Türkiye Su Fakiri Bir Ülke mi? Su Kıtlığı Konusunda Türkiye'yi Gelecekte Neler Bekliyor?

in Steemit Türkiye3 years ago

image.png

Doğadaki yaşam için en temel besin maddelerinden biri olan su, Dünya üzerindeki sürekli olarak bir döngü halindedir. Buna, su döngüsü denir. Canlılar tarafından tüketilmesi durumu, hayati bir ihtiyaç olan su molekülünün, ilgili coğrafyadaki miktarından çok, biçimi ve kalitesi ile ilgilidir.

Günümüzde insanlar olarak, tüketmek zorunda olduğumuz su, "tatlı su" olarak isimlendirdiğimiz su türüdür. Tatlı su da genellikle buzullardan veya yeraltı su kaynaklarından gelmektedir. Yeraltı sularının kalitesini belirleyen en önemli faktörlerden biri, ilgili coğrafyadaki orman varlığı ve dolayısıyla orman zemininde bulunan düşmüş yaprak gibi malzemelerden oluşan "ölü örtü" varlığıdır. Bunlar, suyu kaliteli ve güvenli bir biçimde tüketmemizi sağlar.

image.png

Ancak elbette tek faktör, buzullardan veya ormanlardan ne oranda tatlı su geldiği değildir. Bununla birlikte, geleceğimizi etkileyen en ciddi risklerden biri olan İklim Değişikliği de, gelecekteki içilebilir su varlığımızı ve bu su varlığının Türkiye üzerindeki dağılımını değiştirebilecek güce sahip çok önemli ekolojik bir faktördür. İklim Değişikliği ile mücadelede yapılması şart olan eylemler, Türkiye için çok kritik bir konumdadır ve zaman kaybedilmeden hareket geçilmesini gerektirmektedir.

İnsan Kaynaklı Su Kullanım Alanları
Suyun kalitesi ve coğrafyalara düzenli bir şekilde dağılımı kritik bir konudur. Ancak bir de, insanın suyu doğrudan (genellikle yanlış bir şekilde) kullanımı bulunmaktadır - ki bu, suyun geleceğini tehdit eden faktörlerin başında gelmektedir.

İnsan kaynaklı su kullanım alanlarından birisi, tarımdır. Tarım, her yıl düzenli olarak tam zamanında insanlara meyve-sebze, şeker pancarı ve pamuk yetiştirebilmek için, hem doğadaki canlıların yaşam alanlarını işgal edip tek tip bitki üretimine dayalı monokültürler oluşturmakta -ki bu da, o yöredeki biyoçeşitliliği azaltmakta-, hem de bitkileri sağlıklı ve verimli bir şekilde büyütebilmek adına yüksek oranda tatlı su kullanmak zorunda kalmaktadır. Öyle ki, Türkiye'de tarımsal faaliyetler tarafından kullanılan su oranı, Türkiye'deki tüm tatlı su kaynaklarındaki yıllık miktarın %74'ünü oluşturmaktadır.

Bu önemli faktörle birlikte, evsel ve endüstriyel su kullanımı da azımsanmayacak boyutlardadır. İçilebilir ve kullanılabilir suyun %15'i evsel olarak, %11'i ise endüstriyel olarak kullanılmaktadır.Dolayısıyla, evlerde ve fabrikalarda su tasarrufunun yapılması, gelecekteki olası su kıtlığının oluşmasını kısıtlama gücüne sahip mücadele yöntemleridir.

Türkiye, Su Fakiri Bir Ülke mi?
Bu konuda baz alacağımız indeks, Falkenmark indeksidir. Falkenmark, ülkedeki toplam nüfusu ve toplam kullanılabilir su miktarını baz alarak, ilgili ülkedeki su baskınının durumunu belirleyen bir kategorizasyon oluşturmuştur. Bu kategorizasyona göre eşik değer, kişi başına yıllık 1.700 m3 miktar su düşmesidir. Bu değerin üzerinde olan ülkelerde, su sıkıntısının veya kıtlığının olmadığını, Falkenmark indeksine göre belirleriz. Eğer, kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.000-1.700 m3 arasında ise "su sıkıntısı"; 500-1.000 m3 ise "su kıtlığı"; 500 m3 değerinden az ise, "mutlak su kıtlığı" olarak belirleyebiliriz.

