Russian Ark: Kilerimde Sakladığım Tablolar
Her izleyicinin sinema endüstrisinden yegane beklentisi sanırım salondan tatmin olmuş bir şekilde çıkarmasını sağlayacak ürünler üretilmesidir. Bu tatmin duygusu filmin içinde barındırdığı komedi unsurları, aksiyon dozajı, dramatik sahneleri, yakışıklı ve güzel oyuncuları gibi birçok parametreye bağlı durumda. Sanırım bu sebepten olsa gerek sanat/festival filmleri pek tercih edilmiyor. Gişeden beklentisi olmayan bu filmlerin hitap ettiği kitle genelde mevcut mütevazi takipçileri ile eleştirmenler oluyor. Fakat Russian Ark, emsallerine nazaran daha büyük bir kitleye hitap etme potansiyeline sahip bir film. Çünkü sanat ve sinemayı tek potada eritebilen bu film tam anlamıyla Rus tarihine yapılmış bir yolculuk gibi. Sanat ve sinemanın kavramsal bir kesişmenin ötesine geçtiği filmde, Çar Büyük Pedro’nun kışlık saray olarak kullandığı Hermitage Müzesi’ni görüyoruz. Günümüzde müze olarak kullanılan Saint Petersburg’daki bu muhteşem binanın, film boyunca 33 odasını gezme fırsatı buluyoruz.
Tarihi alt metni Avrupa-Rus bloklaşması ile sınırlı olmayan filmde Fransız İhtilali gibi büyük tarihi olaylara göndermeler mevcut. Film süresince Hermitage Müzesi’n de yaptığımız gezinti sadece odalarla sınırlı kalmayıp zamansal bir boyuta da ulaşıyor. Bu sebeple filmde Rus tarihinin son 400 yıllık dönemine adını yazdıran Nicholas II, Catherine The Great, Alexandra Fyodorovna, Peter The Great, Mikhail Yegorov, Karl Nesselrode, Boris Piotrovsky gibi isimleri görmek mümkün. Tarihi alt metni dışında genel olarak varoluşsal sorgulamalara da şahit olduğumuz filmde yaşam,ölüm, gerçek,varlık gibi birçok metaforlaştırılmış kavramı keşfetmek seyircinin dikkatine ve birikimine bırakılmış.
Ayrıca filmde (tek çekim olduğu için) sahne geçişi diye bir şey yok ve bu izleyiciyi biraz yorabiliyor. Yönetmende bunu öngörmüş olacak ki film süresince çeşitli sanat eserlerine odaklanıp onları hem detaylıca görmemizi sağlıyor hemde bize az da olsa dinlenme şansı tanıyor. Her ne kadar sahne geçişleri olmasa da odalar arası geçişlerde ışık şiddetinde ki değişmeler ve kamera ile yaptığı dönüşler sayesinde izleyicide sahnenin değiştiği izlenimi uyandırmayı başarmış. Sinematografik açıdan pek de eleştirilemeyen filmin türünden ötürü elle tutulur bir kurgu veya montaj kısmının da olmaması eleştirmenleri direkt olarak filmin senaryosuna ve mevcut atmosferine yöneltmekte. Aldığı 10 ödül ve sahip olduğu 14 adaylık bu alanlardan da başarı ile sıyrıldığını gösteriyor bizlere.