Cioran - Çürümenin Kitabı Değerlendirme

in #tr7 years ago

Fransızca yazan Rumen yazarı ve ahlakçısı Emil Michel Cioran'ın 2000 yılında Metis Yayınları'ndan çıkan eseri 'Çürümenin Kitabı' tam anlamıyla bir yaşam kılavuzu. Cioran, milatlardan çok önce ve çok sonra -hâlâ- değişmeyen insan zihninin -6 ana başlık yardımıyla- adeta devrini açıyor okuyuculara. Kula kulluk edenler ömür boyu taş döşeye demiş Barış Manço... Kula kılavuz'luk eden eser ise daima baş üstüne, gönül evine... Tıpkı, Çürümenin Kitabı gibi.

Cioran, tarafgirliğin ateşli silahını sunarak selam ediyor okuyucularına. Hiperrealist ressam Robert Longo'nun 'Bodyhammer' sergisinde söylediği: "Sana doğrultulmuş bir silah ve namlusuna bakıyorsun. Hayatta görebileceğin en korkunç sahne ve bakış açısı." gibi birçok silah karşılar ilk bölümde bizleri. Fakat; Longo gibi ölümü amaçlamak ve hatırlatmak değil, varlığı sorgulatmaktır gayesi Cioran'nın. Okuyucu, söz salvolarının arasında kendini çaresiz bir o kadar da aymışlığın ışığındaki güvende hissediyor. Çünkü okuyucu kendinin, zihninin ve şuurunun farkına varıyor aynı zamanda sınırlarını hissedebiliyor. Sanırım Cioran'ın farkına da işte bu noktada işaret ediliyor. Çürümenin Kitabı, bilinen felsefî kitaplar gibi yavan aforizmalar içermediğinden dizginler tamamen okuyucunun elinde. Yönlendirme neredeyse hiç yok. Okuyucu 'kendi'sinin sayesinde 'kendi'sine varıyor. Cioran'ın burada yaptığı ise yalnızca yol açmak.

"Adım kadar eminim." derken, sizce ne kadar samimiyiz? Adımız nedir ve bizi ne kadar karşılayabilir, ifade edebilir? Kitabın sonraki bölümlerinde kafamda oluşan soru işaretlerinin birkaçı... Cioran'ın açtığı bu yol beni bir başka soruya, -Tanımlarla öldürdüğümüz ne kadar varlık var?- yönlendirdi. İşte, tanımlara hamlederek öldürdüğümüz her ne varsa, Cioran çoktan hepsini, tanımlar mezarlığına gömmüştür. O, yeni kelimelerin, yeni kavramların peşindedir. "Var"lık ancak bu şekilde oluşabiliyor çünkü. Sürekli devinim... Fakat bizler aynı kelimelerle birçok formül ve açıklamaların peşindeyiz. Bu da ataleti doğuruyor aslında. Cioran, varlığın durağanlıktan ne kadar bağımsız olduğunun fotoğrafını çekip koyuyor önümüze, yorumlamak ise bizlere kalıyor.

"Kimlik ve güç"ü eşelemeye başlıyoruz daha sonra. Ortaya çıkan sonuçlar korkutucu... Gücümüz de benliğimiz de bizi alt eden varlığı bilene kadardır. Sırf bu sebeple kitapta yer alan: "Eğer dünyadaki konumumuzu doğru olarak anlayabilseydik; eğer kıyaslamak, yaşamak'tan ayrılmaz olsaydı, mevcudiyetimizin ufaklığının açığa çıkması bizi ezerdi. Ama yaşamak, kendi boyutlarına karşı körleşmektir." bu cümle acziyetimizle kucaklaşmamızı sağlıyor. Sinüslerinizde bir sızı hissettiniz mi? Hani soğuk bir şey yenildiğinde/içildiğinde hissedilir... Gerçekler acı olduğu kadar soğukmuş da demek ki. Çürümenin Kitabı'nda adeta 'buz yemiş Düldül'e dönüyor insan. Düldül kadar zayıf, Düldül kadar güçsüz...

Hayatın dilini konuşabilmenin yolu, ölümden varlığa, varlıktan sonsuzluğa değin ulaşabiliyorsa -ki okuyanlar bunu Çürümenin Kitabı ile görecektir- sınırlarımızla yüzleşmenin tam zamanıdır sanıyorum. Yaşayabilmek için... Değerlerinizin nasıl takla attığını görmek, yargılarınızın ise her satır başında nasıl doğrandığına şahit olmak için Cioran'dan Çürümenin Kitabı yangında ilk kurtarılacakların arasında ve en yakın vakitte sizlerde olmalı!

Sort:  

Her nekadar kitap pesimist bir hayat değerlendirmesini barındırsa da yazarın 3 çeyrek asırdan fazla yaşaması bana ironik gelmiştir hep.

''soluk almaktan yüzü kızarmamak edepsizliktir. artık hayatla anlaşma yok, artık ölümle anlaşma yok: olmayı unuttuğumdan, silinmeye razıyım'' Cioran'dan da alıntıladıktan sonra eline sağlık @gundedun diyebilirim...

Biraz da paradoksların ismi Cioran. :) Güzel alıntı ve yorumunuz için teşekkür ederim.

Merak ettim, umarım en kısa zamanda okuyabilirim. Paylaşım çok güzel olmuş, tebrikler.

Okuduktan sonra değerlendirmenizi bekliyor olacağım, çok teşekkür ederim.

Coin Marketplace

STEEM 0.19
TRX 0.13
JST 0.029
BTC 57886.34
ETH 3104.72
USDT 1.00
SBD 2.54