Bir dizi izlediğinizde ne görürsünüz?

in #tr6 years ago (edited)

Bugün bir yandan çalışırken bir yandan da diziler hakkında konuşuyorduk. Son dönemde dijital platformların artmasıyla televizyon dizilerindeki yapımcıların dijitale yatırım yapmalarına geldi konu. Bu büyük yapımcıların televizyonda devam eden işlerindeki kaliteyle, dijitale yaptıkları işlerdeki kalite arasında ciddi fark vardı. Maliyetleri arasında belirgin bir fark olmadığı ve aynı şirketlerden çıktıkları düşünülürse bu fark nereden kaynaklanıyordu? Birlikte düşünelim mi?


Bir diziden ne beklersiniz?

Bir diziyi izlediğinizde ne görürsünüz? 

Yönetmenler, oyuncular, yapımcılar, teknik ekip, senaristler... Bir dizinin oluşmasında etkili olan insanlara baktığınızda televizyon sektöründe çalışmanın yaratıcı bir süreç olduğunu düşünebilirsiniz. İşin aslı ise çok başka. Televizyon ya da dizi için çalışıyorsanız gördüğünüz şeyler aslında şöyledir : 



Hemen hemen her gün reklamcılıkla ilgilenen, senaryo yazan, format oluşturan, sinema okuyan, sinemacı ya da oyuncu olmak isteyen, kısa filmler çeken, televizyoncu olmak için can atan insanlarla karşılaşıyorum. Her ne kadar kendi hikayelerini yazmak,  filmlerini yapmak,  tv programlarını gerçekleştirmek isteseler de sektöre girmek için en iyi yolun diziler veya televizyon programlarında çalışmak olduğunu düşünüyorlar. Oysa ki televizyona yapılan program ve diziler sinema sektörünün memuriyeti gibidir. Düzenli iş, düzenli para olarak görülür. Ancak görünenin ardında ne işiniz ne paranız düzenlidir, ne emeğinizin karşılığını alırsınız, ne de deneyim kazanırsınız. Çevre edinme kısmına bir şey diyemem, o kısımda işe yaradığı kesin ancak yaratıcı alanlarda size bir şey katmaz, aksine içinizdeki tüm yeteneği ve yaratıcılığı emer. 


Ve sanılanın aksine televizyoncular reklamcılardan çok daha fazla sayılarla ilgilidir. Reytingler, reklam gelirleri ve yapım giderleri bir televizyon yapımının geleceğini belirleyen üç temel etkendir. Birileri izliyor, birileri reklam veriyor, birileri de bunu devam ettirecek bir şey ortaya çıkartabiliyorsa yeterli. Ardında ne sanata, ne hikayeye, ne yaratıcılığa, ne orijinalliğe bakılır. Yoksa Arka Sokaklar'ın yıllarca devam etmesini nasıl açıklayabilirsiniz ki? 


