Kötülüğün PsikolojisisteemCreated with Sketch.

in #tr7 years ago (edited)

1971 senesinde Stanford Üniversitesi'nde bir sosyal-psikoloji deneyi geçirildi. Deneye katılanlara her gününe 15 dolar ödenecektir. Katılmak için başvuru yapan 70 kişinin içerisinden, sağlığı yerinde, psikolojik hastalığı olmayan, geçmişte hiç bir şekilde suça karışmamış ve üniversitede okuyan 24 genç öğrenci seçiliyor. Öğrenciler Stanford Üniversitesi'nde okuduklarına göre eğitim ve kültür seviyeleri adına da bir fikre varılabilir.

Deneyin başlangıcında tura atarak iki gruba ayrılıyorlar. İki hafta boyunca bir grubun hapishane gardiyanları rolünde, diğer grubun ise mahpusların rolünü oynaması isteniyor. Deney başlıyor, ve ilk bir iki gün her şey normal, kaideler tam hapishanedeki gibi uygulansa da arkadaş gibi bir birlerine sıcak ve şakacı davranışlarla devam ediyor. Ama üçüncü günden sonra hafif bir değişim gözlemlenmeye başlıyor. Gardiyan rolündeki kişiler hafiften sinirlenmeye, 'mahpusların' şakalarından veya bazen itaatsizliklerinden rahatsızlanma başlıyor. Mahpus rolündeki kişilerde ise depresyon belirtileri başlıyor. Dördüncü ve beşinci günlere gelindiğinde ise, tamamen gardiyan ve mahpus rolünü kabullenilmiş gibi, ve artık bu durum kalıcıymış gibi iki grup arasında bir çekişme başlıyor. Yani, çekişmeyle birlikte gruplar daha da belirginleşiyor, iç dayanışma ile daha da pekişiyor. Ama baştan kurulan kaideler kontrol gücünü 'gardiyanlara' verdiği için, bu gücü 'mahpusları' bu kurallara itaat ettirmek için tam anlamıyla kullanmaya başlıyorlar.

İş o kadar ileri gidiyor ki gardiyanlar hem aşağılayıcı, utanç verici, fiziki olarak zarar verme durumuna geliyorlar ve deney 6.cı gününde durduruluyor. Bu deneye düzenleyen profesör adına Zimbardo deneyi deniyor. Bir kaç defa filmleri de çekildi.

Buna benzer bir de 1963 senesinde Yale Üniversitesi'nde psikolog Stanley Milgram tarafından yapılan 'otorite, itaat ve vicdan' üzerine bir deney vardır. Bu deneyde test edilen şahıs kendisini deneyde yardımcı, soru soran biri olarak bilir. Kapalı camın arkasında soru sorulan kişiyi test edilecek biri olarak tanıtılır. Halbuki, kapalı odada sorulara cevap veren şahıs doktorun asistanıdır. Soru soran kişinin önünde elektrik voltaj göstergesi olan bir cihaz vardır. Kapalı odadaki kişin parmağına bir tel bağlanmış, eğer soruya yanlış cevap verirse soru soran kişi düğmeye basacak ve seçilen voltajda bir elektrik çarpacaktır. Her yanlış cevapta elektrik voltajı yükseltilecektir. (Gerçekte elektrik çarpmıyor ama odadaki şahıs çarpmış gibi ses çıkarır)

Deneye katılanlardan 80% den fazlası voltajları arttırırken, 65% (üçte ikisi) en yüksek seviyeye 450 Volta kadar çıkar. Odadaki kişi 'yapmayın' diye yalvarır, 'kalbim hasta' der ama bir çok insan için nafile. Yanındaki doktor 'devam et' der ve bu kişiler elektrik çarptırmaya devam eder. Milgram'ın araştırma sorusu 'insanlar neden itaat eder?' iken, oran beklenenden çok daha fazla çıkınca sorusunu değiştirerek 'itaat etmeyenler neden itaat etmiyor?' diye sormaya başlıyor. Çünkü tam bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Normal şartlarda insanlar böyle zarar vermeye razı olmamalıydı, içlerinde kadınlar ve yaşlılar da vardı. Milgram, Nazi Almanya'sından Amerika'ya kaçarak gelmiş bir Yahudi ailenin çocuğudur. Bir çok yakınlarını kaybetmiştir ve bu dramatik olay kendisinde bir şok bırakmıştır. Hayatı boyunca 'Nazi askerleri neden Hitler'e itaat ederek milyonlarca insanı katletti?', 'neden buna razı oldular, neden karşı çıkmadılar?' gibi sorular kafasını meşgul eder.

Bu iki deney de gördüğümüz gibi, aslında insan hakkında ilginç bazı şeyleri ortaya çıkarıyor. Şartlar, içinde bulunduğumuz durum, konum ve verilmiş olan role göre davranışlarımız, ahlak anlayışlarımız değişebiliyor. Klişeleşmiş bir sözde denildiği gibi "Herkesin içinde bir canavar vardır". İnsanın kendinin farkında olması kolay değil heralde.

Coin Marketplace

STEEM 0.30
TRX 0.11
JST 0.033
BTC 64223.84
ETH 3158.34
USDT 1.00
SBD 4.29