Yazınız ilginç bir o kadar da hiç sorulmayanları sorabilecek cesarette... Fetih tarih boyunca masum insanlara büyük bedel ödetmiştir, büyük hedefleri olan liderler sahneyi kendi dünya anlayışlarına göre tasarlamaya çalışmışlardır.
Karşısındaki askeri birlikle savaşmak ile sivillere vahşet arasında fark var mıdır diyebilirsiniz,
Saldırıya karşı vatanını savunmanın ya da teslim olmanın ahlaki değerlendirmesini yapabilir misiniz diyebilirsiniz,
Şehirlerdeki kütüphanelerin yakılıp sanat eserlerinin çalınmasının savaşla ne ilgisi var da diyebilirsiniz,
Hepsine ortak verilecek belki de tek yanıt; insan...
Yeryüzünün en tuhaf mahluku...
Tarihi kendi şartları içinde okumak gerekir bence, bu nedenle 12.yy dünyasını 20.yy ile değerlemek çok doğru gelmiyor bana...

20 yy da isimlerini saydıklarınız temel insan hakları kavramları özellikle Avrupa'da oturduktan sonra söz konusu eylemlerini yapmışlardır, gerekçeleri ne olursa olsun, savunacakları argümanları yetersiz kalacaktır. Cengiz Han döneminde ve öncesinde ondan başka vahşet yaratanlar olmadı mı örneğin?

Hitler özeline gelirsek; savaş sonrası dönemde kurulan, hazırlıkları çok daha önceden başlayan bir İsrail devleti için böylesi bir düşmana ihtiyaç vardı kanaatindeyim. Hollywood etkisi, soğuk savaş dönemi politikalar, o zamanın yeni dünya düzeni bu durumun oluşmasında çok etkili oldu.
Kime göre neye göre dememek için ilkelere ihtiyaç var sanırım, genel insanlık değerlerine odaklı ilkeler..

Uzun zaman sonra yine ilgi çekici bir konuyla tekrar bir arada olmak güzel, yazılarnızı bekliyoruz..

Selamlarımla