoruz keyifle.

Kurgu çok başarılı. Yayımlanmış herhangi bir basılı yayınınız var mı acaba?

2016 yılında yayınlanmış yapay zekalı androidlerin insanlarla eşit hak elde etme mücadelesini anlatan Ogox isimli bir romanım var. Ayrıca Iletisım Yayınları'nın Dünyalılar isimli bilimkurgu öykü kitabında bir öyküm yer almıştı.

Çok yaratıcı bir hikaye olmuş. Elinize sağlık 😎

Teşekkür ederim 😃

En güzel ve dokunaklı bölümü; Mehmet Aybek kızını yanağından öpüp içeriye gönderdikten sonra, “Türkiye’ye sadece Şubat ve Ağustos aylarında gelebiliyorum, birbirimizi çok özlüyoruz, büroya bile geliyor benimle” dedi kısmı idi. Evlatlarımıza çok fazla özlem çektirmememiz gerekiyor.

Cok guzel ,başalrilarinizin devamini dilerim)

Teşekkur ederim

Kısa öykü yazman çok hoşuma gitti bende takipteyim artık.

Kurgu çok başarılı, akıcı bir yazı olmuş. Tebrik ederim.

Teşekkur ederim

Coin Marketplace

STEEM 0.18
TRX 0.15
JST 0.028
BTC 63006.79
ETH 2456.26
USDT 1.00
SBD 2.59