Ölümsüz Aile'nin Âb-ı Hayat Su'yu

in #tr5 years ago (edited)

Uzun zaman önce ilk sezonunda izlemeyi bıraktığım Fringe'e, sevdiğim bir arkadaşımla yeniden başlamanın sevinci içindeydim. Yarım kalmış şeyler, herkes gibi beni de hep huzursuz eder. Filmler, kitaplar, diziler.. Sanki aklımın bir köşesinde durup tamamlanmayı bekliyorlar. Duyduğum suçluluk duygusuna rağmen bazen de kayıtsız kalıp akışına kapılıyordum hayatın.

Dizinin ikinci bölümünü izlerken unutmadığımı fark ettim, beni etkilemişti o can alıcı sahnesi. Katil, kurbanların pinealini çıkarıp, onu kullanarak genç kalıyordu. Bu sahnenin üzerine zamanında çok araştırma yapmış, flood'larla anlatmaya çalışmıştım. Yaşlanmamak ve ölümsüzlük mümkün olabilirdi, belki bir gün..

Dizinin etkisinden daha tam çıkmadan kendimi Heroes izlerken buldum. :) Belki bazılarımız için maziye dönmek gibi olacak:) evet şimdi izliyorum ne yapayım.🤷‍♀️
Otopsi masasında canlanan kızın kendi kendini iyileştirmesi ve hiç yaşlanmayıp ölümsüz oluşu gibi bir şeyi kim istemez ki.. Aynı yaşta kalma fikrini düşününce aklıma hemen bir sayı geliyor, neden bilmiyorum o yaşta kalmak isterdim.


Arka arkaya iki farklı bölümde benzer konuları izledikten sonra kendimi kütüphânenin önünde buldum. Ellerim, geçen aylarda alınıp okunma vaktinin gelmesini bekleyen Ölümsüz Aile'yi seçmişti bile. Ödüllü bir yazar olan Natalie Babbitt'in birçok dile çevrilmiş, '100 Temel Eser' listesine de seçilmiş bu kitabını spoiler vermeden anlatmak istiyorum. Sadece arka kapak yazısındakiler kadar bahsedeceğim, belki bir kişinin ilgisini çekerim. :)

Ağustosun ilk haftası kıpırtısız ve sıcak, her zaman böyledir. Hatta merak uyandıracak kadar sessizdir. Şafaklar bembeyazdır, ay öfkeyle parıldar, gün batımı rengârenk bir örtüye döner.
Çoğu kez geceleri şimşekler çakar ama dostlarından uzakta, yalnız başına titreşir durur; yıldırımlar düşmez, ferahlatıcı yağmurlar yağmaz. Bu günler tuhaf ve boğucudur, bayıltacak kadar sıcaktır. İnsan bu günlerde daha sonra pişman olacağı işler yapar.

Tıpkı küçük Winnie gibi.. Zengin ve soylu ailesinin baskı ve katı kurallarıyla büyümüştü. Kafese tıkılmış bir kuş gibi yaşamaktan sıkıldığı ve artık kendi olmak istediği için evden kaçma planları yapıyordu. Aslında bahçeyi çeviren demir parmaklıklar gibi olan çitlerin bir adım ötesine bile geçse yeterliydi.
Nihâyet kendi istediği için adımlıyordu dünyayı, prangasından kurtulmuş bir mahkumun sevinci vardı üzerinde. Evlerinin de içinde yer aldığı koruya doğru gitti. Sanki ağaçları, çiçekleri, kelebekleri ilk defa görüyormuş gibi hayran hayran izliyordu.

Toz içindeki yabani havuçların dantel gibi beyaz çiçekleri, dalgaların köpükleri gibi uzanıyordu çayırın üzerine.

Betimlemeler harikaydı. Bu sayede o sık ağaçlarla kaplı koruyu, yerde güneş ışınlarının parçalı vurmasıyla hareket ediyor algısı oluşturan yaprakları ve kurbağanın başını sallamasıyla sanki dert dinleyip cevap veriyormuş hissini alabiliyorduk.

