Bilimkurgu Romanı - Yerşehir - Bölüm 21

in #tr6 years ago

image.png

Omay uyandığında onları içine çeken kocaman kara kütlenin altında yatıyorlardı. Mor odada karşılaştıkları yaratığın erittiği bacağı fena halde sızlıyordu. Yaşadıklarının bir rüya olduğunu umut ederek doğruldu ve artık yerinde olmayan sol bacağına baktı. Bacağından arta kalan kısım kararıp kabuk bağlamıştı, en azından kan kaybetmediğini düşünerek kendisini avutmaya çalıştı. Saldırıya uğradığı sırada yaşadığı acının hatırası zihninde hâlâ yankılanıyordu. Dirseklerinden güç alarak doğrulmaya çalıştı ancak başı döndüğü için kendisini yeniden yere bıraktı. Dönüp Akman’a baktı, taş zeminin üzerinde dizlerini karnına çekmiş, bir çocuk masumiyetiyle uyuyordu. Birisinin kendisine baktığını hisseden Akman gözlerini açtı, önce doğrularak oturdu, ardından ayağa kalktı.

Akman Omay’ın ayağa kalkmasına yardım ederken “Bir an önce buradan çıkmalıyız” dedi.

“Yaşadıklarımız gerçek miydi?” diye sordu Omay. Sağ kolunu Akman’ın omzuna atmış, bedenini ona yaslamıştı.

“Öyle görünüyor” dedi Akman. Ağır ve temkinli adımlarla ilerleyerek binadan çıktılar. Gökyüzünde parıltılı bir yarım ay ve irili ufaklı yıldızlar vardı, gecenin serin havasıyla karşılaşınca Omay’ın bedeninden bir ürperti dalgası geçti.

“İyi misin?” diye sordu Akman.

“Evimize döndüğümüzde daha iyi olacağım”

“Merak etme, her şey düzelecek” dedi Akman.

“İkimiz artık üç bacaklı olduk” dedi Omay güçlükle gülümseyerek.

“İkimiz…” dedi Akman, bir süre düşündü, ardından “Çok gençtim. Sevgiden anlamıyordum. Özür dilerim” diye ekledi.

“Geçmiş geçmişte kaldı” dedi Omay.

Akman bu sözlerden Omay’ın kendisini affettiği mi, yoksa artık ilişkilerinin öneminin kalmadığını mı anlamalıydı? Bütün bunların bir şey ifade edebilmesi için daha önce hiçbir insanın yapamadığını başarıp yeraltına dönmeleri gerekiyordu. Kalın gövdeli bir ağacın altında oturdular. Akman cebinden pusulasını çıkardı, gösterdiği yöne baktı, yıldızların konumuna bakarak pusulanın doğru yönü gösterdiğinden emin olmaya çalıştı. “Kente iki günlük yürüme mesafesinde olduğumuzu tahmin ediyorum” dedi.

“Tek bacakla dört gün sürer” dedi Omay.

Akman itirazlarına aldırmaksızın Omay’ı sırtına aldı ve sık ağaçlarla kaplı ormanda ilerlemeye başladılar. Ormanın zemini çiy nedeniyle nemlenmişti, Akman her nefes alışında ıslak toprak ve nemli kuru yaprak kokusunu ciğerlerine çekiyordu. İyice yükselmiş olan yarım ay ağaçların arasında kâh görünüp kâh kayboluyor, ormanın zemininde kıpırtılı gölgeler oluşmasına yol açıyordu.

Ormanda Akman’ın adımlarının tekdüze ritmi dışında nadiren ses duyuluyordu. Uzaklarda öten bir baykuş, çıtırdayarak kırılan bir kuru dal, esen rüzgârın dalları hışırdatması her an tetikte olan Omay’ın ürpermesine yol açıyordu. Ömrü boyunca çok çalışmış, hiçbir zaman yorgunluk, yılgınlık, korku nedir bilmemişti, ancak robotların karargahında yaşadığı olay onu hassaslaştırmıştı. İçinden bir ses o altı bacaklı iğrenç yaratığın bir tür asalak olduğunu söylüyordu. Robotların hiyerarşisi içinde muhtemelen bir yeri yoktu, zira yaptığı hareket herhangi bir mantık çerçevesi içinde açıklanabilir cinsten değildi.

