Merhaba arkadaşlar bugün ülkemizdeki eğitim sisteminden, eğitim sistemimizdeki eksikliklerden, bunların düzeltilebilmesi için yapılabilcek yeniliklerden bahsedeceğim sizlere. Öncelikle @trliste ve ekibine yarışma konusunda bu konuma yer verdikleri için teşekkür etmek istiyorum. Bir Öğretmen olarak bu konuda aklıma gelen çok şey var. Bunların hepsini toparlayamasamda bu postta elimden gelebildiğince her şeye değinmeye çalışacağım. Bunları anlatırken de kendi branşımdan örnekler ile desteklemeye çalışacağım...

Eğitim Nedir?

Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı ve istendik davranış değişikliği meydana getirme sürecidir. Bu davranış değişikliği, bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olmaktadır. Eğitim iki şekilde gerekleştirilebilir. bunlar:

Örgün Eğitim

• **Okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim, açıköğretim, uzaktan öğretim vs.
• Yaş bellidir.
• Kademeler önkoşuldur.
• Milli Eğitimin temel amaçları vardır.

Yaygın Öğretim

• Halk eğitimi, dershaneler, özel kurslar, hizmet içi eğitim kursları vs.eğitim nedir
• Belli bir yaş yoktur.
• Kademe ve önkoşulluk yoktur.
• Bireyin amaçları vardır.

Postumuzda örgün eğitim üzerinden devam edeceğiz...

Eğitim Sistemindeki ve Ülkemizdeki Sorumlar

• Öncelikle en büyük sıkıntımız aslında eğitimimizde bir sistem yok. Bugün var olan sistem yarın olmayabiliyor. Bunun nedeni her yeni gelen Milli Eğitim bakanının farklı düşünceleri vb. var. Her gelen sistemi değiştiriyor. Ama hiç bir şekilde daha önceki sistemin çıktıları analiz edilmiyor. Buna yetecek süre uygulanmıyor çünkü bu eski sistemler. Sürekli değişim içinde olan bir sistemde hiç bir zaman tam olarak oturmuyor doğal olarak.

• Sınıflarımız genel olarak çoğu okulda kalabalık. Bu genç nüfusumuzun fazla olması ile bağlantılı olsa bile derslik sayısı artırılarak ve sınıflar bölünerek bu sorunun üstesinden gelinebileceğini düşünüyorum. Sınıfların kalabalık olması ile ders verimi düşüyor ve eğitim kalitesi azalıyor.

• En büyük sorunlardan biri de planlamanın yapılamaması. Planlama yeterli bir şekilde yapılamıyor. Bu da ülkemiz için hem zaman kaybına hem de para kaybına neden oluyor. Bununla da kalmıyor bazen çocuklarımızın bile kaybına neden olabiliyor. Bu planlama hatalarından bazılarına örnek verecek olursak:

1) FATİH Projesi bu planlama hatalarından birisi olarak nitelendirilebilir. FATİH projesiyle tüm okullara etkileşimli tahta, tablet bilgisayar ve internet ağı altyapısı sağlanması, tüm öğrencilere de tablet dağıtılması amaçlanmaktadır. Bu sayede fırsat eşitliği sağlanarak herkesin teknolojiden yararlanılması hedefleniyor. Proje hedefler, ; toplumsal dönüşüm, siyasal dönüşüm, ekonomik dönüşüm ve eğitimde dönüşüm olarak sıralanabilir. Ancak eğitimde dönüşüm amaçlanıyorsa, tam olarak nasıl ve hangi alanda bir dönüşüm hedeflendiği de açık olarak belirlenmiş bir konu değildir. Teknolojiye yapılan yatırımların amacına ulaşması için ise sadece okullara teknik destek verilmesi ve okullarda kullanılması yeterli değildir. Bunların yanında donanım, yazılım ve içerik dahil olmak üzere teknolojiye ilişkin doğru tercihler yapılması; öğretmenlerin mesleki gelişimine gereken önemin verilmesi gerekmektedir. Öğretmenler, bir öğrenme ve öğretme aracı iletişim teknolojilerinin tam olarak nasıl kullanılacağını bilmelidir. Öğretmen teknolojiyi kullanmadığında öğrencilerin de kullanmadığı; belirli bir yönlendirme olmadığında, öğrencilerin tabletleri çoğunlukla not almak için kullandıkları görülmüştür. Öğretmenler yeterli bilgi düzeyinde olmadıktan sonra dağıtılan tabletlerde fazla işe yaramıyor. Hal böyle iken devlet büyüklerimiz birden tablet dağıtmaktan vazgeçti ve diz üstü tablet bilgisayarlar dağıtmaya karar verdiler. (Daha çoğu okulda akıllı tahta donanımları kurulmadan projede değişikliğe gidildi bile.) Bu durum bu projenin yeterince planlanamadığının göstergesidir. Bu planlama eksikliği zaman ve maddi kayba örnek olarak gösterilebilir.

