On üç Günün Mektupları

Cemal Süreya'nın eşi Zuhal Tekkanat'a yazdığı mektupların toplanmasıyla oluşturulmuş bir kitap On üç Günün Mektupları. Eşi hastanede yatarken 13 gün boyunca ona her gün mektup yazmış Cemal Süreya. On üç Günün Mektupları bir şairin mektupları yani. Hastanede onun yanında olamasa da mektuplarıyla yanında olabilmeye çalışmış, eşine moral vermek istemiş. Cemal Süreya'nın bu 13 günde yazdığı mektuplara daha sonradan da yazdığı 38 mektup eklenerek şairin ölümünden sonra Onüç Günün Mektupları adıyla kitap haline getirilmiş.

On üç Günün Mektupları içerisindeki 51 mektupla birlikte bir şairin elinden çıkan en değerli yazıları oluşturuyor. Sadece bir mektubun ötesinde Cemal Süreya'nın eşine yazdığı şiir gibi mektuplar ve sevda dolu kelimeleri sunuyor okuyanlara. Sadece bir mektup olarak görülebilecek bir kitap değil kısacası. Açıp sık sık şiir okur gibi okunabilecek bir eser. Bu nedenele gerçekten çok değerli bir kaynak olduğu da söylenebilir.

'Bir çeşmeye koşar gibi koşuyorum sana. Anlasana!' diyor mektuplarında.

Cemal Süreya'nın ölümünden sonra toplanan bu mektuplara eşi Zuhal Tekkanat kendisi On Üç Günün Mektupları adını vermiş. Ayrıca kitabın içerisindeki Cemal Süreya'nın orijinal yazısıyla mektupların yer alıyor oluşu bu eseri çok daha kıymetli yapıyor. Cemal Süreya'nın bazı mektuplarının üzerine yaptığı çizimlerle birlikte duygularını ifade edişi, eşine duyduğu o derin tutku, sevgi ve özlem, mektupların orijinal halleriyle okuyucuya tam anlamıyla yansıtılabilmiş. Belki de gerçek mektuplar eklenmemiş olsaydı böylesine hissedilemezdi o derin tutku. Yıllar önce derin bir bağlılıkla yazdığı her bir kelimeyi onun el yazısından da görebilmek çok büyük bir şans olarak değerlendirmek doğru olacaktır.

Her bir mektubuna üç beş satır şiir konduran, her cümlesinde eşini nasıl sevdiğinden ve onun bir an önce eve dönmesini istediğinden bahseden Cemal Süreya mektuplarında evdeki günlük işlerini, oğlunu, kısacası her şeyi bir bir anlatır şi Zuhal'e. Evet, bir de oğulları vardır Cemal Süreya ve Zuhal Tekkanat'ın Memo Emrah adında. Tüm bu mektuplarda Cemal Süreya'nın bir kız çocuğu özlemi içerisinde olduğunu görüyoruz. Hatta onun için ismi bile hazırdır henüz doğmamış kızının; Elif Zeyno. Her fırsatta daha doğmamış kızından adeta bir özlemle bahsetmesi inanılmaz Cemal Süreya'nın.

'Hayat uzun değil sevgilim. Güzel geçirmeliyiz hayatımızı. Elif de gelmeli. Elif her şeyiyle sana benzemeli.'

'Yeni biri, yeni bir arkadaş sıkar beni. Neler konuşabilir insan yeni bir kişiyle. Bu yüzden diyorum ki insan anılarıdır. Kabul edeceğim tek kişi Elif Zeyno olabilir. O da yeni sayılmaz; bizim yeni bir biçimlenişi, yeni bir dirim kazanması belki.'

Cemal Süreya eşine bu mektupların mutlaka yayınlanmasını istediğini söylemiş, sen ölürsen ben, ben ölürsem sen diyerek. İyi ki de yayınlanmış bu sevda dolu mektuplar.