Steemit Hikayem : Şans Bir Merdiven

in #tr7 years ago (edited)


Tesadüf, inançsızların kadere taktığı isimdir.

der Andre Suares. Fakat bu yazı tesadüf ve kader kavramlarının felsefi ve dini açıdan benzerlik veya farklılıkları üzerine değil. Bu yazı hayatımdan ufak bir kesit ile ilgili. Ve bu kesitte bahsi geçecek olan domino etkisinin tesadüf mü yoksa kader mi olduğunu siz okurların yorumuna bırakıyorum. Kim bilir belki ikisi de değildir. Şans bana göre her iki kavramdan daha bağımsız ve daha rastlantısal olduğundan, onlara nazaran daha geniş bir alana etki ediyor. Neyse, uzatmadan mevzuya geçeyim en iyisi yoksa kendimi tutamayıp yine felsefe yapmaya ve kafa şişirmeye başliycam :) Hazırsanız çocukluğuma iniyoruz!

Edebiyata, özellikle şiire son derece ilgili bir ailenin yeni ferdi olarak dünyaya geldim. Hepsi amatör düzeyde ilgililerdi tabi ama bir yerden başlamışlardı. Fakat gel gör ki ortaokula geldiğimde kitap yüzü görmemiş birisiydim ben. Dayım rüşvet ile kitap okutturdu bana okuma alışkanlığı kazanmam için. Kitapları o alıyor ve bitirip ona kitap hakkındaki düşüncelerimi anlattığımda ise kitabın ederi kadar da para kazanıyordum. Yani hem bedava kitap alıyorum hemde para. Benim açımdan güzel bir ticaret. Tabi bir yerden sonra işin maddi boyutundan ziyade kitaplar ilgimi çekmeye başladı. Artık elime geçen tüm para ile sahaflarda kitap kovalıyordum. Evet henüz sahaflığın ölmediği sahafların ise kitapları ucuza sattığı bir dönemdeydik. Bir süre sonra adım kitap kurduna çıkmıştı ailede.

Liseye geçtiğimde ise bu durum devam etti hatta MEB destekli bir yarışma da şehirde en çok okuyan kişilerden biri olup çeyrek altın kazanmıştım. Ertesi gün bozdurup yemeseydim şimdi sağlam kar ederdim ama nasip, napalım. Bu okuma sevdası bir yerden sonra yazmaya dönüştü. Lisede Doruk ile (kulağı çınlasın) fantastik bir roman yazma sevdası ile bişiler karalamaya ve fantastik romanlar okumaya başladık. Tahmin edebileceğiniz üzere J.R.R Tolkien ve Orta Dünya ile tanıştım. Tabi yazdığımız roman yalan oldu zaten okuyanın kör olacağı türde bir şeydi. Fakat Tolkien ile birlikte tarihi romanlar ve klasiklerin dışına kayıp fantastik ve bilimkurgu okumaya başladım. Yine o sıralarda yaşıtım olan kuzenim ile ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir bahse girdik. İzlediğimiz her film, dizi ve animeyi açtığımız kişisel IMDb hesaplarımızda oylayacaktık.



Şuana kadar 754 film ve 146 dizi izlemişim. Ve bir kaç ay önce karşılaştırdığımızda ben kaybeden taraftım. Özetle lise yıllarım okumak ve izlemekle geçti. Üniversite başladığında da durum pek değişmedi. Bir süre sonra artık geek diye nitelendirilen kitlenin ilgi duyduğu bir çok şeyi okuyan,izleyen birisiydi. Tolkien'i okumuş, GoT daha portakalda vitaminken kitaplarını okuyan, Superman'i Batman'den daha çok sevecek kadar büyük bir Superman ve DC Comics fanı olan birisiydim.

