Ankara Katliamı

in #onekim7 years ago (edited)

10.Ekim 2015 Saat: 10:04

AnKARA

Yeryüzü yok oluyor gibiydi.

"O sesi hiç unutmayacağım" Aramızda otuz metre mesafe yoktu.!

Birlikte geldik uzun yolu, birlikte yedik yemeğimizi, suyumuzu paylaşıp çayımızı içtik, alana birlikte girmiştik.

Ankara soğuk..

İnsanın kardeşini yitirmesinin ne demek olduğunu anlayabilmesi için arada kan bağı olmasına hiç gerek olmadığını acıta acıta kanata kanata öldüre öldüre anlatıyorlar.

Morgda öyle gördüğümde sadece sımsıkı sarılmak istedim, neden alanda son defa kucaklamadım diye kızıyorum kendime, sarılabilseydim keşke! Çok ağladım, o kadar çok ağlamışım ki kendimi kaybettim.

Yaşanılan her anı yeniden yaşıyor gibi devam etti. Biliyor musun dedi...

Bunları iki ay sonra biriyle; ilk defa seninle konuşuyorum...

O hayattayken beni her zaman çok sımsıkı kucaklardı, nasıl unutabilirim?

Bir arsa alıp hep birlikte bahçeli bir ev yapmayı düşlüyorduk... O yok artık; onlar yok.

Planlarımız vardı, hayat vardı, onlar hayattaydı...

Geçenlerde markete gidiyordum 'O' sandım onun eşofmanı vardı üzerinde, biliyor musun hala inanamıyorum inanmak istemiyorum.

Sanki bir yerlerde onları bulacağım, birazdan karşılaşacakmış gibiyiz ve bazen keşke onları o halde son defa görmeseydim diye düşünüyorum, sadece ve sadece gülen yüzleri, gözleri kalsaydı aklımda...

Evlerimiz çok yakın birbirine, hemen hemen her gün görüşür birlikte kahvaltı yapardık, gün boyu hiç görüşmesek bile mutlaka akşam çaylarımızı birlikte içerdik. Şimdi onlar yok, hiçbiri yok... Ben varım; buradayım ama yarım kalmış halimle burada varım. Müziği çok severdi sürekli şarkılar söyletirdim O'na, şimdi sürekli onun söylediği şarkılar bir türlü çıkmıyor aklımdan. Çok özledim Onları...

Biz ölenleri yaşarken de çok sevdik, ölürken de -Sen ise şu an onların yüreğisin diyorum.-

Biz yaşamıyoruz artık, sadece nefes alıyoruz...

Otuz metre yoktu bile aramızda o sesi duydum, tarifi imkansız sesi... Sadece insan çığlıkları, gökyüzüne doğru yükselen insan çığlıkları... Yukarı koştum, gidemedim, onlara, direk onlara gidemedim, o kadar çok yaralı vardı ki... Çok ağır yaralılar vardı. Kanamaları durdurmak tek görev gibiydi o an.

Bir yandan aşağı inip sağlık desteği bulmaya çalışıyordum, yalvarıyordum..

(O sırada devlet kalan sağlara biber gazı ile müdahale ediyordu)

Bir yandan bez parçası arıyordum, ben onlara gidene kadar bitmişti her şey durmuştu hayat.. Baktım nabızlarına, solunumları yoktu, bıraktım öylece, öylece kaldım. O gün bugün oradayım. Diğer tarafa gittim bir sürü yaralı insan vardı, her yer insan parçası doluydu, yerdeki kandan ayaklarımız kayıyordu.

O kadar çok acıyı yaşadık ki.. Yaşattılar ki bu son yılda...

Tüm bu olanlara tanıklık edip hiç olmamış gibi davranmaya çalışan insanlarla bir arada yaşamak ne zor olmalı...

Bu gerçeklerle yaşamak ne zor... Çok zor!

O'na karşı söyleyeceğim kelimeler çoktan tükenmişti bile, sadece insanlığın özgürleşme mücadelesine katkıda bulunmak istiyorsak, sağlıklı yaşamak zorunda ve hayatta kalmak durumundayız, bu bir görevdir diyorum, onların ­kaybettiklerimizin bize bıraktığı bir emirdir diyorum...

Hiç birimiz normal halimizi koruyamıyoruz artık. Diyor ki keşke bütün bu olanlar bir rüya olsa -bir kabus olsa, dua ediyorum, ne olur uyandığımda her şey bitsin diyorum ama o günden beri evime doğru düzgün giremiyorum bile. Ben yine ölüyorum, yine Ankara'da oluyor parçalanıyorum. Yüzden fazla parçaya bölünüyor göğsümde taşıdığım yüreğim. Ağlıyorum rahatlatmak istercesine, şimdi hatırlamıyorum ama biri demiş ki;

"Çiçekleri koparabilirsiniz ama asla baharı yok edemezsiniz" karşımda acıdan acıya kesmiş bu insanı rahatlatmam ne mümkün..!