Kaynak

Winnie koruda ilerlerken ileride büyük bir ağaç köküne oturan yakışıklı gencin, yerdeki taşları özenle kaldırdığını ve fışkıran suyu içtiğini görür. Kendisi de hayli susamıştır ve içmek için ağaçların arasından çıkıverir. Genç onu gördüğünde üzerindeki şaşkınlığı atarak, suyun kaynağını beceriksizce kapatmaya çalışır. Her şeyi gördüğünü ve sudan içmek istediğini söyleyen kıza,

"Eğer bu sudan bir yudum bile içersen başına korkunç şeyler gelir, gerçekten korkunç şeyler. İçmene izin veremem."

dediği sırada annesi Mae ve ağabeyi Miles gelir. Yüz ifadelerinden sırlarının açığa çıktığını anlarlar. Kızı atlarına bindirip evlerine doğru dört nala gitmeye çalışırken, Winnie çoktan yaptığına pişman olmuş ailesini delicesine özlemiştir bile..


Korunun en uzak yerine, göl kenarındaki şirin evlerine gelirler. Kapıda onları baba Angus karşılar. Küçük kıza kötülük yapmayacaklarını, aksine sırlarını anlatıp onun kimseye söylemeyeceğinden emin olduktan sonra evine geri götüreceklerine dair söz verirler. Evet o pınardan çıkan suyu içtikten sonra hiç yaşlanmamışlar ve başlarına kötü şeyler gelmesine rağmen hayatta kalmışlardır. Buna ilk başta sevinseler de insanların, onların cadı olduğunu ve hatta ruhlarını şeytana sattıklarını söyleyerek teker teker uzaklaşmaya başlamaları hiç gelmeyecek sonun başlangıcı olmuştur.

Hepimiz biraz çıldırdık galiba. Lanetlenmiştik. Sonsuza dek yaşayacaktık. Bunu anlayınca neler hissettiğimizi anlayabiliyor musun?

Kendilerini çarkın dışına itilmiş gibi hissediyorlar. Sıkışıp kalmışlık hissiyle bunalmış hâlde oyuna tekrar dönmenin yollarını arıyorlardı.

Ölmek de çarkın bir parçasıdır doğmak da. Eğer ölüm yoksa yaşamın ne anlamı kalır ki.

Baba Tuck, Winnie'yi bu sevdadan vazgeçirmek için gölde kayıkla bir gezintiye çıkardığında böyle söylemişti. Onların hiçbir yere ait olmadıklarını bilmek üzmüştü. Artık onlara kızmıyordu.

Dışarıda şimşekler çakıyordu ama sessizdi. 'Acı çekmeye benziyor' diye düşündü. Göğün derinliklerinde içten içe hissedilen donuk bir acı..


Okumaya ara verip biraz düşündüm. Gerçekten bu kadar kötü müydü, Jules Verne'in kitaplarında bahsettiği o gizemli dünyadaki gizli su? Fantastik filmlerde ulaşmak için çok canların yandığı bu suya sahip olmak acı veren bir şey miydi?
Indiana Jones ve Jack Sparrow boş bir heves uğruna mı arayıp durmuştu gençlik iksirini? :)
Cennet tasvirlerinden biri de sonsuz hayat ve hiç yaşlanmadan sabit bir yaşta olmak değil miydi? 'Kötü bir şey olsaydı orada olmazdı galiba' diyerek içimi rahatlatıyorum evet. :) Âb-ı hayat ile onu bulan Lokman Hekim'e dair masallarla büyüyen ve onlara inanan biri olarak içmek isterdim. Meyve Sineği genleri üzerinde araştırma yapan bilim insanları belki çoktan bunun bir yolunu bulmuştur. :)


Tuck ailesi bu konuşmalardan çıkacak sonucu heyecanla ve merakla bekliyordu; ama peşlerindeki sarı takım elbiseli adamın onları adım adım takip ettiğinden haberleri yoktu. Müzik kutusundan çıkan o büyülü melodiler mi ele verecekti yoksa onları..
Jesse, pınardan doldurduğu bir şişe suyu gönlünü kaptırdığı Winnie'ye verir. 17 yaşına gelince içmesini isteyerek, ölümsüzlüğün sadece kötü yanlarının olmadığını söyler. "Seni öleceğim güne kadar seveceğim." diyerek, bir ömür boyu tüm güzellikleri beraber görüp yaşamayı teklif eder.