Türkiye'de yıllık ortalama yağış, 574 mm değerinde, yıllık yağış miktarı ise 450 milyar m3 değerindedir. Ancak bu değerin tamamı yüzeyde veya yüzey altında kalmaz. Önemli bir kısmı, yaklaşık %70-75'i atmosfere geri buharlaşmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'de toplam kullanılabilir su miktarı, 112 milyar m3 değerindedir. Aynı zamanda, Türkiye'nin nüfusu TÜİK'in verilerine göre 83 milyon civarındadır.

Elimizdeki bu veriler sayesinde, yıllık kişi başına su miktarını oranlayarak hesaplayabiliriz. Ancak resmi veriler üzerinden ilerleyecek olursak; DSİ'nin verilerine göre, 2020 yılında Türkiye'de kişi başına düşen yıllık su miktarı, 1.346 m3 değerindedir. Falkenmark indeksine göre, genel su durumunu belirleyecek olursak, Türkiye'nin "su sıkıntısı" konumunda bulunan bir ülke olduğunu görebiliriz.

Ancak bu değer, Türkiye'nin genel durumunu bize göstermektedir. Daha spesifik olarak inceleyecek olursak, "havza" kavramını öğrenmemiz gerekir. Havza, en basit anlatımıyla, düşen yağışların belirli akarsu kesitlerine gittiği ve bu akarsu kesitlerine düşen yağışın akış yönünün, dağların sırtları tarafından diğer komşu havzalardan ayrıldığı, hidrolojik ve topoğrafik bir ünite olarak söyleyebiliriz.

Türkiye'de bölgesel ölçekte toplamda 26 tane ana havza alanı (örneğin, "Marmara havzası") vardır. 2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 26 ana havzanın 23 tanesinde su baskının olmadığı, ancak Marmara, Sakarya ve Küçük Menderes havzalarının su sıkıntısı ve su kıtlığı içerisinde olduğu tespit edilmiştir. Özellikle, Marmara Havzası içerinde kalan bölgede yaşayan insanlara düşen yıllık su miktarı 500 m3 değerinden bile aşağıda olduğu görülmüştür - ki bu da, bize o havzanın "mutlak su kıtlığı" içinde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, İstanbul gibi yüksek nüfusa sahip şehirler, su ihtiyacını karşılayabilmek adına, Sakarya havzası içerinden su ihtiyacını gidermeye başlamıştır.

image.png

Anlayacağımız, yoğun insan baskının bulunduğu ve endüstriyel olarak su kullanımının yüksek olduğu havzalar, tarım dışında da su kıtlığı yaşamaya elverişli hale gelebilmektedir.

Ancak elbette sadece nüfusa bakarak bir çıkarımda bulunmak yanlış olur. Nüfus ile birlikte bir de, ilgili havzaya yıllık veya aylık su girdisi, buharlaşma gibi meteorolojik verileri de hesaba katmamız gerekmektedir. Bu konu için, şu yazımızdan daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Su Kıtlığı Konusunda Türkiye'yi Gelecekte Neler Bekliyor?
Hem İklim Değişikliği, hem sürdürülebilir olmayan tarım uygulamaları, hem de sürekli artan nüfusa bağlı olarak kullanılabilir su üzerine yoğun insan baskının bulunuyor olması, Türkiye'yi gelecekte gittikçe su fakiri bir ülke konumuna götürecek faktörlerin başında gelmektedir.

Bununla birlikte, TÜİK tarafından oluşturulan bir nüfus projeksiyonuna göre, Türkiye'nin nüfusu da bir yandan hızla artmaya devam edecektir. Öyle ki, Türkiye'nin nüfusu 2040 yılında 100 milyona ulaşması beklenmektedir!