2) Bildiğiniz gibi geçen yıl ortaya çıkan sınavlarda (KPSS-ALES-YGS vb) 15 dk. önceden kapıların kapanması kararı alınmıştır. Bu karar bir çok gencimizin girmeleri gereken sınavlara girememelerine neden oldu. Ülkemizde bilindiği gibi trafik isimli bir sorun var sebep ister bu olsun ister başka bir şey olsun geç kalmak gibi bir durum her zaman karşımıza çıkabilir. Ancak buna rağmen daha sınav başlamadan sınav binasına gelen adaylar sınava alınmadı. Bu nedenle senelerce verilen emekler, dershanelere verilen tonlarca para tamamen hayal kırıklığı ile boş bir şekilde harcanmış olması ortaya çıkmıştır. Peki bu insanların psikolojileri ne olacak? bu çocuklarımız, arkadaşlarımız bu hayal kırıklığının altından ne şekilde kalkacak? Bunları düşünen olduğunu sanmıyorum açıkçası. Bir planlama eksikliğiyle bir çok kişinin yine mağdur edildiğini görüyoruz. Belki de çok başarılı gençlerin ömründen 1 seneleri alındı bu kararla.

• Aklıma gelen bir başka sorun ise öğretmenlere gereken değerin, saygının verilmemesi. Son dönemlerde oldukça moda haline gelen bu durumun bir an önce önüne geçilmesi gerekmekte. Öğretmenin bu şekilde önüne geçilmesi yerine öncelikle aileler bilinçlendirilerek öğretmenlere karşı çocuklarının saygılı olmaları gerektiği açısından bilinçlendirilmeli. Aileler de öğretmenlere gerektiği gibi davranmalılar. Tabii ki öğretmen bir öğrenciye el kaldırmamalı. Bunun cezası verilmeli (MEB tarafından). Fakat öğretmeninde veliler tarafından tehdit edilmemesi veya darp edilmemesi gerekmektedir. Geçen zamanlarda öğrenci tarafından tüfek ile vurulan öğretmenin haberi toplumumuzda etki dahil yaratmadı örneğin. Bu öğretmenin değerinin ne kadar düşürüldüğünün bir göstergesidir. Ayrıca bu tarz şeyler ile öğrencilerin de gözünde fazla etkisi kalmadı öğretmenlerin. Öğrenciler öğretmenlerine karşı oldukça saygısızlar.

• Dünya üzerinde STEEM eğitimleri ön plana çıkmaya başlamıştır. Bizim ülkemizde ise bu konuda çok büyük eksiklikler bulunmakta. Çoğu öğretmenimiz STEEM eğitiminin anlamının ne olduğunu bile bilmiyorlar. Eğitimde öğrenci merkezli eğitimin ön planda olması gerektiği. Öğretmenin bilgiyi aktaran değil, bilgiye ulaşmakta öğrencilere rehberlik eden kişi olması yerine hala geleneksel yöntem ile öğretim yapılmaya evam ediliyor. Özellikle yaş olarak bizlerden daha büyük olan öğretmenlerimiz teknolojiye fazlasıyla uzak ve teknolojiyi derslerine entegre edemiyorlar. Hal böyle olunca eğitimde gerekli olan kaliteyede bir türlü ulaşılarmıyor.