Kaynak

Jesse yıllar sonra kasabaya döner. Acaba Winnie o sudan içmiş midir, bu sayede ölümsüz bir aşka mı tanık olacağız? 🤷‍♀️

1975 yılında yazılan kitaptan 27 yıl sonra bu hikâyenin filminin çekildiğini öğrendim. 6.7 IMDb puanlı Ölümsüz Aile filmi, acaba kafamda hayal ettiğim gibi miydi diye merakla izledim. Konusu aynı olmasına rağmen işleyişinde değişiklikler vardı. Neden böyle bir şey yaptılar bilemiyorum çünkü kitaptaki o masalsı hava bana daha ilgi çekici ve güzel gelmişti. Film yanında çok sönük kalmış..

Bazıları için zaman yavaş geçer, bir saat sonsuzluk gibi gelir. Bazıları içinse zaman hiç yetmez. Tuck ailesi için ise zaman yoktu.

"Bizimkine yaşamak denmez, biz sadece varız bir nehrin kenarındaki kayalar gibiyiz." diyen bu ailenin başından geçenleri bilmek isterseniz ilk önce kitabını okuyun ve belki de sadece kitabını okuyun derim. :)


Peki ya size sorsam, siz de Tuck ailesi gibi mi düşünüyorsunuz yoksa o sudan içmek ister miydiniz? 🙆‍♀️

suyun ayak sesi

Sort:  

Heroes dizisini izlemedim. Ama merak ettim, yazıdan sonra bakayım inş.

Aynı yaşta kalma fikrini düşününce aklıma hemen bir sayı geliyor, neden bilmiyorum o yaşta kalmak isterdim.

Hangi sayıymış hocam :)

Enteresan bir konusu varmış. Ben doğal sürecin dışında olmak istemezdim. Bununla alakalı bir anime izlemiştim. Kız hiç yaşlanmıyordu ama tanınmamak için de yüzünde maskeyle geziyordu. Ayrıca tüm sevdiklerinin ölüşünü izlemek zorunda kalmıştı ki bence en üzücü şey. Bu yüzden ben istemezdim. Cennetteki durum daha farklı orada genç kalma doğal yapının bir parçası.

Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş.

heroes dizisine kaptırdım gittim kendimi, sevdim ben:)
izlersen yorumunu öğrenmek isterim:)

tüm sevdiklerinin ölüşünü izlemek zorunda kalmıştı ki bence en üzücü şey.

hepimiz aynı durumdayız bence nasılsa izliyoruz izleyeceğiz ve izleneceğiz🤷‍♀️
ben de tek olmak istemezdim sevdiklerimle paylaşırdım suyu:)

cennetteki durum da bundan çok farklı değil ama..

teşekkür ederim beğenmene sevindim🌼

Paylaşmak problemi çözseydi bence kitaptakiler de paylaşırdı. Demek ki çözmemiş diye düşünüyorum. Ölüm için "nasılsa izleyeceğiz, izleneceğiz" diyemiyorum nedense. Ölen tanıdığım bir insan olmasa dahi verilen sela insanı çok derinden etkiliyor. Ayrıca sorumun cevabı da verilmemiş fark etmedim değil :) Sayı sorusu?

You got a 9.52% upvote from @minnowvotes courtesy of @etasarim!

You got a 21.24% upvote from @minnowvotes courtesy of @etasarim!

Acıkıyorlar mı peki?

yemeksiz bir ölümsüzlüğe ben ölümsüzlük demem:)

Tamamını okudum ama aklımda hep bir köşede "hala ikinci bölümde misin su defteri!" Cümlesi vardı :)

Sonsuz hayatı seçersem izole yaşamam gerekir. Fazla duygusalım. Fakat zamanla karakterim de değişebilir. Bilemedim su defteri....

Güneşin dünyayı yuttuğunu izlemek hoş olmasa gerek.