Bu gibi olumsuz faktörler, başta doğa üzerinde olmak üzere, kişi başına yıllık kullanılabilir su miktarında azalma yaşanmasını kaçınılmaz hâle getirecektir. Yapılan hesaplamalara göre, 2030-2040 yıllarına gelindiğinde ("nüfusun artış hızına bağlı olarak yıl üzerinde bir değişkenlik olabilir"), kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.120 m3 değerine düşecektir! Böylelikle, Falkenmark indeksine göre Türkiye, su kıtlığının eşiğine kadar gelmiş olacaktır. K

ullanılabilir su miktarındaki bu düşüş, Türkiye'yi çok ciddi sorunlarla baş başa bırakacaktır. Bunun sonucunda oluşabilecek risk faktörlerini maddeler halinde sıralayacak olursak:

Bunlardan ilki, toplumun sağlığında ve refahında genel bir düşüş oluşturacak olmasıdır. Temiz su kaynaklarına ulaşım sorunu nedeniyle Dünya'da her yıl 2 milyon insan ölmekte ve bunların 1,6 milyonunu çocuklar oluşturmaktadır. Bu da, içilebilir suyun varlığının önemini bize gösteren bir örnektir. İstanbul gibi şehirler için başka havzalardan su taşıma yapılması sürdürebilir olmadığı için, gelecekte bu tip çözümler de işe yaramayacaktır.
Bir diğer önemli durum, tarımın geleceğidir. Kullanılabilir su miktarındaki düşüş, tarıma mali açıdan büyük zarar getirecektir. Buna bir örnek olarak, 2007 yılında yaşanan kuraklıkta Türkiye Ziraat Birliği'nin çalışmasına göre, 5 milyar TL gibi yüksek bir zarar meydana gelmiştir. Gelecekte bunun gibi örneklerin artışı oldukça muhtemeldir. Aynı zamanda doğal olarak, tarımda ürün yetiştirme sorunu çıkması sonucunda, yeterli ziraat ürünü de piyasaya sürülememiş olacak, bu da meyve-sebze ürünlerinde, pamuk gibi tekstil ürünlerinde veya özellikle çok su ihtiyacı olan şeker pancarı ve dolayısıyla şeker gibi ürünlerde azalış meydana gelecektir.
Hidroelektrik santrallerinde enerji üretiminde azalma yaşanması da diğer bir risk faktörüdür. Türkiye'nin artan nüfusuna bağlı olarak enerji ihtiyacı da artış göstermekte olup, buna yönelik yeni hidroelektrik santralleri kurulması planlanmaktadır. Ancak su miktarında yaşanacak azalma, bunun önünü kapayabilir ve enerji üretiminde ciddi bir soruna yol açabilir.
Kuraklığın artış gösterdiği yerlerde yaşayan insanlar, zorunlu olarak suyun daha yoğun olduğu yerlere göç etmeye başlayacak, bu da sosyolojik sorunları beraberinde getirecektir.
Su ile üretilen her türlü ürünün üretilmesindeki soruna bağlı olarak, bu ürünlerin ithalat edilmesi gibi ticari sorunların yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Politik ve ekonomik olarak hem içişlerinde, hem de dışişlerinde anlaşmazlıklar ve karışıklar yaratması, bunun yanında devletin su yönetimi politikalarının halkın gözünde itibarının azalması gibi sorunlar ve riskler de bulunmaktadır.
Sonuç
Anlayacağımız, yaşam için en temel besin maddelerinden biri olan suyun varlığı, gelecekte Türkiye açısından hiç kuşkusuz çok daha önemli bir konumda yer alacaktır. Yaşanmakta olan İklim Değişikliği, atıklar nedeniyle oluşan su kirliliği, sürdürülebilir olmayan tarımsal faaliyetler ile evsel ve endüstriyel olarak yoğun su tüketimi gibi problemler nedeniyle gelecekte çok ciddi sorunlarla baş başa kalmamız yüksek olasılıktadır.

kaynakça: https://evrimagaci.org/turkiye-su-fakiri-bir-ulke-mi-su-kitligi-konusunda-turkiyeyi-gelecekte-neler-bekliyor-10791

Sort:  

Paylaşım için teşekkürler.
Telegram grubumuzda olmak ister misiniz.

Coin Marketplace

STEEM 0.19
TRX 0.13
JST 0.029
BTC 57886.34
ETH 3104.72
USDT 1.00
SBD 2.54