Merhaba dostlar;

Bu yazımda size çocukluğumda saatlerce oynadığım ve hiç sıkılmadığım birde çok fazla süre oynadığım için annemden dayak yediğim aletleri tanıtacağım. Size de belki çok yabancı gelmeyecek. Sene 2000 ilk üç tekerlekli bisikletimin alındığı tarih.

Ben sekiz yaşındaydım. Mahalleye indiğim zaman bisikleti olan arkadaşlarım ile yarış yapardık. Arada bisikletleri değiştirirdik. Böylece hem paylaşmayı hemde arkadaşlık nedir? Onu öğrenirdik. Tabi zaman geçti iki yaş daha büyüyünce artık bisiklet bize küçük gelmeye başladı. Tekerleği kırıldı derken öyle kenarda duruyordu.

Babamda işe gideli bir ay olmuştu. İşinin bittiğini ve eve geleceğini duyunca sevindim. İki veya üç gün geçmişti ki babam eve geldi. Koştum boynuna sarıldım, öptüm elini ve yanaklarını, hoş geldin dedim. Sonra bisikletimin kırıldığını da söyledim. Tabi oda durabilir mi? Ertesi gün annem, babam ve ben çarşıya indik. Yolda giderken kenarda gördüğüm aküsüz arabayı beğendim. Babam da beni kırmadı ve arabayı bana aldı.

Arabamı aldım ve mahalleye indim. Mahallede hiç bir arkadaşım da olmayıp bende araba olması büyük bir lüks ve prestij sağladı. Her mahalleye inişimde arkadaşlarıma gel eve bırakayım diye şakalaşıyordum. Havalıydık tabi ama arada onları da bindirip biraz sürdürürdüm. Arabamında ömrü bir sene sürdü sonra onunda direksiyon ve tekerlekleri kırıldı.

Artık yeni bir şey alma zamanı yine gelmişti. Artık zaman teknoloji zamanı olmaya başladığı için o zamanın playstation'u olan ilk atarimi aldım. Bunu bu sefer babam değil ilk emekleyerek kendimin biriktirdiği bayram harçlıklarım ile aldım.

Büyük heyecan ve sevinç vardı. Çünkü ilk defa kendim para vererek aldığım birşeydi. Atari kutusunda iki kol, bir tabanca ve konsolu vardı. Onu kurup kanalını bulana kadar çok uğraştırıyordu. Televizyonda tarama yapacaktın. Av kanalı yoksa boş onun çalıştığı siyah karıncalı ekranı bulacaktın. O yaşta epey uğraştırıcı bir durumdu. Bunlarıda atlattık kendi çabalarım ile kurduktan sonra sabaha kadar mario oynardım. Tatil günlerinde ama.

- Atari de en çok sevdiğim oyunlar;

- Mario
- Tanks
- Ördek avlama(Tabanca ile)

Bir buçuk sene oynadım. Sonra televizyon bozuyor, ders notların düşük gibi sebepler ile annemin ve babamın yasaklanması ile atari dönemi son buldu.

Hiç durur muyum? Tabi ki hayır. Hemen yeni arayışlar başladı. Yazın Hollanda'dan gelen kuzenimin elinde ne göreyim. Tetris, biraz oynadıktan sonra hoşuma gitmişti. Hemen Trabzon'da nerede satıldığını ve fiyatını öğrenip. Okul için aldığım harçlıktan kısarak biriktirdiğim para ile bir tane aldım.

Yaz olduğu için annem bir şey demiyordu. Okul zamanların da ise sadece üç saatlik bir oynama hakkım vardı. oda bana yetiyordu.Ne olmasa yazın acısı çıkartıyordum. Sabah arkadaşlarım ile saklambaç, misket, yedi taş oynadıktan ve biraz gezdikten sorna eve gelip birde tetris oynuyordum. Arada alıp arkadaşlarımın yanına da gidip onlarla da yarış yapıyorduk kim fazla puan yaptı rekoru kırdı diye.

- Tetris'de sevdiğim oyunlar;

- Boşlukları doldurup yok etme
- Yarış oyunu
- Tetris(Taş dizme)

Çocukluğum, Allah'a çok şükürler olsun ki güzel ve eğlenceli geçti. Şimdiki gençlerin bilgisayar başında oturup sabaha kadar online oyunları oynayarak sahte arkadaşlar edinmedik. Veya telefonu elimize alıp oyuna dalıp iki kelime konuşamaz halde değildik. Bu yüzden zaman ilerledikçe daha da kötüye gidiyoruz. Allah sonumuzu hayır eylesin inşallah.

Sürç-i Lisan Ettiysem Affola.
Allah'a Emanet Olun.
Hayırlı Günler.

Resim-1	Resim-2	Resim-3	Resim-4	Resim-5