şey kem küm.. ikinci değil 3. bölümdeyim desem🤦‍♀️
birkaç dizi ve filmi aynı anda izlediğim için biraz geriden gelmem çok normal🙇‍♀️

izole yaşamazsın ya bi düşün bence o kadar da kötü değildir:)

Tamam alıyorum beni de yaz :)

Fringe izlemeni takibe aldım. Haberin ola :)

eyvah kendimi sözlüye kalkmış öğrenci gibi hissettim umarım dersten kalmam:)

Sınavı süresinde bitir de kalanına yardımcı oluruz @murattatar hocamla :)

haha tamam tamam hiç gözüm korkmadı sayenizde:)

Biraz darladığım doğrudur :D

ilk görseldeki el bana ait :D

vayy be başarılı bir darlama olmuş:)
ben hiç yemedim ve şu an acayip canım istedi meyan kökü şekerini, napıcaz 🤷‍♀️

umarım bir gün yeme fırsatı yakalarsınız...

umarım:p

@doctorbishop'a katılıyorum ve
"iyi de; uykuya ve açlığa yenik düşmüş değilken nasıl oluyor da 3. bölüme geçmeden durabiliyorsun? bu nasıl mümkün olabiliyor?" diye soruyorum.

//sonra, bütünsel düşündüğüm için bu cümleyi kurduğumu fark ediyorum :)

Belki kendimin de şaşıracağı -ve ironik bir şekilde bahsi geçen tavsiyenin tutulmamasını isteyerek- bir cümle sarf edeyim :)
Yol yakınken #Fringe izlemeyi bırakabilirsin. Çünkü 3-5-10+ yıl boyunca izlediğin hiç bir dizi çitayı daha yukarı taşıyamayacak. Sınıftaki birisi 100 alarak çan eğrisini yükseltmiş gibi aslında pekala güzel olan diziler bile düşük not alacak.

Hocam olmasın zaten. Ben şimdi dizi izlerken yaşadığım o boşluğu benimle paylaşsın istiyorum. Su defteri de izlesin ve bir daha o tadı alamasın istiyorum :)

doktor'u izlerken konuşmasında hep seni görüyorum resmen benziyorsun, her şeyi benzemesin de ama bariz etkilenmişsin belli:p

tamam senin yaşadığın o boşluk hissini yaşarım umarım:)

biraz önce @maonx'in yazdığı şu yorumu okuyunca gülümsemiştim:)

..Sizden yorum geldiğini görünce bir an korktum. @murattatar hocamdan fena bir eleştiri geldi galiba diye düşünüp yorumu açtığımda..

gülme komşuna gelir başına diye boşuna dememişler🤷‍♀️

ben bu dersten kaldım baştan belli ya🤦‍♀️

Allah Allah.. yorumlarım öyle korkutucu mu geliyor.. daha çok emoji kullanayım bari :)
e2.png e3.png

tnx-angelina.gif

aa korkutucu olur mu hiç:)
tabi ki değil, bu sitede en beğendiğim yorum yazarları arasında ilk üçte olduğunu söylememe gerek bile yok aslında🤷‍♀️
bu gif de çok güzel ya:)

This post has received a 1.56 % upvote from @drotto thanks to: @sudefteri.

kafama bir şey çarptı kendimi burda buldum...

ney acaba:))

Betimlemeler ve dil çok güzel duruyor.

Ölümsüz Aile filmi sarmadı ise 7,2 almış Age of Adaline belki farklı bir alternatif olabilir ;)

Ellerindeki malzemeden Bentley yapabilecekken, Mercedes yapmışlar denilebilecek Altered Carbon da özlüm(süzlük) sorunu için yeni bir bakış açısı sunabilir.

Diğer yandan Harari'nin, bilimsel gelişmelerin ışığı altında tartıştığı ve filmlere göre daha gerçek hayat pratikleri sunabilecek olan ölümsüzlük yerine "yaşlanmazlık" meselesi de incelemeye değer.

filmlerin fragmanlarına baktım, isimlerini not aldım teşekkür ediyorum🌼
ilkini de izleyeceğim ama özellikle ikinci filmin konusu ilgimi çekti..

