Kanatlı Hırsız!
Ne aptalmışız lan, zamanında bize anlatılan karga ile tilki hikayesindeki aptal karga'yı gerçek zannetmişiz. Sözde tilki tilkiliğini yapıp, ağzındaki peyniri almak için “yavrum senin sesin ne kadar güzel, bir türkü çağır da kendimizden geçek” şeklinde kargaya yaltaklanıyordu. Edebiyatçının kültürsüzü işte ancak çocukları kandırsın. La Fontaine efendi sözüm sana. Tanık olduğum bu olaydan sonra bir daha okuduğuma inanırsam Andersen Masalları'na konu olayım hemi. Geçenlerde evde otururken, ki genelde otururum, elektrikler gitmesin mi? Bana sorsalar tabi ki gitmesin derim ve fakat bize soran yok tabi. Ayedaş elektrikleri kesmeden önce kimi aramış ki bizi arasın da haber versin. Öyle uzun zamandır da bu elektriksizlik gibi bir durum da yaşamamışız, hatta neredeyse bu tür bir ihtimal olduğunu bile unutmuşuz ki, bir an evdeki bütün elektrikli aletler aynı anda bozuldu sandım. O değil de insanoğlu olarak ne kadar bel bağlamışız şu elektriğe anasını satayım. Elektriklerin gitmesinin üzerinden daha on minute geçmeden kendimi cami önüne bırakılmış bir çocuk gibi yalnız ve çaresiz hissettim. Yıllardır okuyup bir türlü anlamlandıramadığım Egzistensiyalislerin bahsettiği boşluk duygusunu yaşayarak öğrendim. Bir süre, çalışmayan bilgisayar ekranına boş boş baktıktan sonra, bu bokun bir süre gelmeyeceğini kabullenmeye başladım.
Odanın içi alacakaranlıktı ve ruhum giderek eziliyordu. İçeriye biraz ışık girsin deyü boydan boya açtım perdeyi. Yapacak bir şey de olmadığından kıçımı koltuğun kolçağına bırakıp, camın önüne kuruldum ve başladım dışarıyı seyre. Dışarıda in cin top oynuyordu. Sanki bir fotoğraf karesi gibi tek bir hareket yoktu. Yaprak kımıldamıyordu yahu. Kafamı kaldırdım, karşıdaki evin çatısının ucundan az buçuk görünen maviliğe baktım, o az buçukluğu deniz olarak hayalimde tamamladım. Sonra tüm bu hareketsizliği bir karga bozdu. Geldi tam karşımdaki çatının en ucuna konup sağa-sola, yukarıda olmasından mütevellit aşağıya-aşağıya bakmaya başladı. Sonra açtı kanatlarını süzüle süzüle çatıdan zemine yumuşak bir iniş yaptı. Karga'nın indiği yer bir tekel bayisinin bahçesi. Bayinin hemen kapısının yan tarafında cipslerin olduğu bir tezgah durmakta. O da ne! Karga sinsi adımlarla bu tezgaha doğru seyirtmekte. Uzun uzun cipslere ve çevresine bakındıktan sonra, ki işini bir mücevher hırsızının titizliğiyle yaptığını belirteyim, gagasıyla küçük boy doritos paketinin ucundan yakaladığı gibi tekrar çatıya topukladı. Demek ki Cabbar'la ağız tadımız da aynıymış. “Helal lan Cabbar” diye bağırdım ve fakat duymadı tabi. Daha çok paketi açmakla meşguldü. Doritos paketini demin durduğu çatının ucuna koyup bir ayağıyla sıkıca kavradı ve paketi seri bir şekilde gagalamaya başladı. Arada bir gagalamaya ara verip paketi çekiştiriyordu. Kendi kendime “bak sen şu işe resmen canlı olarak hayvanat belgeseli izliyorum” derken, Cabbar bir anda benim bulunduğum tarafa doğru baktı. Küçükken oynadığımız gözünü ilk kim kırpacak oyunu gibiydi. Hareket etmeden Cabbar ile birbirimize bakıyorduk. Tüylerim diken diken oldu. Tırstım açıkçası. Çocukluğun alemi yok dedim içimden, hem neme lazım şahit falan yazarlar sonra ve kaçırdım bakışlarımı. Sonuçta artık nerede yaşadığımı da biliyordu. Bakışlarımı bir süre çaprazımda bulunan çanak antene kaydırdım, tekrar Cabbar'a baktığımda doritos paketiyle birlikte gitmişti. Pencereyi açtım, hafifçe dışarıya sarkarak çevreye bakındım yoktu. Pencereyi kapayıp perdeleri sıkıca çektim. Ben Cabbar'ı izlerken elektriklerin geldiğini bile farketmemişim. Yeniden elektronik dünyama döndüm. Birkaç gün sonra sigara almak için hırsızlık mağduru o tekel bayisine gittim. “Cemil amca, hırsızlar dükkanın üstünde cirit atıyor” şeklinde biçimsiz fakat ince bir espiri yaptım. Cemil amca “kargalar dimi” şeklinde cevap verdi. Meğerse o da farkındaymış olayın ve fakat elinden bir şey gelmiyormuş. Dükkanda yer olmadığından cipsleri dükkanın önüne koymak zorunda olduğunu, sadece doritos marka cipslerin çalındığını, dahası cipsleri hep aynı karganın çaldığını söyledi. Vay çakal Cabbar vay, meğerse bu işi alışkanlık haline getirmiş. Bir daha ki sefere benim pencere pervazına beklerim, cipsler senden, biralar benden.