- Yani, bana biraz çocukça ve saçma geldi ama ne diyebilirim ki? Karar senin sonuçta. Patroniçemiz sensin. Bak buldum, senin adın da artık Patroniçe olsun.
Birlikte gülüşürler ve muhabbet etmeye devam ederler. Biraz muhabbet ettikten sonra, Seren tabela siparişi verip detayları konuşmak ve sonrasında da reklam ajansını aramak için telefonu eline alır, yavaş yavaş kapının önüne doğru yürümeye başlar. Seren henüz üniversiteyi yeni bitirmiş olmasına rağmen okuduğu bölümden ilerlemek istememiş, onun yerine bir iş kadını olmaya karar verip bir bankadan girişimci kadın kredisi almıştı ve Seren’in henüz hayata geçmemiş olan bu kafe projesi ona fazlasıyla pahalıya patlamıştı.
Seren’in çocukluğu başka şehirlerdeki yatılı okullarda ve ailesinden uzakta geçmişti. Bu yönden Seren her zaman ailesini çok özlüyordu ama bu özlemin yanı sıra, eğitim için bile olsa, çocukluğundan beri kendini böyle uzaklaştırmalarından nefret ediyordu. Seren’in babası yaşadıkları şehrin sayılı zenginlerinden biri olmasına rağmen, Seren’e ihtiyaçlarının dışında harcayabileceği cep harçlığını her zaman az verirdi. O, Seren’in kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini, kimseye ihtiyacı olmadan kendini geliştirebildiğini ve bir saygınlık kazanabildiğini görmek istiyordu. Peki Seren bunu istiyor muydu acaba? Görünüşe bakılırsa, evet. Üniversiteyi bitirdikten sonra kendi işini kurmaya çalışan, tüm yükün altına kendi giren bir genç kadın. Evet, Seren bunu iyi biliyordu ama böyle olmayı kendi mi istiyordu, yoksa babasının bu sert tutumu yüzünden mi böyle olmuştu?
Bence mecbur bırakılmış ...
Günün kaliteli gönderisi seçildiniz. Steemit-Türkiye Topluluğunda aktif olmaya devam edin.
Steemit Türkiye Team