Harari'nin kitapları bir dönem çok konuşuldu hâlâ da konuşuluyor elimde bir kitabı var ama daha okuyamadım, umarım okurum ve "yaşlanmazlık" meselesini bir de onun gözünden anlamaya çalışırım..

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by sudefteri from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.

incelemeyi yani konuyu güzel yerde bitirmişsin, merak etmedim desem yeridir. benim tahminimce kız suyu içmemiştir. kitap da sayfalar boyunca felsefi olarak kızın kafasında yaşadığı ölümsüzlük fikri git-gellerini hikaye üzerinden bize sordurtmuştur diye sallıyorum :D

yaşlanmama konusunu ele alan bir diğer film olarak the man from earth'ü örnek verebilirim ben de. baya ünlü bir filmdir, tek mekanda geçer. bununla birlikte westworld dizisinin 2.sezonunda da insanların ölümsüzlüğe bilinç bazında ulaşma isteğiyle ilgili bir kompozisyon mevcuttur.

keyifli bir paylaşım olmuş, su gibi akıcı bir şekilde yazmışsın, eline sağlık :)

kitap çok uzun değil ve öyle felsefi gel-gitleri pek içermiyor, sıkılmadan keyifle okunuyor ve nasıl bittiği anlaşılmıyor diyelim:)

önerdiğin film ve dizileri not alıyorum mutlaka bakıcam, teşekkür ederim beğenmene sevindim:)

Ölümsüz olmak olumsuz bir dünya içinde pek iç açıcı görünmüyor, savaşlar, ölümler, kan, gözyaşı kimsenin her gün görmek isteyeceği şeyler değil. Sevdiklerinin ölümünü izlemek acı tabi ama bunun için ölümsüz olmak gerekmiyor. İki açıdan bakıldığında sevdiklerinin kayıplarını görmek istemeyen biri için istenmeyebilir, bir diğer açıdan bakılınca ölümsüz biri hiçbir zaman hiç bir savaşı kaybetmeyeceğine göre belki dünyaya barış hakim olabilir. Cennette ölümsüzlük ise her giren için eşit olduğundan sorun olmaz :)

belki de dünyadaki her kötülük savaşlar vb daha fazla yaşayabilmek için çıkarılıyordur, kendinde olanla yetinmeyip başkalarının hayatlarını da çalmak, paralarını alarak daha iyi yaşamak içindir belki de diğerlerini öldürüp kendine daha fazla alan açma gibi bir güce sahip olduğunu düşündüğü içindir bu doymak bilmeyen hırslar.

ama ölümsüzlük olsa her şey daha başka olabilirdi belki de sadece bir fikir,
neden olmasın..

başkalarının hayatlarını da çalmak...

Ne kadar acı ki sadece savaş ile olan bir şey değil :(

Sevgili @sudefteri yine çok emek verip harika bir yazı yazmışsın, hayranım senin yazılarına. Ellerine sağlık canım. Bazen kimliğini saklayan ünlü bir yazar olduğunu düşünüyorum. 😊

Otopsi masasında canlanan kızın kendi kendini iyileştirmesi ve hiç yaşlanmayıp ölümsüz oluşu gibi bir şeyi kim istemez ki..

Savaş ve kötülüğün olduğu bir dünyada ölümsüz olmak istemezdim.

Aynı yaşta kalma fikrini düşününce aklıma hemen bir sayı geliyor, neden bilmiyorum o yaşta kalmak isterdim.

O sayıyı merak ettim:) tahminim 28 :))

çok teşekkür ederim canım güzel sözlerin için, okumak bile moral veriyor insana💕

Bazen kimliğini saklayan ünlü bir yazar olduğunu düşünüyorum. 😊

ünlü yazarların hepsi tanınmak bilinmek isterken kendini saklayanına pek rastlamadım, ben de yazar olmadığıma göre.. 😘💐

o sayı biraz daha altlarda:)

Coin Marketplace

STEEM 0.33
TRX 0.11
JST 0.035
BTC 67020.94
ETH 3270.13
USDT 1.00
SBD 4.62