Düşmanımın düşmanı, yeni en iyi dostum: stres [Cointurk 19. Projesi][eco#8105]

in #life7 years ago

Bilimin en iyi ve aynı zamanda en kötü yanı, zaman içinde bazı bulguların yorumlarının değişebilmesi. Yumurtaya ya da kırmızı ete bir gün iyi, ertesi gün kötü dediklerinde, zannedildiği gibi bu besinlerle ilgili o güne kadarki kanıtlanmış bilgiler ya da bulgular değişmiyor aslında. Yeni eklenen bilgiler ve bulgularla, o zamana kadarki yorumlar değişiyor.
Böylece gün geliyor, “kolesterol bombası” yumurta aklanıveriyor.
Stresle ilgili de olan bu. Birkaç yıl öncesine kadar stres başınıza gelebilecek en kötü şeydi. Bağışıklık sistemimizi çökertip bizi hasta ediyordu. Öyle sadece grip falan da değil, kalp krizi, felç, hipertansiyon ve hatta kanserin baş sorumlusuydu. Şeker hastalığından yeme bozukluğuna her kötü şeyin arkasındaki sinsi düşmandı.
Ve bunlar değişmedi.
Stres hâlâ sizi öldürüyor.
Ama beni öldürmüyor. Aksine, çok yoğun strese de maruz kalsam beni öldürmek bir yana, ölüm riskimi düşürüyor.
Nasıl mı?

BEYNİME DAHA FAZLA OKSİJEN GİDİYOR!
Şimdi, ben bu yazıyı yazarken bile stres oluyorum: Yanlış yorumlanabilecek bir şey yazıyor muyum? Ya insanları yanlış yönlendirirsem? Sonuçta bu konuda kayda değer bir uzmanlığım yok; aldığım mini psikoloji eğitiminin stresle ilgili kısmı 40 dakikalık üç dersten ibaretti sadece. Belki de stresi bertaraf etmekte kullanılan nefes egzersizlerini yazmalıydım. Belki daha fazla araştırma yapmalıyım. Vesaire, vesaire.
Gördüğünüz üzere, bu yazıyı yazmanın sonuçlarının ortaya çıkarabileceği tehdit ve tehlikeler (stresörler) karşısında “savaş ya da kaç” tepkileri yaşıyorum. Kan basıncım arttı, kalbim daha fazla kan pompalıyor olmalı, daha hızlı atıyor. Tabii öyle gümbür gümbür değil; o kadar da stres olmadım canım. Ölüm yok ya ucunda!
Dolayısıyla kaçmıyorum, kalıp savaşmaya karar veriyorum, yani yazmaya devam ediyorum.
Çünkü vücudumun bu tepkileri vermesinin sebebinin aslında bu yazıyı daha iyi yazmama yardım etmek için olduğunu biliyorum. Vücudum bana ihanet etmiyor, aksine bana yardımcı olmak istiyor.
Tıpkı bir kaplan gördüğünde ceylanın vücudunun onun kaçmasına yardım ettiği gibi. Stres diye bir şey olmasaydı ceylanlar öylece durur ve kaplanın yaklaşmasını izlerlerdi.
Vücudum bana bunu hayatta kalmak için yapıyor. Daha iyi bir hayat için yapıyor.
Nefesim biraz hızlandıysa ne olmuş; beynime daha fazla oksijen gidiyor!
Stres tepkilerimle savaşmam gerekmiyor, onları anlamam gerekiyor.
Eh, en azından son araştırmalar böyle söylüyor.

ÖLÜMCÜL DÜŞMANLA DOSTLUK PAKTI
Son araştırmalara göre, evet, stres insanları öldürüyor. Ama sadece stresin sağlığa zararlı olduğuna inananları öldürüyor. Vücudun sırf size gıcıklık olsun diye stres tepkileri vermediğini, sizi korumaya çalıştığını anladığınızda, hayır, stres sizi öldürmüyor. Ölüm riskinizi düşürüyor. Üstelik de öldürürken yaptığının tam tersini yaparak: savunma mekanizmalarınızı güçlendiriyor, beyin hücrelerini yenileyen proteinlerin üretimini artıyor, hatta genç kalmanızı sağlıyor.
Dahası, sizi önemsediğiniz bir işi daha iyi yapmaya yöneltiyor. Mesela bu yazıyı yazarken yaşadığım yanlış yapma stresi beni daha fazla araştırma yapmaya yöneltti ve anlattıklarımın bilimsel temelini merak edebilecek olanlar için bir video buldum. Stanford Üniversitesi’nden Kelly McGonigal’ın sadece 15 dakikalık TED konuşması belki sizi “50 yaşında stres kaynaklı bir kalp krizinden ölmek ile 90’larınıza kadar sağlıklı yaşamak” arasındaki ince çizgiden sağlıklı tarafa geçirebilir, kim bilir?

*Ben açıkçası kripto paralar ve blockchain teknolojisi üzerine projelerden memnundum çünkü beni bu konuları araştırmaya teşvik ediyordu. Mesela en son Bill Gates'in kripto paraların doğrudan ölümlere sebep olduğu yönündeki açıklaması doğru ve yanlış yönleriyle tartışılabilirdi. Ama psikoloji üzerinden devam edilecekse, sosyal medya psikolojisi ve dijital kimlikler olabilir mesela.

Coin Marketplace

STEEM 0.17
TRX 0.15
JST 0.028
BTC 62345.27
ETH 2427.57
USDT 1.00
SBD 2.49