Arada çıkan iyi diziler olur ama onların da kaderi gene bu sayılara bağlıdır. Tek farkları işi yapanlar, kendi istediklerini yaparken sayısal olarak görülür yapabilecek yöntemleri öğrenmişlerdir. Peki o zaman gençler neden dizilere girmek için bu kadar çıldırıyor? Neden "parasız da olsa çalışırım" "çay getirip götürsem yeter" diye ortalıkta dolaşıyor? Öyle ya kendi kısa filmlerinizi çekseler çok daha akıllıca. Reklamda çalışsalar teknik ve içerik anlamında çok şey öğrenebilirler. Sinemada çalışsalar da keza aynı şekilde. Müzik klibi çekimlerine bile katılsalar dizilerden daha çok deneyim elde ederler ama neden illa bu dizi merakı? Çünkü kabul edelim, her ne kadar yaratıcı sektörlerde yer almak, kendi projelerimizi yapmak, sanatçı olarak yola devam etmek istesek de "KPSS sınavına gir yavrum" diyen bir neslin riske girmek istemeyen çocuklarıyız ve bu da bizi dışarıdan bakıldığında sektör içerisinde düzenli bir iş gibi görünen dizilere yönlendirir. Oysa sanatçı olmak için, yaratıcı olmak için önce geleneksel düşünce yapılarından kopmak, kalıpların dışından bakmak gerekir. Sanatçı olmak için reddedilmeyi, anlaşılamamayı, yalnızlaşmayı göze almak gerekir. o yüzden bizde sanatçı azdır. Akdeniz insanı olmaktan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama bizler risk sevmeyiz, gerekeni yapmayı sevmeyiz, ayrık otu olmayı sevmeyiz, reddedilmeyi sevmeyiz, eleştirilmeyi sevmeyiz, anlaşılamamayı sevmeyiz, sorumluluk almayı sevmeyiz, yalnız kalmayı sevmeyiz, kendimizle yüzleşmeyi sevmeyiz, sevilmemeyi beğenilmemeyi sevmeyiz. Onun yerine ne kadar karşı olduklarını, mücadele verdiğimizi söylesek de anamızın babamızın izlediği dizilere girmeyi severiz. 


Yani en mücadeleci görünen davranışlarımız bile bir şekilde bizim için önemli olan insanlar tarafından kabul göreceğimiz alanlara yönlendirir. O yüzden bizde sanatçı azdır. Sanatçı olmak için, yaratıcı olmak için önce kendiniz olmanız gerekir, birey olmanız gerekir, kendi fikirlerinize kendi düşüncelerinize ve kendi vizyonunuza sahip olmanız gerekir. O yüzden televizyonda yayınlanan diziler toplumun geleneksel bilincini oluşturan insanların, anne babaların, onayına uygun hazırlanırken; dijital mecralardakiler yeni neslin onayına uygun hazırlanır. Fark ülkenin televizyon ya da sinema sektörüyle alakalı değildir. Fark aslında onaylaması gereken izleyicinin zihniyetidir ki bu sizin de zihniyetinize işaret eder. Bir sonraki dizi izlediğinizde belki bunları görürsünüz 😉


cover photo source 

data source : Yamaç Okur

Sort:  

Müthiş bir toplumsal eleştiri yazısı olmuş. Sürekli nedenini sorguladığım duruma "Akdeniz insanı oluşumuz" gibi sempatik yaklaşımın keyiflendirdi.

"KPSS sınavına gir yavrum" diyen bir neslin riske girmek istemeyen çocuklarıyız ve bu da bizi dışarıdan bakıldığında sektör içerisinde düzenli bir iş gibi görünen dizilere yönlendirir. Oysa sanatçı olmak için, yaratıcı olmak için önce geleneksel düşünce yapılarından kopmak, kalıpların dışından bakmak gerekir.

Şu bölümü 7-8 defa okudum, hatta paragrafın tamamını öyle. Neleri sevmediğimizi çok güzel kaleme almışsın çünkü. Ama ben o 'sevmeyiz'lerin yerine 'korkarız'ı koydum. Daha acımasız oldu ama gerçeğe daha yakın bence. Bakış açın çok hoş ya eline yüreğine sağlık tekrardan.

Çok teşekkür ederim, dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum işte.
Senin yaptığın gibi "korkarız" diye okuyunca yazı birden çok korkutucu oldu. Ama Akdeniz insanı hiçbir şeyden korkmaz biliyorsun ki ;)

Yüzüklerin efendisi serisini izleyip geliyorum... :D

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by punky from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, theprophet0, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.

This post has received a 0.63 % upvote from @drotto thanks to: @punky.

-- Bir dönem Kanal D'nin web sitesini yapan ekipteydim. İşlerin sadece rayting'e göre olmadığını söyleyebilirim. En azında o dönem Fatih Bey 2. olan programı kaldırıp, Papa suikastçisi ağca hapisten çıktığı için ona program yaptırmaktan bile bahsediyordu..

