10 Türk Romancısı - İhsan Oktay Anar

in #tr6 years ago (edited)

Bu yazı dizisinde en çok sevdiğim Türk romancılarının eserlerini tanıtıyorum. Bugünkü yazımda İhsan Oktay Anar'ı ele alacağım.

1960 doğumlu olan İhsan Okay Anar lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü, master ve doktora eğitimini Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde yaptı. İlk romanı Puslu Kıtalar Atlası 1995 yılında yayınlandı ve bu roman sayesinde geniş bir hayran kitlesi kazandı.

İnsan bir romanı neden sever? Üslubunu beğendiği için mi? Karakterlerini kendine yakın bulduğu için mi? Yoksa bir roman, içerdiği olaylar ilginç ve kurgusu sürükleyici olduğu için mi sevilir? Bu soruların yanıtları okurdan okura değişebilir. 10 Türk romancısı dizisini yazarken kesinlikle emin oldum ki, romanları ne anlattıklarından daha çok, anlatım biçimleri üzerinden değerlendiriyorum. Hani gerçi üslup ve içeriğin birbirinden bağımsız olarak ele alınması da mümkün değil. Güzel üslup içeriği, kaliteli içerik de üslubu olduğundan daha güzel gösteriyor.

İhsan Oktay Anar nefis bir üslupla çok ilginç tarihi hikayeler anlatan usta bir yazar. Tarihi romanlara özel ilgisi olmayan benim gibi okurlar da dahil olmak üzere, edebiyat seven herkesin keyifle okuduğu bir romancı. Romanlarını bu denli ilginç kılan herhalde Osmanlı tarihini o tarihin zenginliğine yaraşır bir biçimde kullanması oluyor. Macera romanı tadı veren sürükleyici öyküler ve ilginç karakterler içeriyor Anar’ın romanları. En önemli avantajlarından biri de romanlarının her türden okura rahatlıkla salık verilebilecek türden olması. Bu romanları okumak yoğun bir entelektüel çaba gerektirmiyor. Heyecan dolu maceralar içeren eğlenceli romanlar yazıyor İhsan Oktay Anar.

Osmanlı döneminde yaşayan kişilerin maceralarının günümüz okurlarına hitap edebilmesi kolay bir iş değil aslında. 2018 yılında, matematik bölümünde okuyan bir üniversite öğrencisi ya da bir ilkokul öğretmeni günlük yaşamlarının hırgürü içinde 17. yüzyılda yaşamış denizciler ya da yeniçerilerin maceralarını neden merak etsinler? O dönemin sorunları, kaygıları, çatışmaları ve ideolojisi günümüz insanına çok uzak gelebilir. Anar bu uzaklığı, yabancılığı bir mizah öğesi haline getirerek avantaja dönüştürüyor.

İçinde yaşadığımız dönemi dahi bir romanın arka planına yerleştirmek bu denli zorken, tarihi romanlar yazmak kolay bir iş olmasa gerektir. Anar, romanlarının geçtiği dönemi, o dönemin insanlarını, mekanlarını ve olaylarını avucunun içinde tutuyormuş gibi yazıyor. Romanın geçtiği dönemin, şimdilerde de bilinmekle birlikte, az kullanılır olmuş sözcüklerini kullanması romanlarının tarihi havasına önemli katkılar sağlıyor.

Bir de elbette, tarihi metinlerden öğrendiği anlaşılan, dönemin zihniyetinin ve söylemlerinin ustaca kullanımı var. Osmanlı döneminde kullanılan şiddet türleri ve şiddetin ele alınışı örneğin günümüz insanına oldukça vahşi görünüyor. Din, şiddet, cinsellik, aile, devlet vb kavram ve kurumlara dönemin insanlarından farklı bakan günümüz okuru, İhsan Oktay Anar’ın karakterlerinin bu kavramları ve kurumları ele alışını komik buluyor. Anar bu durumu, usta bir yazar olarak, bu zihniyet farklılığından habersizmiş gibi davranarak muzipçe yönetiyor.

Anar kitaplarında felsefi öğeleri, bilgiçliğe kaçmadan, yine Osmanlı dönemi insanlarının perspektifinden kullanarak, romanlarına zenginlik ve derinlik katıyor.

Romanlarının geneli hakkındaki değerlendirmelerin ardından artık Anar’ın tek tek kitaplarının kısa tanıtımına geçebilirim. Tanıtımıma öncelikle “Suskunlar” ile başlamak istiyorum. Osmanlı dönemi müzisyenlerini anlatan bu kitaptan rastgele kısa bir bölüm aktarmak, okurları kitabın havasına sokmak için sanırım en uygun yol olacak:

“Fi tarihinde, yani Goncagül isimli Kıpti güzelinin harama uçkur çözen Veysel Bey’den peydahladığı ikiz bebekleri, efelenip babalanan biraderinin nezareti altında Kalın Musa’nın evine bıraktığı tarihten dokuz sene sonra, onuncu yaşını geride bırakan Dâvut, ûd çalmayı, usûlleri ve makamları yeni yeni öğrenmekteydi. Musikiye aşık sayılırdı, çünkü ne de olsa damarlarında Kıpti kanı vardı. Ama belki de yine bu yüzden, oniki yaşını doldurduktan sonra, her ihtimale karşı, kuşağında bir ekmek bıçağı taşımayı huy edinmişti. Daha o yaşında, Galata şehri dahil o koca Konstantiniye’de girmediği sokak, sürtmediği mahalle yoktu"