• Tabii ki daha değinilebilecek bir çok sınır var fakat benim aklıma gelenler şimdilik bu kadar. Sizde görüşlerinizi yorum kısmında belirtebilir ve katkı sağlayabilirsiniz.

ÖNERİLERİM

• Öncelikle eğitim sistemimize bir çeki düzen vermeliyiz. Buna da son sıralarda bitirdiğimiz Pisa sınavlarında sürekli başarılı olan ülkelerin eğitim sistemlerini baz alarak onları örnek alarak başlayabilir. Cumhuriyerimizin ilk yıllarında kurulan ve harika bir şekilde işleyen köy enstitüleri kapatıldıktan sonra bir türlü belimizi doğrultamadık bu konuda. Biz bu sistemden vazgeçerken diğer ülkeler bizim bu okullarımızı örnek alarak geliştirdiler. Bu günlerde ağzımızdan düşmeyen bir Finlandiya ekolü var eğitim dünyasında. Fakat Finlandiyalılar ne yapıyor nasıl yapıyor da bu kadar başarılı oluyor? Neden araştırıp bizde nelerin eksik olduğunu görmüyoruz? Sürekli Finlandiya'yı örnek almalıyız diyoruz mesela ama neden almıyoruz kısacası ? Sonuçta lafla yürümüyor peynir gemisi... Biz daha adam akıllı öğrenci merkezli ders işlenişine geçemedik. Adamlar o gün derste ne işleneceğine öğrencilerin karar vermesini sağlamışlar. Hoş biz çocuklarımıza o bilinci de verebilmiş değiliz maalesef biz de en güzel ders boş derstir diye bir kavram var ne yazık ki!!!

• Tabii ki eğitim planlamalarımızı güzel bir şekilde yaparak bir düzene oturtmalıyız. Her sabah kalktığımızda eğitim sistemi değişmemeli veya "gireceğim sınav değişti mi acaba?" diye düşünmemeliyiz. Ayrıca sınıflarımızın mevcutları da düzenlemeli. 15 bilgisayar olan bir laboratuvarda 30 öğrenci ile etkili bir ders işlenemiyor maalesef.

• Öncelikle devlet büyüklerimiz öğretmenlerin saygınlığının artması için çalışmalar yapmalıdır. Daha sonrasında ise veliler bilinçlendirilmeli, hem velilerin hemde öğrencilerin gerekli saygıyı öğretmenlere göstermesi sağlanmalı.

• En önemli konulardan biri ise eğitimin lokomotifi olan öğretmenlere düşüyor. Hocalarımız atanınca işlerinin bittiğini. Ne olursa olsun maaşlarını alacaklarını düşünmek yerine bu paranın hakkını vermeyi düşünmelidirler. Ne yazık ki çok örneğini gördüm bunun ben. 17 senelik eğitim hayatımda çok karşılaştım bu tarz hocalar ile. Ama bunu yapmak yerine öğretmenler kendilerini sürekli olarak geliştirmeliler, yeniliklere açık olmalılar. Bu konuda da özel çalışmalar yapmalılar. Öğretmenlik demek sabah 9 akşam 5 derse girmek değildir. Öğretmen olmak sadece okulda olmaz. Bir öğretmen okul dışında da çalışmalarına devam etmek zorundadır. Ben şahsen böyle yapıyorum çünkü. İşimden zevk almam da bunun bir parçası tabii. İşini sevmeyen çocukları sevmeyen kimse öğretmen olmamalı diye düşünüyorum tabii ki. Ama öğretmen sadece kişisel olarak mı kendini geliştirecek dersek, bu konuda da hizmet içi eğitimler ile öğretmenlerimiz desteklenmeli...

Daha konuşulacak çok şey var ama şimdilik bu kadar. Ükemizde eğitim hep olumsuz mu derseniz tabii ki değil ama ben bu postta içimi dökmek, gördüğüm bazı eksiklikleri dile getirmek istedim :). Yorumlarınızla ve beğenilerinizle destekte bulunursanız sevinirim.

NOT: Resim bana aittir. Stajımızın son gününde öğrencilerimle birlikte çekindiğimiz hatıra fotoğramızdır :) .

İlker YILMAZ
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmeni
Satranç Anntrenörü ve
Yüksek lisans öğrencisi