Sonra bir gün geek içerikler üzerine o sıra piyasadaki en büyük haber sitesi olan Geekyapar ile tanıştım. Yurt dışındaki emsallerini çevirip takip etmekten imanı gevremiş nice bünye gibi bende severek siteyi takibe aldım. Güzelde iş çıkarıyorlardı. Temelde haber içeriği üretiyorlardı. Belli bir süre sonra "Yahu bu konularda benimde az çok bilgim var. Bende mi yazsam?" diye düşünmeye başladım. Fakat ilgimi çeken haber içerikleri yazmak değil inceleme içerikleri yazmaktı. İzlediğim onca film ve dizi üzerine veya okuduğum çizgi roman ve romanlar üzerine incelemeler yazmak istiyordum.

Dolayısı ile inceleme yazıları yazan bir site aramaya başladım ve Kahramangiller'i buldum. Tam olarak yapmak istediğim işi uzun süredir yapan büyük bir siteydi ve yazar alımı vardı. Örnek bir inceleme yazdım ve yolladım, site sahibi yazım tarzımın uygun olduğunu söyleyip 2.nesilden yazar olarak beni yazar ekibine kattı. Ve büyük bir sitede yarı profesyonel olarak incelemeler yazmaya başladım bu sayede. İlk film incelemem favori filmlerimden olan Mr.Nobody üzerine detaylı bir film incelemesi oldu. Her biri en az bin karakterden oluşan detaylı incelemeler yazmayı ve en önemlisi okunur blog yazısı yazmayı öğrendim orada. Bu arada bakmayın geçmiş zaman kipi kullanmama, hala orada yazmaya devam ediyorum :)



İnceleme yazıları yazarken bu yılın başlarında "Yahu artık bir kitlede edindim yazmayı da geliştirdim eskiye göre. Neden para kazanmıyorum ki bu işten?" demeye başladım. Yine bir arayış yine bir keşif. Açık arttırma şeklinde çalışan bir platformda projelere fiyat vererek müşteri avlıyordum artık. Projenin ortalaması 300 TL ise ben 200 verip piyasayı düşürüyor ve teklifi almaya daha çok yaklaşıyordum. Ve müşteriler CV istediklerinde ise kahramangiller'deki yazılarımın linkini atıyordum. Bir süre sonra artık düzenli olarak blog yazısı yazıp satmaya başladım bu platform sayesinde. Fakat elbette yine yetmedi bu ve "Üç beş kuruşa başkasına yaz yaz nereye kadar. Kendime yazıp daha fazla kazansam ne güzel olurdu..." diye düşünürken buldum kendimi. O sırada çalıştığım müşterim sayesinde Steemit'i keşfettim. Bir haftalık ön okuma gözlem ve plan sonrası hesap açıp yazmaya başladım. En başta dediğim gibi şans bence tesadüf ve kaderden daha etkin rol oynayabiliyor bazen. Öyle ki SBD'nin market değerinin en yüksek olduğu döneme denk geldi hesap açtığım dönem. Sonrasında ise Hardfork 19 yaşandı ve cüzdana yansımayan gelirler dörde katlandı. Tabi sonrasında bu güne kadar süre gelen bir düşüş başladı.

Steemit'e gelişim bu şekilde oldu yani. Bugün bu yazıyı yazmama sebep olan şey ise GoT'un yeni bölümünde Bran'in Serçeparmak'a onun bir sözünü söylemesi ile oldu. "Kaos bir merdivendir."Bu önceki sezonlarda Serçeparmak'ın söylediği bir sözdü. Kaos'u bilmem ama şans gerçekten bir merdiven. Fakat tek basamaklı. Sonraki adımları atmak tamamen senin elinde. Tepeye ulaşmayı ne kadar istediğine bağlı. Steemit'i tesadüfen keşfettim ve 62 gündür yazı yazıyorum burada. Peki yeter mi? Hayır. Daha yeni başlıyoruz...



Coin Marketplace

STEEM 0.20
TRX 0.13
JST 0.030
BTC 65133.17
ETH 3480.37
USDT 1.00
SBD 2.52