Ay çoktan batmış, yıldızlar görünmez hale gelmiş, sabahın ilk ışıkları ormanı aydınlatmaya başlamıştı. Karşılarına devasa bir ağaç kovuğu çıkınca Omay Akman’a “Mola versek mi?” diye sordu. Zira ateşi yükselmiş, bedeninin üst kısmı hareketsizlikten uyuşmuştu. Ağaç kovuğunun içine girip oturdular. Omay sırtını kovuğun iç duvarına yaslayıp soluklandı. Kovuğun üst kısmındaki yuvada bir anne sincap yavrusunun önüne bir mantar parçası koydu. Bunu gören Omay Derma’yı hatırlayarak ağlamaya başladı. Aynen Tulpar gibi sol ayağını kaybetmişti ve eve sağ salim dönemezse Derma babasından sonra annesini de kaybetmiş olacaktı. Çözmesi gereken sorunlar ona hiçbir zaman bu kadar zor görünmemişti.

“Ya asla eve dönmeyi başaramazsak” diye mırıldandı.

“İkimizin üç bacaklı olduğu söylememiş miydin? Birbirimizden ayrılmazsak bir şey olmaz” dedi Akman.

Bir süre dinlendikten sonra ormanın içinde ilerlemeye devam ettiler. Yol üzerinde karşılarına çıkan pınardan kana kana su içtiler, topladıkları mantarları yiyerek açlıklarını dindirmeye çalıştılar. Omay’ın ateşi yükselmişti, fena halde midesi bulanıyor, bayılacağından endişe ediyordu. Gözünün önünden kırmızılı mavili gündüz düşleri geçiyordu. Gördüğü düşlerde şekiller belirsiz, nesneler sisler içindeydi. Ağaçların ardında gördüğü boz ayıyı önce bu düşlerin bir parçası sandı, ayının yanında yavrusu da vardı. Akman bu sırada adımlarını sıklaştırmıştı, ayı dönüp onlara baktı, ağır adımlarla bulundukları yere doğru yürümeye başladı. “O ayı bizi takip mi ediyor?” diye sordu Omay. Akman “Evet” cevabını verdi. Neyse ki boz ayı bir süre sonra onları takip etmekten vazgeçti.

Uzun bir yürüyüşün ardından otların arasında yeraltına inen bir delik gördüler. Deliğin başında bir süre beklediler, ardından onun Nemrut’a giden tünelin havalandırma bacalarından biri olduğuna karar verdiler. Deliğin üzerindeki metal kapağı kaldırıp kayarak içine girdiler. Delik yer altına inildikçe daralıyordu, içeride sıkışma riskini göze alarak kendilerini aşağıya doğru kaydırmaya devam ettiler. Ve önce Akman, ardından Omay bir kükürt kokulu bir tünelin içine düştüler. Omay bölgeyi tanımıştı, burası kutsal volkanın çevresindeki tünellerden biri olmalıydı. Omay Akman’ın biraz olsun dinlenmesi sağlamak için yeniden sırtına binmeyi reddetti, elini omzuna attı, Akman’dan aldığı destekle sağlam ayağı üzerinde sekerek ilerlemeye başladı. Isı gittikçe artıyordu ve artık kutsal volkana yaklaşmakta olduklarına emindiler. Gerçekten de çok geçmeden volkandan elektrik üretilen tesislere ulaştılar. Tesislerde çalışan işçiler karşılarında Başkan Omay’ı görünce çok şaşırdılar. Omay ve Akman tesiste fazla oyalanmadan bir mini trene binerek kent merkezinin yolunu tuttular.

Derma kendisine haber vermeden yeryüzüne çıkan annesine kırgındı, kendi kendine onunla artık konuşmayacağına dair yeminler etmişti, ancak onu karşısında rengi solmuş, çamura bulanmış ve tek bacağını kaybetmiş halde görünce bu kararından vazgeçti. Koşarak annesine yaklaştı ve gözyaşları içinde ona sarıldı. Derma ardından dönüp Akman'a baktı, yorgunluğu yüzünden okunan Akman’a da sarıldı ve annesini getirdiği için ona teşekkür etti.

Görsel Kaynağı

Sort:  

Calling @originalworks :)
img credz: pixabay.com
Nice, you got an awesome upgoat, thanks to @bilimkurgu
BuildTeam wishes everyone a great Christmas and bullish Holidays
Want a boost? Minnowbooster's got your back!

Coin Marketplace

STEEM 0.15
TRX 0.15
JST 0.028
BTC 53622.13
ETH 2208.05
USDT 1.00
SBD 2.29