Anar kitaplarında sokak argosunu tarihsel derinliği ile birlikte kullanarak okurlarını her seferinde gülümsetmeyi başaran bir yazar. Bir alıntı da Yedinci Gün romanından;

"Demek ki İhsan Sail bir somnambül idi. Demek ki gece mışıl mışıl uyuduğunu sanadursun, yatağından kalkıp hâlâ uyuduğu hâlde birtakım haltlar karıştırıyordu ve demek ki seyr-i fil menâm illetinden mustarip bu adamcağız, yani artık nereden ve hangi usûllerle haber aldıysa, gümrük resminin yüzde 1’e çıkacağını bir gün önceden haber vermek sûretiyle yine kendi kendisinin itimadını kazanmaya çalışan bu herifçioğlu, demek ki, seciyesiz bir batakçı, haysiyetsiz bir düzenbaz, cigersiz bir kaşkarikocu olan İhsan Sait’in yine bizzât kendisiydı. İhsan Sait ne mal olduğunu bilirdi. Onun bütün hayatı, dubara, kafes, güm, bom, kıtır, polim, tıraş, dümen ve katakoftiydi. Bu yüzden kendisini, sonu belli olmayan bir maceraya sürükleyip çaparize getireceğinden çekindiği, o fotoğrafta kibirle poz vermiş tırnaksıza, yani bizzât kendisine, pek itimât etmiyordu. Çünkü İhsan Sait kendi ipiyle kuyuya inmezdi"

Alıntılar hoşunuza gittiyse daha fazlasına buradan erişebilirsiniz.

İhsan Oktay Anar’ın diğer bir romanı 2005 yılında yayınlanmış olan “Amat” idi. Anar bu romanında kısa bir hazırlıktan sonra Avrupa’ya sefere çıkan denizcilerin hikayelerini anlatmıştı. Anar ayrıca 1998 yılında Efrasiyâb’ın Hikayeleri kitabını yayınlamıştı.

Her ne kadar ayrıntılı bir tanıtımına girişmeyecek olsam da, Anar’ı hiç okumamış olan edebiyat meraklılarına başlangıç kitabı olarak tavsiyem, 1995 yılında yayınlanmış ilk romanı olan Puslu Kıtalar Atlası’dır. Bu kitabı okuduktan sonra zaten merak edip diğer kitaplarını da okuyacağınızı tahmin ediyorum.

Goodreads sitesinde Anar'ın kitaplarına verilen okur puanlarına buradan ulaşabilir, Anar kitaplarına toplu olarak göz atabilirsiniz.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Sort:  

This post, with over $50.00 in bidbot payouts, has received votes from the following:

minnowbooster payout in the amount of $241 STU, $496 USD.

For a total calculated bidbot upvote value of $241 STU, $496 USD before curation, with approx. $60 USD curation being earned by the bidbots.

This information is being presented in the interest of transparency on our platform @muratkbesiroglu and is by no means a judgement of your work.

Puslu Kıtalar Atlası'nı da severek okumuştum.Değerli bir yazı olmuş.Kaleminize sağlık.

Teşekkür ederim. En ekol kitabını okumuşsunuz☻

Muhteşem bir yazardır. Her kitabına ayrı ayrı hastayım. Eline sağlık sen de güzel yazmışsın.

Amat ve Galiz Kahraman'da kalite düşüyor gibi olmuştu ama Yedinci Gün yine beni benden aldı.😀

Hemen hemen bütün kitaplarını okudum, çok sevdiğim bir romancı. Güzellik göreceli olmakla beraber, her ne kadar Puslu Kıtalar Atlası çok popüler olsa da, "Suskunlar" bence en nefis roman. Lakin, son kitaplarında eski tadı ve derinliği artık veremiyordu diye düşünüyorum. Eğer bir romancı, hikaye yazıyorsa(veya hikaye içerikli roman) bana göre bir üretme/motivasyon problemi var. Ama yine de okumaya değer

Suskunlar'ın kendisine has ayrı bir yeri var gerçekten. Son dönem romanlarından en çok Yedinci Gün'ü sevdim. Bilimkurgu öğeleri içermesi bana ekstradan cazip geldi.

Puslu Kıtalar Adası ile başlayanlardanım ben de, sonrasında biraz hayal kırıklığı yaşasam da Yedinci Gün harikaydı.

Anar'ı bilmeyen kim varsa aktarmak da boynumuzun borcu bence, çok kaliteli bir dili var ;)

Evet, çok yetenekli bir yazar kendisi. Roman karakterleri gibi kabına sığmayan bir tip.

İçeriklerinizi sıkılmadan, yorulmadan okuyorum hocam, çok sağolun.

♨️Beğendiğinize sevindim♨️

Zamanı ortadan kaldırabileceğimi hatırlıyorum İhsan Oktay Anar denince :)

Coin Marketplace

STEEM 0.15
TRX 0.12
JST 0.026
BTC 56855.76
ETH 2540.09
USDT 1.00
SBD 2.24