Özkanlar Pazarına Bakış

AA çok tuhaf yazıya başlarken alakasız bir sıcaklık ve rahatlama hissettim. Çay ve üzümlü kekten olmuştur belki…Hygge diye bir terim okumuştum. İskandinavların nispeten ‘cosy’ ye karşılık gelen kelimesi, bu hissi iyi açıklar sanırım. O da ayrı bir yazının konusu olsun. Anın müziği; Françoise Hardy – Soleil… ne naif kadınsın Françoise
ne naif kadınsın Françoise
Uykusuzum, uykusuzluğu hiç sevmiyorum. Bir cumartesi sabahı erken kalktıysam 2 sebebi olabilir. Güneşli hava ya da GÖZLEME. Pazarda yapılan gözlemelerden yemeyen var mı? Özellikle patlıcanlı gözleme…Pazar diyordum, sabah erkenden uyanıp gözleme aşkıyla yoluna düştüğüm Özkanlar Pazarı.

Özkanlar Pazarı.
İzmir’in Bornova ilçesinde Özkanlar mahallesi pazarıyla anılır. Kısaca yol tarifi yapmak gerekirse, Metrodan bölge durağında inin, üst geçitten inin solunuza bakın, Kotçu Mustafa’yı görürsünüz. (Mustafa’yı şahsen tanımıyorum, sadece mağazanın adı)Hemen sağındaki sokaktan girin. Ta daa! Meyve sebze cennetine hoş geldiniz. İlerledikçe gözlemecilere denk gelirsiniz. Kıyafetçiler de az ileride. “Seç beğen al, üç lira, bitiriyoruz!” Bağırışları arasında nedense tek bir tezgâhta kıyafetleri kapış kapış alan kadınlar ilginizi çeker. Ne var acaba orada, çok mu ucuz, çok mu kaliteli derken kendinizi onların arasında bulursunuz. “Ne kadara bu penyeler? Yeri çok iyi, pamuklu…3 tanesi kaça?” Sürü psikolojisinin en iyi işlediği yerdir nitekim pazarlar, bunu bilirsiniz… Yine de o kıyafetler arasında hazine avına katılmak sizi de cezbeder. Şunu da belirteyim minimalistleri çileden çıkarabilir bu satış taktikleri. Şahsen aynı şeyden 3 – 5 tane almam, düz siyah, beyaz, mavi gibi renkleri severim. Hırslıyımdır da, o pazarda istediğimi, istediğim fiyata bulmak için tezgâhları alt üst ederim. Fakat tasarrufumdan vazgeçmem, gerekirse eli boş döner, az beğendiğim bir şeyi satın almam. Sonuç olarak boşuna ömrümden saatler harcanır, yine de kendimi savaşın galibi gibi hissederim aldığım 2 parçayla :D

Bakın, burada sanatçı göğe uzanan farklı ırklardan bacaklarla ana rahmine dönüşü ve özgürlüğe olan özlemi saghdaddfs… Verilen mesaj sanatsal olmasa da mizahi olabilir, belki de müstehcen… İkizlere takkeyi de unutmadık. Ah sizi hınzır pazarcılar. Yalnız bir şeye takıldım; erkek bacağına bambu yazıp asmışlar. Odun mu demiş erkeklere, bilinçaltım mı pis?

Bugün sırf gözleme için gittim pazara, alışveriş yapmadım. Bakınmadan olmazdı yine de. İllaki o tezgâhlara dokunmalıydım, hunharca çekiştirmeliydim kıyafetleri… Öyle de yaptım. Muhteşem bir elektrik almış olmalıyım ki yünlü kıyafetlerden iki saat ayrılamadım pazardan. İlişkimiz durgun ama heyecanımızı kaybetmedik. Fotoğraf çektiğimi fark eden tezgâhtar “Japon turist geldi” dedi. Yok abi, ne turisti demeye kalmadan, ilerlediğimi gören aynı tezgahtar, diğer tezgahtara bağırdı “kaçtı turist, mesut sen ne inek adamsın!”. Uzaklaştım olay mahalinden.. japon,çin, kore fısıltıları yayıldı tezgahtarlar arasında ben yürürken. Allah turiste sabır, pazarcılara fikir versin. Adam bağırınca ben bile korktum. Bir de ders çıkardım, kemik gözlük, sırt çantası ve fotoğraf çekme kombinasyonu turist algılanmanıza sebep olabiliyor. Sonuç ise en azından daha kazık fiyatlar… Yerli indirimi var pazarda, aklınızda bulunsun. Giderseniz gözlemeyi unutmayın, çıkarken de haşlanmış darı alabilirsiniz. :)