-- Ayrıca bknz:
Her hafta ilk 3'te olan, Tatlıses, aynı programı kanal değişince, 19. olmasına isyan etti,
Kurtlar Vadisi: Reyting birincisi olarak söylüyoruz, reytinglerle oynuyorlar

-- Toplumu yönlendirme aracı olması ayrı bir mevzu..

-- Genelde bakışta ise; yazı mealen geçen TV'lerin para gelsin ne olursa olsun.. mantığında, çok bariz bir Murdoch etkisi olduğunu düşünüyorum.

Burada şunu ayırmak lazım. Televizyon yöneticisiyle medya patronu dediğimiz kişiler aynı değil. Bu kararlar da öyle her yerde konuşulmaz, konuşulsa kıyamet kopar zaten. Gazetelere, sitelere yansıyanlar kontrollü yansıtılanlardır sadece. Etrafta atıp tutmalarına havalarına bakma sen, bir televizyoncu klasiğidir, 20 senede çok gördüm onları ben ;)

Reyting tabii ki tek faktör değil, reyting asıl faktörün yani paranın yansıması. Hiçbir kanal yöneticisi kendi ya da siyasi keyfine göre hareket edemez, öyleymiş gibi yansıtılır çünkü her zaman gerçek ortaya çıktığında bir günah keçisine ihtiyaç duyulur ama o ayrı mesele, hiçbir yönetici işin içinde para yoksa bir programı kaldırıp yayına sokma riskini alamaz. Şu var tabii, bazen reyting almasa da programlar devam edebilir, yayına alınabilir siyasi sebeplerden, yalakalıktan ya da baskılardan dolayı ama orada da reklam gelirleri dışında başka gelir kaynakları söz konusudur. Yani ya o dönemki siyasi yönetim elindeki kozları kullanarak medya patronunu sıkıştırıyordur, mecbur bırakıyordur ama kaybettiği parayı da başka türlü çözeceğini söylüyordur, ya da o programdan reklam gelirleri dışında başka çıkarı vardır. Siyaset, ticaret ve medya birbirine geçmiş karmaşık ilişkilere sahip ve bunun öyle her yerde konuşulmadığını anlamak gerek. Emin ol bizim bildiklerimiz buz dağının görünen kısmı sadece. Sokaktaki insanın bildikleri ise o kadar bile değil.

Bu noktada şunu hatırlatmam lazım, ben bunların dışındaki ortalama dizilerden bahsediyorum. Dizilerde siyasi bir yapı ya da siyasi duruşu net biri yoksa ki zamanında yapısında olmasa da tek tük diyaloglarda vs geçtiği için kaldırılan işler oldu, bu bahsettiğin şeylere konu olmazlar. Haber ve tartışma programları çok daha topun ucundadır dizilere göre. O yüzden benim yazım reytinglerden daha çok bahsediyor. Verdiğin örneklere de dikkat edersen (Tatlıses, Kurtlar Vadisi vs) siyasi ya da ticari kimlikleri çok bilinen işler. Onlarla ortalama bir diziyi aynı kefeye koymamak, aynı şekilde değerlendirmemek lazım. Bir yayın mecrasında var olan her program, her yayın aynı şekilde değerlendirilip, süreçten geçirilmez. Genele hitap eden dizilerin değerlendirilmesinde asıl faktör reyting ve ardında da yazıda bahsettiğim gibi basit bir toplumsal gerçek var.

like-40.png
Yazıya itirazım yok gayet de güzel. Konusu geçmişken, arada bunlar da var diye yazmıştım ;)

Resteemed your article. This article was resteemed because you are part of the New Steemians project. You can learn more about it here: https://steemit.com/introduceyourself/@gaman/new-steemians-project-launch

Coin Marketplace

STEEM 0.15
TRX 0.12
JST 0.026
BTC 56855.76
ETH 2540.09
USDT 1.00
SBD 2.24