milliyetçilik
1900'lü yılların başlarında bazı kahinler yüzyıl içinde dinin yerini bilime bırakacağını ve bilimin dinin kökünü kazıyacağına dair teoriler üretiyordu. hatta bunun çok öncesinde august comte
insanlık dini diye bir şey oluşturmaya çalıştı. fakat 2000'li yıllara geldiğimizde bunun hiç böyle olmadığını, dinin rituellerinin zayıflamasına karşın, dine ait mensubiyet ve aidiyet duygunusun güçlendiği ve var olmaya devam ettiğini, hatta hiç sahip olmadığı kadar bir kolektif bilince ulaştığını biliyoruz.
atalara ibadet, en eski ibadet şeklidir. tabiidir, içgüdülerimizde mevcuttur. hangi dine mensup olunursa olunsun, geçmişinizie ait ruhlara dair bazı uygulamalar ve törenler vardır.
dünya vatandaşlığı, milletlerin ortadan kalkışı, devletlerin yok oluşu gibi ütopyalar eski mısır'dan beri var olmakla beraber hiçbir zaman gerçekleşmedi, hatta güçlenerek, form değiştirerek kendine yeni şekiller kazandı.
artan bireysel yalnızlık duygusunun verdiği modern korkular var oldukça, devlet gibi milletlerin kurumsal temsili var oldukça milletlerin ve buna bağlı olarak milliyetçilik duygusunun yok olması söz konusu değildir.
kişinin kendini milliyetçi olarak ifade etmesi ile milliyetçiliğin insan psikolojisi arasında derin kökleri birbiri ile karıştırmamakta fayda var.
Posted on HEDE - A place for sharing knowledge in a friendly way