O kadar çok acı yaşattılar ki bize; bu dünyada olmasınlar­ yaşamasınlar artık!

Biz ne ara hesap soracağız ki...! Buna inanmak istiyorum sadece inanmak istiyorum...

Onlarca insan bedenini öldürdüler, elimizde sadece yedi çuval insan eti parçası var dediler.

Onlar en iyilerimizdi diyor.... Kendisine bu kenti terk edip bir başka kente gitmesini salık veriyorum.

Hiçbirimizin ailesi burada değildi, birbirimizin ailesi olmuştuk, seslerini özlüyorum, eylemlere birlikte gider birlikte dönerdik.

AnKARA'dan birlikte dönemediler...

Aynı sokakta otururduk diyor oturdukları eve şimdi bakamıyorum.

Kardeşlerim, dostlarım, yoldaşlarım öldü, acısı hafiflemedi, yanı başımızda o soğuk betonlarda bıraktık sevdiklerimizin bedenlerini.

Sağ çıkmamız gerekir bu acılardan diyorum, kaçınılmaz olan budur yoksa daha iyi bir dünya nasıl olacak ki? O güzel ülkeyi dünyayı hayatı biz yaratacağız, ölenlerin yapmak istedikleri gibi kendi ellerimizle, beynimizle, yüreğimizle. Yaşayanımız ve ölenimizle diyorum..

Bir kişiyi kurtarabilir miyiz diye o alanda çırpınırken; bilemiyorum onlar mı öldü biz mi öldük?

O kadar büyük bir acıyla sınandık ki bu acıyla nasıl yaşanır bilemiyorum.

Çok düşündüm, kendimi çok sorguladım, en çok sevdiklerim orada ölmüşken nasıl bir duyguyla Onları orada bıraktım? Nasıl o kadar normal davranabildim? Bir sağlıkçı olarak bildiklerimi orada nasıl uyguladım, nasıl soğukkanlı davranabildim?

Bunları anlatırken dönüp tekrar tekrar özür dilemesi benim gözyaşlarıma dönüşüyordu.

Biz bunları yaşadık. Biz bunları gerçekten yaşadık...

İki ay sonra ilk defa içini döktü, içi içime aktı, içim parçalandı, yüreği paramparçaydı..

Dilinden düşen her sözcüğün rengi acıydı, kalbim dağlanıyordu, beynimin bir bölümü dayansa da yüreğimin hiç bir parçası buna dayanamıyordu.

Anlatırken sürekli özür diliyordu.. parçalandım... bin acıya... dilim lal...

O anlattıkça ben kendimi anlatamayacak kadar parçalanıyor, eksiliyordum

Bir ara kullandığı şu cümleler takıldı peşime "Sonra bakıyorsun şu akıp giden hayata, şu insanlara, her şey normalleşiyor ve herkes dönüyor o korunaklı yaşamına"

Çaresizim. Tıpkı bana anlatırkenki gözleri gibi­ ruhu gibi, kalbi gibi... Çok çaresizim.

Bize bu acıları yaşatanlardan hesap sormazsak yaşamanın ne anlamı kalır diye iç geçiriyorum... Binlerce parçaya bölünüyor tüm bedenim, kahroluyorum...

Eyy dünya ne çok acın var...

Ölen ölüyor gidiyor, biz kalanlar ölenle bin defa ölüyor kalıyoruz... Hiçliğin içerisinde çırpına çırpına kalıyoruz.

Dilim aklım bedenim tutulmuş diyeceğim her kelime acı olarak çıkacak ağzımdan susuyorum.

Ankara adın KARA; olmayaydın yeryüzünde...

Bunları anlatan bu insanın son sözü onların anısına yaraşır bir mücadele yürütme sorumluluğu sözü oluyor.

Yükü çok ağır. Çok ağır...

Yükümüz çok ağır.

Tamamlanması gereken görevlerimiz var çok ağır olsa da..

Sort:  

Congratulations @kafka1974! You have completed some achievement on Steemit and have been rewarded with new badge(s) :

Award for the number of comments

Click on any badge to view your own Board of Honor on SteemitBoard.
For more information about SteemitBoard, click here

If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP

By upvoting this notification, you can help all Steemit users. Learn how here!

Coin Marketplace

STEEM 0.19
TRX 0.15
JST 0.029
BTC 63287.47
ETH 2569.39
USDT 1.00
SBD 2.81